Pilot- Bölüm 1

325 39 31
                                    

Michael karanlık küçük bir depoda uyandı. Zemin sanki aşağıda cehennem varmışçasına sıcaktı ve üzerinde ince vücudunu kaplayacak hiçbir giysi yoktu. Uyandığında ilk yaptığı şey buraya nasıl geldiğini hatırlamaya çalışmak oldu. Sanki birden bire hatıraların beynini ele geçirmesini bekledi. Ancak kendisini düşünmeye zorladıkça başı ağrımaya başladı ve o da bunu kesmek zorunda kaldı. Sıcak zeminden kalktı ve ayaklarının yanmasını umursamadan çevresini keşfetmek için gezindi. Işık almasını sağlayacak en ufak bir ışık kaynağı aradı. Ama içinde bulunduğu depoyu aydınlatacak bir şey bulamadı. Belki biri sesimi duyar ve beni kurtarır umuduyla çığlık çığlığa dakikalarca bağırdı ve sonunda boğazının ağrıdığını hissetti. Gözleri karanlığa yeni yeni alışırken yere oturdu ve bir şeylerin olmasını beklemeye başladı. Sonuçta şu an için toktu ve her ne kadar çıplak olsa da yer sonuna kadar sıcaktı, eğer üşürse yere yatarak ısınabilirdi bile. 

Michael saniyeleri saymaya çalıştı. Yaklaşık 10 dakika. Yaklaşık 15 dakika... Michael saymayı bıraktığı zaman ancak içinde bulunduğu durumu kavrayabildi. Adrenalin verdiği umut geçiyordu ve zemin artık yeterince sıcak gelmiyordu. Aşağıda her ne varsa durmuş olmalıydı. Belki de aç ve susuz bırakılarak ölüme terk edilmişti."Ben bunu yaşayacak ne yaptım?" diye düşündü. Daha liseliydi ve dersleri iyiydi Bir çok insan onun iyi kalpli ve zeki olduğunu söylerdi. Güzel bir suratı vardı; küçük bir burun, kısık gözler, net bir dudak alnına dökülen, kumral saçlar. Bir kız arkadaşı vardı ve kesinlikle belalı bir tip değildi.

 Kendini oturduğu yerden kalkmaya zorladı, öylece oturarak mı kurtulacaktı? Korkuyordu, ve ağlamak istiyordu. Belki de ağlamak için uygun bir zamandı. Eğer kendisini buraya hapsedenlerin yanında ağlarsa sonsuza kadar utanç içinde yaşardı. Yerinden kalktı; yeniden -bu sefer daha da dikkatli bir şekilde bir çıkış yolu aramaya başladı. Duvarları teker teker inceledi. Hayır, hiç bir kapı yoktu. Köşeleri yokladı, kendisi için bir not veya kıyafet bırakmış olmalarını umdu. Ama sonunda pes etti." Bir çeşit dejavu "diye düşündü." Kırk dakika önce de bunları denemiştim."

 Yere uzandı. Sıcak değildi. Soğuk tenini acıtırken sanki acısını çıkarmak istercesine yere yumruk attı. Bu canını yakmıştı ama iyi hissettirmişti. Bir tekme ,bir yumruk, bir tekme, bir yumruk... Sonunda bir ses duyuldu. Bir tür çıtırdama. Yeri kırmıştı! Sanki birden enerjiyle doldu ve tüm gücünü kullanarak zemini parçaladı. Yaptığı şeyin imkansızlığı aklını başından almıştı. Yer ya hiç sağlam inşa edilmemişti ya da başka bir seçenek yoktu. Elleriyle çişini yapacağı yeri kazan bir köpek gibi kırılmış zemini son bir güçle aşağı ittirdi. Ve yeni hayatını gördü.


"O da kim?" dedi aşağıdaki esmer bir genç. "Kimin umurunda, anne karnından erken çıkmak isteyen biri işte." 

Yanındaki kişi ondan daha büyük duruyordu ama ufak tefek bir yapıdaydı ve çekik gözleri vardı. Muhtemelen Kore'li olmalıydı. İki tuhaf adam kucaklarında hareketsiz yatan bir çocuk taşıyorlardı. "En fazla 16 yaşında. Ona zarar vermezler." diye düşündü Michael. "Hey, aşağı atla." diye bağırdı çekik gözlü genç. "Buraya gel ve sessizce şu sandalyeye otur tamam mı? Sadece saçlarını keseceğiz dostum." Michael kendisiyle bir bebekmiş gibi konuşan Kore'liye sinirle baktı. Aşağı baktığından tuhaf bir korku hissetti. Aşağıda onlarca farklı renk saç vardı. Dediklerinin doğru olduğu ortadaydı. Ama ikisinin de hemen beyaz önlüklerinin üzerinde yazan -x7 ve x12- rakamları sıradan bir berber olmadıklarının kanıtıydı.

 Michael sonunda transtan çıkar gibi başını salladı hızla. "Neredeyim ?"dedi. "Beni buraya hapis ettiler ama kaçacağım. Yanınıza atlıyorum tamam mı?" Ardından çocuklar bir şey söyleyemeden bacaklarını açık delikten sallandırdı, ellerinden destek aldı ve kendisini aşağı bıraktı. Hızlı bir düşüş. "Ah" acıyla poposunu ovuşturdu. "Burası beladan başka bir şey getirmiyor mu?." Esmer genç ayağa kalkmasına yardım ederken konuşuyordu. "Eğer başımıza büyük bir dert açmış olmasaydın; bu halin için gülerdim dostum." Michael onu umursamadı. "Neredeyim ben?" Kore'li Michael'ı sert bir şekilde duvara ittirdi. "Yeni evindesin. Aslına bakılırsa pek bir bilgim yok. Ama pek de kötü olmayacağını tahmin ediyorum.'' Ardından yanındaki dolaptan hızla bir iğne çıkardı ve onu hızla Michael'a yaklaştırdı. Michael kaçmaya çalıştı ama esmer adam da üzgün gibi görünse de onu tuttu. Ve birden bire vücudunu bir acı kapladı. Önce kaskatı kesildi, sonra da yavaş yavaş yumuşadı. Tam o sırada Michael bir tür zil sesi duyduğunu sandı. Ama buna aldırmadı ve üzerindeki yumuşak hissin bedenini karanlığa sürüklemesine odaklandı. Sonunda esmer adamın kucağında uykuya daldı.





TUTSAKLARWhere stories live. Discover now