1.Bölüm "Börek"

497 31 55
                                    

Güzel bir sabaha uyandım. Hava parlak ve güneşliydi. Oturduğum yerde yarı uyur halde etrafıma bakındım ve yavaşça ayağa kalktım.

Gerçekten güzel bir gündü. Bugün parka gidebilir hatta Ukrayna'yla kahvaltı bile yapabilirdim. Yavaşça kalkıp yüzümü yıkamak için banyoya gitmeye başladım. O an gözüme duvardaki takvim takıldı.
Sesli bir küfür savurdum.

Aşağıdan aşçı kadın elinde oklavayla tavana vuruyordu.
"Sadıkkk sana kaç kere dedim küfretme diye. Hadi hazırlanıp aşağı in börek soğuyacak."

Herzamanki gibi ninem imdadıma yetişmişti. Bugün avrupa zirvesi vardı istemsizce titredim . Kendimi duşa attım hızlıca saçlarımı yıkadım. Bunlar hep sıcak börek yemek içindi.

Üstüme koyu lacivert kot gömlek altıma da ten rengi pantolon giydim. Uğurlu nazar boncuğu bilezigimide koluma taktım parfum ve hazırdım.

Aşağı indim.

"Sabahı seriflerin hayırlı olsun nineciğim yüzüne bişey mi sürdün bugün çok genç görünüyorsun"

"Ah sadık ben sadece aşçıyım beni çok şımartıyorsun. Ayrıca sende bugün herzamankinden daha şıksın."

"Şu saçma avrupa zirvesi var ve beni çok geriyor. Bu zirve çoğu şeyi belirleyecek barışları ve korkunç savaşları"

" Sen şu saçma şeylere hep gidersin zaten "
"Bu sefer bütün ülkeler orada olacak bu cok önemli ve ben çenemi tutamayıp bir savaşa neden olmaktan korkuyorum."

"Bütün ülkeler demek" Bana börek çıkarırken aklı başka yerde gibiydi. Ağzını açtı bişey dicekti. Ama vazgeçti sonra tekrar demeye niyetlendi.

"Bu bütün ülkeler arasında güzeller güzeli Ukraynada var mı? "

Domates kadar kızardığıma eminim. Gülmeye başladı. Dudaklarımı büzüp konuştum

" Valide Sultan sende az değilsin ha"

Birlikte gülmeye başladık. Kahvaltımı bitirince daha birkaç saatim olduğunu gördüm ve bahçeye gidip çay eşliğinde gazete okudum.

Yarım saat kalmıştı. Eve girip cüzdanımı ve ev anahtarımı aldım. Parfüm sıktım saçlarımı taradım. Çıkmadan önce aşçı kadına seslendim.
" Ben çıkıyorum nineee"

Mutfaktan seslendi.

"Tamam Sadıkçığım kendine dikkat et Heracles' le kavga etmemeye çalış Ukrayna'ya benden selam söyle"

Konağın kapısından çıkarken bahçıvanla göz göze geldik.

"Ov ustam bugün erkencisin. Çok durma güneşin altında bak tansiyonun yükselecek yine"

"Sen bizi ne sandın sadık eski toprağız biz analarımız 40C güneşin altında günlerce erzak ve mermi taşımış biz bir kaç aptal otla mı savaşamayacağız?"

Eski günler aklıma gelince duygulandım.

"Pardon Sadık senide durduk yere üzdüm al bakalım bunu Ukrayna'ya verirsin"

Elindeki laleyi aldım

"Sağol ustam yok üzülmedim sadece şu zirve beni geriyor"

Ukrayna'yı sadece bi kere eve çağırmıştım altı üstü ekonomi hakkında bir kaç sohbet edip yemek yemiştik. Evdeki herkes onun kibarlığına hayran kalmış bizi hemen birbirimize yakıştırmışlardı.

Arabama binip Ukrayna'nın evine doğru yola çıktım. Arabası yoktu onun gibi güzel bir kadının minibüslerde heba olmasına izin veremezdim değil mi?

Tamamen arkadaşça ama bunu bizimkilere anlatın kolaysa

Evinin önüne vardığımda kornayı çaldım. Iki Katlı şirin bir evi güzel bir bahçesi vardı. Evi hemen denizin önümdeydi plajla evin önündeki yolda onu bekliyordum. Aslında bu ev abisi Rusya'nındı. Ama abisi sadece yazları geliyordu.

Ukrayna hızla evinin kapısından çıkmıştı. Kapıyı kilitleyip bahçede ilerlemeye başladı. Onu ilk defa tulumu dışında bir kıyafetle görüyordum. Beyaz kısa bir elbise giymişti elbisenin beli tam oturuyor eteği bollaşıyordu. Altın zincirli küçük bileziği dışında bir aksesuarı yoktu. Ve cok güzel kahverengi topuklu sandaletleri vardı.

Gülümseyip yanıma oturmasını
izledim. Oturduğunda ise elimdeki laleyi ona doğru uzattım. Lale beyaz kibar ve asildi aynı Ukrayna gibi ama yinede toprağa bağlıydı aynı Ukrayna gibi.

Herkes Ukrayna'nın ekonomisi yüzünden bu kadar çok çalıştığını düşünürdü oysa ben Ukrayna'nın toprağa ruhen bağlı olduğunu biliyordum. Bir tohumu binlerce metrelik boya getiren toprağa hayranlık duyuyordu.

Laleyi elimden aldı. Yanakları kızarmıştı. Çok şirindi sonra birkaç dakika boyunca hiçbirşey yapmadan birbirimizi izlediğimizi fark etmemle arabayı çalıştırmam bir oldu.

***

Oraya vardığımda havanın ılık olmasından faydalanarak Ukrayna'yı bahçeye çıkardım. Daha toplantı başlamamıştı ama bizim Avrupalılar birbirlerine girmişti. Sesleri bahçeye kadar geliyordu.

"Burası bu aylarda cıvıl cıvıl" Ukrayna'ya baktım bana bakmadan konuşmuştu. Sanki gözlerini bahçeden çevirse güzelliklerin kaçıp gidecegini düşünüyor gibiydi.

Tam ona cevap verecektim ki yanımızdan geçen Yunanistan ve Japonya dikkatimi çekti.

Aslında daha çok onların ellerindeki taştan oyulmuş kutuydu ilgimi çeken. Yunanistan'a bağırdım

"Hey Heracles o elindekini nereden buldun"

"Seni ilgilendirmez yaşlı adam"
Hışımla kutuyu Japonya'nın elinden aldı ve arkasına sakladı yada saklamaya çalıştı demek daha doğru olur.

Hızlı bir hareketle almak için ileri atladım biraz ona sarıldım gibi oldu ama önemi yok. Amaca giden yolda herşey mübahtır!

Kutuyu aldığımda geri almak için hamle yaptı. Başaramayınca oflayarak pes etti ve onun için fazla ciddi bir tonda sert bir şekilde konuşmaya başladı

"Annemin çeyizinden çıktı ama açılmıyor şimdi onu bana geri ver yaşlı adam"

Taş kutu küçük olmasına rağmen ağırdı. Heracles'e kaptırmamak için desteksiz tutuyordum ve ellerimden kayıverdi.
Kutuyu yerden tekrar aldığımda biraz kapağının gevsediğini fark ettim. Kırıldı mı endişesiyle kapağı kaldırınca kolayca açıldı ve beyaz bir ışıkla birlikte bütün vücudum karıncalanmaya başladı.

Zaman buldukça telefonuma yazdığım bir kurgu. Umarım beğenirsiniz

Yorum yapmaktan çekinmeyin hepinizi seviyorum

Adiyosamigos

Domestic ViolenceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin