Kapanmayan yaralar

234 36 12
                                    

GİRİŞ

Hep bugünü hayal ettim...

Hayatımı mahvedenlerden intikamımı alacağım günü...

Ben Ezo. Gerçek hayatı 7 yaşında keşfeden çocuk... Benim bir ailem var mı yok mu diye her gece yattığı yatakta cevabını arayan çocuk...

11 yıl önce

Siyah gösterişli limuzin ''Kimsesizler Yıldız Yetimhane'' binasının önünde durur. İçinden siyah upuzun bakımlı saçlarıyla, abartılı güneş gözlüklü güzel bir kadın çıkar. Onun ardında da küçük bez bebeğine sanki can simidiymiş gibi sıkıca sarılmış, saçları iki yöne örgülü 7 yaşlarında masum yüzlü bir çocuk iner. Etrafı inceler.

Neden burada olduğuna dair hiçbir fikri yoktur. Annesi bildiği Canan Hanıma bir şey sorulmaması gerektiğini çok uzun zaman önce öğrenmiştir. Canan hanım, karşıdaki yıkık dökük binaya bakarak;

-Bundan sonra burada yaşayacaksın. Zamanı geldiğinde seni alacağım. O zamana kadar uslu bir çocuk ol. Sana ne deniliyorsa onu yap.

O bunları söylerken ben yerdeki karıncaları izliyordum. Neden burada kalmam gerekiyor ki? Bir an kafamı arabaya çevirip baktım. Belki Ece, anneme bir şey söyler de gitmeme engel olur diye. Ama nafile. Elindeki sarı saçlı bebekle oynuyor. Bana bakmıyor bile... Şimdi hatırlıyorum da o bebeği babam almıştı bana.

Ece benden zorla alana kadar ben oynuyordum. Bu hep böyle olmuştur. Bana ne zaman bir şey alınsa Canan annem büyük bir öfkeyle bakardı bana sanki babama ben almasını istemişim gibi... Anlayamıyorum. Ece de onun kızı ben de. Neden beni onun kadar sevmiyor. Ben bunlarla kafa patlatırken Canan annenin sert sesiyle düşüncelerim dağıldı.

-Sana diyorum dinlemiyor musun sen beni?

Gözlerim karıncaların gittiği yönü izleyerek kısık sesle cevap verdim.

-Tamam anne!

Birden ne olduysa ayağına basmışım gibi öfkeyle bağırarak;

-Kaç kere dedim sana! Bana anne deme diye. Yürü şimdi. Düş önüme. Müdüre hanım bizi bekliyor. Onun yanında da tek kelime ettiğini duymayacağım. Yoksa ömür boyu bu delikte kalırsın. Duydun mu beni!

Ağlamayacağım. Asla ağlamayacağım...

Denedim bunun hiçbir faydası olmuyor. Hep kendimi suçlayıp durdum.

Babam. Ah biricik babam nasılda saçlarımı okşayıp öperdi... Yine onun beni avutmak için söylediği nasihatler kulaklarımda çınlıyor

-Ben seni çok seviyorum miniğim... Emin ol annende seni seviyor... Bugünlerde canı sıkkın sen aldırma onu... Git şimdi odana Ece ile oyna...

Keşke bu kadar basit olsaydı. Önceden Eceyle ne güzel oynardık. Zamanla ne olduysa oda annem gibi soğuk davranır oldu.

Başımı güç bela kaldırıp anneme baktım. Neyse ki sesim güçlü çıktı.

-Tamam.

Bu kelimeyi söylerken bile içimden bir şeyler yanlış gittiğini söylüyordum. Bunları düşünecek çok zamanım olacak anlaşılan.

Canan annem hızlı adımlarla yetimhanenin demir kapısına doğru yürürken ben küçük adımlarla kucağımdaki, Ece benim bebeğimi alınca bana da onun odasının bir köşesine attığı eski bebek kaldı. Birazcık kolları ve bacakları eskimiş ama olsun yinede benim bebeğim o. Sıkıca sarılıp Canan annemin peşinden gidiyorum. Bakalım beni burada neler bekliyor...

Bardakları yıkamaya öyle bir dalmışım ki sert bir ses beni kendime getirdi. Yine içkiyi fazla kaçıran bir müşteri daha...

-Baksana fıstıkkkk!!!

Bitmeyen  Öfke  (AŞK)Where stories live. Discover now