bölüm 1: enkaz

30 4 15
                                    

"bu reddedeceğin altıncı teklifim olacak ve inan bana, bununla böbürlenmeni falan istemiyorum."

telefonun ucundaki genç, memnuniyetsizce konuşarak şansını zorlamak için hazırlanmıştı. arkadaşını uzun zamandır göremiyordu, grup aktivitelerine katılmayı kesmişti. telefonlarını bile zorla açıyordu.

"kendine daha iyi bir söz yazarı bulabileceğinin farkındasın değil mi?"

uzun saçlı olan elindeki kalemi çevirirken konuştu. arkadaşının onu içine çekmeye çalıştığı şeye girmek istediğinden emin değildi. o günden beri istemeden de olsa her şeyden uzak kalmıştı. sevdiği birçok şeyden kopmuş, sadece kendiyle baş başa kalmayı tercih etmişti. doğru bir karar olup olmadığından emin değildi. hisleri hakkında keskin kararlar veremeyişindendi bu da.

"tabii ki bulabilirim. ama ben hwang hyunjin'i istiyorum."

derin bir nefes verdi.

"arkadaşım olanı. sen her kimsen bana onu geri getir, yoksa cidden hoş olmayan bir tarafımla da sen tanışacaksın."

hyunjin hafif de olsa gülümsemekten geri durmamıştı. telefonun kapandığını anladığında masaya bıraktı. oturduğu yerde masasına doğru eğildi. son birkaç aylık hayatını gözden geçirmişti.

şuanda babasının isteğiyle girdiği işletme bölümünde ikinci sınıftaydı. müziğe olan ilgisini kaybetmemiş, kendine mesken edindiği garajında sözler karalamaya devam ediyordu. birinci sınıftan farklı olarak artık arkadaş grubu ile değildi.

her şey o gün değişmişti işte.

düşünceleri, hisleri, hareketleri, tavırları.. bu kadar canını yakabilmiş miydi gerçekten? hyunjin değişmeyeceğine dair kendine söz bile vermişti oysa...

derin bir nefes vererek bu düşüncelerden sıyrılmak istedi. bir kez olsun değişiklik yapmak ve arkadaşının teklifini kabul etmek istedi.

bu yüzden içindeki garip hissi bir kenara bırakarak ayağa kalktı. masasını toparladıktan sonra kısa bir duşa girerek kendine gelmeyi denedi. sıradan bir ekip tanışması olacağını düşünerek sıfır kollu salaş tişört-kot pantolon kombini yapmış, takılarla tamamlamıştı. kömür karası saçlarını kurutmaya üşendiğinden de öylesine toplamıştı.

şarkı sözlerinin yazılı olduğu defterini çantasına koyarak fermuarını kapattı. son bir kez aynada kendine baktı. bu değişimin ona iyi gelmesini umuyordu.

"sahneyi özlediğini biliyorsun. bu iyi bir fırsat."

derin bir nefes vererek odadan çıkmıştı. arkadaşına kısa bir mesaj attıktan hemen sonra annesiyle babasına not bırakmıştı. bunu yapmayı alışkanlık haline getirmeye çalışıyordu. aksi takdirde ortalık çok fena ayağa kalkıyordu. öyle ki bir seferinde sadece markete çıkmıştı fakat o geceyi karakolda bitirmişlerdi. tekrar böyle bir saçmalık yaşansın istemiyordu.

evden çıktığı anda atılan konuma baktı. metro ile gidilebilecek bir mesafedeydi. çok beklemeden adımlarını istasyona yönlendirdi. yürüyen merdivenlere adım atacakken duraksadı. kafasını kaldırarak giriş numarasına baktı.

ikinci girişten girmeyecekti.

birincisi için karşıdan karşıya geçmesi gerekiyordu, bu yüzden ışıklara yönelmişti. fakat istemeden kalbinde ufak bir sızı yer edinmişti bile.

bu yer onu hatırlatıyor. halbuki sadece bir istasyon, sikeyim.

titrek bir nefes vererek karşıya geçti ışığın yanmasının hemen ardından. birinci kısımdan giriş yapmış ve neyse ki başka bir şey olmadan binebilmişti metroya. kafasını kaldırmıyordu. sadece bir yere yaslanmış, durağına varmayı bekliyordu.

belki de kaldırsa diğer vagondaki genci görebilirdi.

ama yapmadı.

kaderin bir oyunu.

gelmesi gereken durağa vardığında beklemeden indi. konumu açtıktan sonra yaklaşık beş dakika mesafede kaldığını fark etmişti.

kafasındaki aptal düşünceleri atmayı denerken yolu takip ediyordu. onun hakkında herhangi bir şey gördüğünde böyle oluyordu işte. engel olamıyordu kendine ve bir günü mahvoluyordu.

ama bu sefer izin vermeyecekti.

sadece birkaç dakikamı mahvedebilir. dahasını kaldıramam.

konum belirten uygulamadan ses geldiğinde önünde durduğu bara baktı. içeriden hafif bir müzik sesi geliyordu. gündüz vakti olduğundan hiç kimse olmadığı belliydi. içeriye adımladığında da doğrulamıştı kendi kendine bunu.

"birçok şarkısını dinledim. bazılarını da seslendirdim. harika bir yazardır, gerçekten. hah! dostum gelmişsin!"

loş ışıkları ile aydınlatılan sahnenin direkt önünde duran arkadaşı minho ona döndüğünde gülümsedi hyunjin. ufak bir sarılma faslının ardından grubun geri kalan üyeleri ile tanışmıştı.

bateri çalacak olan kişi chanyeol'du. kendilerinden birkaç yaş büyük olsa da bunu göstermiyordu. ve görünüşe göre vokalist olan jisung ile iyi anlaşıyorlardı. en azından kendisi ile yaşıt birisi vardı grupta. kendine göre daha şirin bir suratı vardı jisung'un ve oldukça samimi gelmişti hyunjin'e.

"başlayalım o hâlde minho."

chanyeol konuştuğunda minho elini kaldırmış, kafasını olumsuz anlamda sallamıştı.

"ah olmaz. birini daha bekliyoruz, o olmadan klavye boş kalır."

uzun zaman sonra içindeki merak duygusu artmıştı hyunjin'in. birkaç dakika sonra olacaklardan habersiz sahnenin yüksek kısmına oturdu. çantasından defterini çıkarttı. gözden geçirip birini seçecekti, böylece denemek için bunu çalıp söyleyebilirlerdi.

bir anda burnuna dolan o koku olmasaydı, daha da kolay olabilirdi tabii bu.

duraksadı. sayfaları çeviren parmakları hareketi kesmişti. bakışları defterinden yukarıya kalkarken olduğu yere yaklaşan bedene baktı bir süre.

zihnim aptal bir oyun oynuyor, rüya görüyorum.

"işte geldi. son kalan üyemiz. christopher bang."

ismini uzun zaman sonra duymak yutkunmasına sebep olmuştu. avuç içleri hafifçe terlemişti. titriyordu. kalbine ağrı saplanmıştı. boğazı defalarca kez yutkunmasına rağmen kuruydu. bedenine hakim olan bu duygu neydi böyle?

öfke? özlem? pişmanlık?

karmaşıktı.

"..bu jisung, zaten tanıyorsun. ve bu da-"

minho kendisine döndüğünde chris de yapmıştı bunu. hyunjin kaskatı kesilmiş bir şekilde enkazının sahibine bakarken o ise ilk defa yıkıp geçtiği ruhla yüzleşiyordu. garip bir histi. yutkunmakta zorlansa da yüzündeki gülümsemeyi soldurmamayı denedi ve konuştu.

"hyunjin. hwang hyunjin.."

onu gördüğünde hissettiği şey neydi, bilmiyordu. ama onun ne hissettiğini görebiliyordu.

benden nefret ediyor.

hyunjin'in gözleri dolduğunda elindeki defter istemsizce kaymış ve yere düşmüştü. parmaklarını avcuna doğru kıvırarak belirsiz bir güçle sıkmıştı.

"uzun zaman oldu.."








oy verip yorum yapmayı unutmayın lütfen! umarım beğenirsiniz.

kırık pena, hyunchan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin