Dünyayı Çocuklara Bırakın!

5.3K 401 70
                                    


Hiç bir amaç gütmüyorum. Sadece artık sessiz kalan çocukların yerine konuşmak istiyorum. Vicdanım rahat değil. Kimsenin vicdanı rahat olmayı hak etmiyor!
O meyve suyunu bırakın elinizden. O dondurma sizin hakkınız değil! Uykularınız rahatsız, yastıkların dikenli olmalı.
Çünkü kardeşiniz ölüyor.
Kardeşi bırakın daha amel defteri açılmamıs yavrucaklar ölüyor.
Bu dünya eli silahlı zebanilerin değil, tertemiz meleklerin hakkı.
Bu sefer onlar için yazıyorum.
Sizden tek ricam statünüzü, evinizi, annenizi ve babanızı bir köşeye bırakın ve bir dakikalığına bu çocuk olun.

Gözlerim... gözlerim çok acıyor.  Toprak parçaları canımı yakıyor. Ellerim ve ayaklarım kıpırtısız. Annem... Annem yok mu buralarda? 

Oyun topum mu patladı bugün yanı başımda? Çünkü beni bir tek o korkutur bu kadar. Küçük kardeşim annemin iğneleri saplar ve patlatırdı onları... Ama bu... Bu plastik bir toptan daha  gürültülü. 

Kapalı burası. Ve karanlık. Korkuyorum ama hareket etmem olanaksız. Annem gelir şimdi. Belki de babam... Annem, babamın bir daha dönemeyeceğini söylüyordu ama ben inanmıyorum. Ne zaman başıma bela açsam bulurdu o beni. 

Kollarım acıyor. Bekledikçe daha da yanıyor. Kanıyor mu? Kanaması beni korkutmuyor. Annem öperek geçirir orayı biliyorum. Ama karanlık... Karanlıktan çok korkuyorum. Çığlık atmaktan kısılmış sesimle bağırıyorum.

"Anne!"

Annem yok. Bağırdıkça bir kaç toprak parçası daha dökülüyor üzerime. Kulaklarım o koca topun patlamasıyla çınlıyor halen. Dışarıda birileri bağırıyor. Yine bir ses... O kötü adamların kullandığı kötü aletlerden çıkan sesler... 

Annem nerede kaldı? Çünkü karnım acıkıyor. Ve çokça susuyorum. Ayrıca uyumak da istemiyorum ve annemin kızacağını biliyorum. Çünkü karanlık olduğunda, uyumam gerek.

Ama bilmiyorum. Karanlık mı? Güneş var mı dışarıda? 

Acıkıyorum. Ve canım yanmaya başlıyor. Sürünerek gidecek bir yer yok. Kafamı sadece kocaman çivilerin olduğu bir taşa koyabiliyorum ve kafama batmasından çok korkuyorum. Annem hep şikayet ederdi uyuma şeklimden. Çok hareketli yatıyormuşum ve kontrol ettiğinde beni genellikle yerde buluyormuş. Bu yüzden uyumamam gerek. Uyursam kafama o çirkin çiviler girebilir.

Ellerimi dizleme bağlamak istiyorum. Ama bir kolum hareket etmiyor. Karanlık olduğu için görmüyorum ama acımıyor da. Sadece sıcak bir şey akıyor. Ve kolum aşağı doğru sarkıyor.

Yutkunuyorum ve daha çok susadığımı fark ediyorum. Saatler geçiyor ve annem halen yok. "Anne!" diye bağırıyorum. Onun beni bulmasını ümit ediyorum. Fazla karanlıkta gezen çocukları kurtlar yer çünkü. 

Son zamanlarda babamın bizi gezdirdiği yerlerde de gezemiyorum. Annem, kötü adamların ona dokunmasından korkuyor. Yada o koca topların üzerimize patlamasından. Ona, "Korkma, ben seni korurum." dediğimde bana gülümsüyor. Benim halen bir çocuk olduğumu sanıyor.

Annem istediği için evde oturuyorum. Annem istediği için top oynamaya çıkmıyorum. Annem istediği için babamın arkasından ağlamıyorum. 

Ama o koca toplar evimde de buluyor beni.  Yatağımda uzanıyorum halbuki. O küçük arabama minderlerle bir yol çiziyorum. Annem uyumamı tembihlemişti ama oyun daha önemli. 

Arabam bir minder parçasına çarpıyor. Ve o koca top patlıyor. Bunu arabamla yaptığımı sanıyordum ilk başta. Ama topraklar dökülüyor. "Anne!" diye bağırdığımı ve kapıya koştuğumu hatırlıyorum. Ama kapı üstüme geliyor. Arkasına sıkışıyorum ve topraklar yeniden üstüme yağıyor. 

Annem burada olsaydı şimdi ona haksız olduğunu söylerdim. Kötü dediği o adamlar oyun oynuyor belli ki. Benim oyuncaklarımdan daha gerçek olan oyuncaklarıyla birbirleriyle oynuyorlar. Bizim evde olduğumuzu bilmiyor ve evimize vuruyorlar. Evde olduğumuzu bilseler yapmazlardı. Çünkü ben kardeşimin canının yanacağını bile bile ona top atmam. Büyükler benden daha akıllı. 

Karnım daha çok acıkıyor. Ve başım dönmeye başlıyor. Bu sefer annemi çağırmaktan vazgeçiyorum. Uyku tatlı bir ninni gibi beni okşuyor. Bu yüzden babama sesleniyorum. Babam genelde ben uyuyana kadar şarkı söyler çünkü. "Baba!"  Sesim çok kısık. Beni duymayacağını biliyorum ama ona seslenmeden edemiyorum. "Baba!"

Babam geliyor... Onu çok özlediğim için ellerimi uzatmaya çalışıyorum. O... Çok güzel. Yüzünde ki yara izleri geçmiş. Elleri de çok beyazlamış. Hem üstü başı da yırtık değil artık. Bana gülümsüyor. Susuzluğum ve açlığım gidiveriyor. Ağrılarım diniyor. Kollarımı ve bacaklarımı sarmalayıp beni kucaklıyor.

Onunla gidiyorum. Dünya kararıyor. Babam ışık. Dünya neden bu kadar karanlık? 

Sessiz Çocukların SesiWhere stories live. Discover now