son

1.1K 118 27
                                    

Kim Jonginleyim.

Ayı Winnie baskılarından oluşan nevresimle kaplanmış, yıllanmış yıllandıkça anıların karıştığından mıdır bilmem daha da sıcak tutar olmuş yorganının altında ayaklarımız birbirine dolanmış dolandıkça bir olmuş haldeyiz, düğüm düğümüm. İyi anlamda düğüm düğüm olma hali bu. Yüreğim kuştan farksız pır pırlanırken beni garip ikilemeleriyle güldürüp aynı zamanda kendisine iyice aşık etmeyi başarıyor. Bela aşığı, kumarda kaybeden aptal biriyim ben ve o an için başıma gelen en güzel şey Kim Jongin'den başka bir şey değil, esmer teni parlarken bana gülümseyen aklı beş karış havada olan Kim Jongin. Alkolik olan esmer. İçimi kilit kilit yapan, yakıp kavuran, öldürüp tüm bunlar yetmezmiş diye düşünen yüzsüzlükte sınır tanımayıp öpüp bir de dirilten Kim Jongin. İşini biliyordu bu Jongin.

Bilmiyorum bu belki de basit bir nisan hikayesiydi, çiçek döken ağaçlar mutluluktan cıvıldayan kuşlar vardı ancak çok da umrumuzda olduğu söylenemezdi. Kavrulup savrulacaktık belki de sadece bu aşkın cilveli yollarında kaybolmakla kalacaktık. O an, ayaklarımız birbirine sürtünür haldeyken, nisan ayında ciddi anlamda kavrulurken ve savrulmayı henüz tatmamışken, öpüşüp sevişmekle yetiniyorduk. Bi yerlerde birileri bunu istiyordu çünkü. Kaderimize dokunmadan ilerliyorduk çünkü birbirimizin kaderi olduğuna inanıyorduk, dünyamın bulanıp karıştığı aşırı hoş günlerdi. Basit bir nisan hikayesiydi ama aşırı hoş bir hikayeydi çünkü buram buram Jongin kokuyordu, Jongin ise çiçek kokuyordu. O hep çiçek kokardı.

*

''Bana delimanyak derler, öyle de gelip giderler!'' Vizelerin bitişini kutu gibi bir zemin katta, apartta, öğrencilerin yaşadığı, yattığı, sıçtığı, hatta nefes aldığı yerden belli olan bu evdeki partiyle kutluyoruz ama sözde eğleneceğiz. Belki de eğlenemeyen tek benim. Bedava alkol olmasa kapıdan çıkıp nereye gideceğimi bile düşünmeden arkama bakmaksızın kaçarım buradan. Küllüğe bastırıp söndürüyorum ve atıyorum izmariti. Birkaç gruba ayrılma vaziyetleri olmuş ama birkaç metre ötemde yuvarlak kurup oturmuş birkaç kişiyi görüyorum, dairenin ortasındaki esmer ise bas bas bağırıyor. Delimanyak.

Ortama ayak uydurmam, birkaç shot atıp sıvı kıvamına gelmem, eriyip buharlaşmaya yakınlaşmam çok zaman almıyor. İyiyim, hafif gitme durumlarım bu iyi olma halini iyice güzelleştiriyor. Bunun için varım ben.

Baekhyun çoktan kaybolmuş ortama bi yerlere sıyrılmış gitmişken geçiyorum dairenin etrafındaki kızıl bir kızın yanına. Eğlenmek lazım çünkü arkada birileri should i stay or should i go diye bağırıyor. Bu partinin yakasını eğlenmeden, köşede kasıp durmayıp coşup sevişmeden bırakmak yok. Bulutların üzerini tatmadan gitmek yok.

O gece tanışıyorum Kim Jonginle. Şişe çevirmeceye dahil oluyorum ama nasıl dahil olmak. Karşımda bir esmer. Esmer olduğu kadar utanmadan arsızca parıldayan ten ile buzdan farksız benim tenimin temasına şahit oluyor etraftaki gözler. Cenneti yaşatıyoruz onlara, tattırıyoruz. Buzdan farksız dediğime bakmayın, sırılsıklamım. İlk düğüm o zaman atılıyor, bihaberim dönen şeylerden. Deli bir yangın alıyormuş götürüyormuş beni. Sesim de çıkmıyor. Bilmiyorum hiçbir şey. Eğleniyorum, kimse tutamıyor bizi. O gece öğreniyorum bu partinin sahiplerinden biri olduğunu. Tek kendisinin kaldığı kırık beyaz bir odası var, en çok kıran da ne biliyor musunuz? Winnie ile kaplı olan nevresim takımı. Beklenmedik şeyler kırıcı oluyor, çok sonrasından bahsediyorum pek tabii.

Numaralaşıyoruz sadece. Habersizce düşkünleşiyor gibiyim ama bakın, ben dönen şeylerin farkında değilim. Sevişmeden edemiyoruz sadece. Bacaklarım onun bacaklarında dolanmadan duramıyor bir süre sonra. Sınavlardan sınavlara uğruyorum okula. Onun kırık beyaz odasında bulundukça kendimi huzurlu hissediyor gibiyim. Sık sık yani. Gelip gidecek bir şey olduğunu düşünüyorum, sonunu düşünmeden etrafımın duygu ile sarılacağını, güçsüz kesileceğimi biliyor muyum sizce? Aynen öyle, bilmiyorum.

düğüm düğüm | sekaiWhere stories live. Discover now