sen yağmurları sevdiğinde

51 8 10
                                    

hola kızlarım,
sizler başlamadan bir iki bir şey yazayım
yazarlığın(?) şanındandır

kurgu paralel evren ls gibi oldu ama seveceğinize inancım tam!

akış anında daha çok söylemler edeceğimi bildiğimden ufaktan veda edeyim (yazarlığın şanı bile yok ben de)

güzel okumalar ❤️

🐚

Zaman akışını yitirirdi.

İsterseniz zaman asla akmaz size donukluğu iliklerinize kadar hissettirirdi. Etraf sessizleşirdi. İnsanlar puta benzerdi, gök havasını yer ise dinamikliğini keserdi. Ya da bu aklınızın bir oyunu olurdu.

Zaman dursun isterdim. Beni en iyi hissettiren anlarda zaman dursun ve ben o hisler içinde sıkışıp kalayım isterdim. Ya da tam şu an ellerim sıcak sudan buruşmuşken Yuna'nın içeriden daha fazla bulaşık getirmesini durdurmalıydım. Ancak Tanrı yine sesimi görmezden gelmişti. Personel kapısı açılıp kapandığında omuzlarımı düşürdüm. Sol tarafımda kalan tezgahın üstüne bir tepsi dolusu tabak, çatal ve şarapların kalıntısı kalmış kadehleri bırakmıştı.

Zaman gece yarısıydı ve ben ellerim daha fazla buruşmadan zaman akışını kessin istiyordum. Ama olmadı. Kafe kapanana kadar çok kez dolu tepsiler gelmişti ve gece üçe kadar bulaşıklarla uğraşmıştım. Yakınmam saçmaydı, işim buydu. Gece açık olan bir mekan seçip kaderimi bulaşıkçı olarak çizen yalnızca bendim.

Ya da babam.

Zihnime düşen kişiyle gözlerimi istemsizce devirdim. İşim bitmişti, ellerimiyse sıcak suyun altında temizlediğimde önlüğümdeki havlu kısmıyla kurulamıştım. Boynumdan çıkardığım önlüğü askılığa bırakmıştım. Daha fazla oyalanmak istemediğimden siyah uzun kabanımı üzerime geçirmiş atkımıda boynuma dolamıştım. Hava soğuktu ve duyabildiğim kadarıyla yağmur başlamıştı. Yağmuru sevmezdim, kötü geçen tüm günler yağmurlu olurdu. Şemsiyem yoktu, evden çıkarken almayı akıl edememiştim.

Dediğim gibi yağmurdan nefret ederdim ve hasta olmak istemiyordum. Bu yüzden kafeden çıktığımda koşar adımlarla ilerliyordum. Evim bu caddeye uzaktı. Yağmur bana inatmış gibi biraz daha hızlandığında ayaklarımda biriken sularla neredeyse düşecektim. Dengemi sağlayabildiğimde hızımı kesmeden ilerlememi engelleyen bu sefer su birikintileri olmamıştı.

"Sen yağmurları sevdiğinde," Bir adım arkamda işittiğim ses ıslanmamak için koşan adımlarımı durdurmuştu. Üzerime yağan yağmur kesildiğinde gözlerim etrafta dolanıyordu. Başımın ucunda yağmuru kesen şemsiyeyi gördüğümde annemin sesi zihnimi ele geçirmişti. "Bir japon efsanesine göre yağmurda sana şemsiye veren kişiyle sonsuz bağınız olur, serçe parmakların kırmızı iplikleri oluşur." Annemin sesini bir an hissetmemle gözlerim dolmuştu. Ben daha ne olduğunu anlayamadan elime şemsiyeyi tutuşturmuş kendisini görmeme izin vermeden ortadan kaybolmuştu.

Kader ağlarını örmeye başladığını düşünsede ben Shin Ryujin, umudunu yitirmiş, kırmızı ipliklerin inançsızlığıydım.

🐚

sen yağmurları sevdiğinde
ben vazgeçmiş olacağım
bu şehir ismimizi bildiğinde
ben gitmiş olacağım

al elimi koy kalbine
seni son kez duyacağım
tanrı bizi sorduğunda
ben sessiz kalacağım

🐚

🐚

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
midnight rain | ryejiWhere stories live. Discover now