GİRİŞ

82 12 13
                                    

Umudu kırılmış, eziyetler içinde yaşayan kızın kafasında kurduğu bir dünya. Yaşı kadar olgunluk gösterse de o hâlâ bir çocuktu. Onun da hayalleri vardı herkes gibi. Ama onunki farklıydı. Çevrede hep farklı davranırdı. Güzel ve çevresi olan bir kız değildi ama zeki ve hayalperestti. O karanlığın içindeki aydınlıktı.

Yalnızlığı onun önünü kapatmış insanların ona erişmesini engelliyordu. Ne sevgi duymuştu ne de sevgiye ihtiyacı vardı. Kalbi kırıkta olsa ayakta durmaya başarmıştı. Güçlüydü. Doğduğundan beri güçlü olmaya çalışıyordu. Eziyet, işkence ve kalabalık içinde aşağılansa da daima ayaktaydı. Kaybedeceği bir şey yoktu ki zaten. Ailesi de onu dışlamıştı. Sokaklarda yaşaması için evden atılmıştı. Sokaklarda yaşamak için tehlikeli olduğunu düşünen rahibeler onu kilisenin yetimhanesinde bir odaya hapsetmiş, içinde kötü ruh olduğunu varsayıp ayinler yapıyorlardı. Kız açlıktan zayıflamış bir et bir kemik kalmıştı. Karanlığın içine hapsolmuştu. Nasıl çıkacağını bilmiyor zaten de bilmek istemiyordu. Ölürse belki bu acımasız dünyadan kurtulurdu.

Ama bir gerçek vardı ki o zaten bu dünyadan değildi. Onun dünyası başka yerdeydi. Oraya aitti. Herkes tarafından sevilen, hoş görülen ve ona ihtiyaç olan dünyanın insanıydı. Hayatı boyunca başka şeylere ihtiyaç olan kızın başka bir dünyanın ona ihtiyaç duyması kadar gerçekçi olan birşey olamazdı.

Hapsolduğu kapının deliğinden içeri giren bir periyi gördüğünde aklını kaybettiiğini sanmıştı. Zavallı kız açlıktan delirdiğini zannetmiştim. Parmak kadar peri onun omzuna konmuştu. Kız, şaşkınlıkta o güzeller güzeli elleriyle periyi sevmişti. Peri, konmuş olduğu omuzdan odanın soğuk zeminine konmuştu. Saniyeler sonra peri yok olmuş onun yerine büyük bir kız gelmişti. Olanlara şaşıran kız, genç kız sayesinde o lanetli yerden kaçıp kendi dünyasına gitmeye karar vermişti.

Sonradan öğrendiği güçlerini kullanmaya başlamış ve kendisini güzelleştirmişti. Denizlerin tanrıçasıydı. Suya hükmedebiliyor ve soğuğu çok seviyordu.

Kapak için AyaYamur8'a teşekkür ederim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kapak için AyaYamur8'a teşekkür ederim. İyi ki varsın.
****

"Düzgün temizle,pislik." Her gün o zavallı kız bu sözleri duyuyordu. Annesi ona her gün evin işini yaptırıyordu. Sabah başlayıp akşama kadar sürüyordu bu işkence. Yemek yemeye bile izin yoktu. Yemek yemediğinden de tuvalet ihtiyacı da yoktu. Kardeşi küçüktü ve ailesi en çok onu seviyordu. O dönemlerde kız çocuk doğurmak eve lanet getirir diye bir düşünce vardı. Kadınlar, ilk çocuklarını hep erkek doğururdu ama bu ailede ilk çocuk o zavallı kızdı. Babası küçük erkek kardeşiyle ilgileniyor annesi de kıza işlerini yaptırıyordu. Onu seven biri yoktu. Sevilmeye de ihtiyacı yoktu, zavallı kızın. İsmi bile yoktu bu zavallı kızın. Kimliği de yoktu. Ama o zavallı kız adını kendi koymuştu. Aurora.

Elinde bez, küflenmiş zemini siliyordu. Yanında annesi avaz avaz bağırıyordu. Bir şarkı fısıldayarak annesinin söylediklerini duymamaya çalışıyordu. Ters bir cevap ve ya karşılık verdiği zaman bir odada kırpaçlanıp, kilitleniyordu. Doğru düzgün yemek yiyemiyor, ailesinin artıklarını yiyordu. Küflenmiş ve bayatlanmış ekmekleri ziyan olmasın diye ona veriyordu. Onu bir sokak köpeği gibi besliyorlardı.

SU (Elementler Serisi #1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin