Gökyüzü mezarlığı

13 2 2
                                    

Duman-Bal

Kulağımın içinde çınlayan sesle uyandım. Sol yanımdaki çalar saate bakmadan elimle kapattım. Daha sonra elimi yere doğru sarkıttım. Ve kafamı kaldırıp tavana baktım. Öylece baktım. Ne mi hissettim? Hissetmedim. Uzun süredir de hissetmiyorum...
Yaklaşık bi 10 dakika öylece durdum. Sonra annem "Bugün okulun ilk günü uyan artık Derin" diyerek içeri girdi. Neşeliydi benim tamtersim. Bende yavaşça kalktım. Annem tam perdeyi açmak için elini kaldırdığında "Açma" dedim. "Peki, bitkisel hayatına devam et kızım sen" dedi. Tepki vermedim. Annemde neşesini kaybetti sanırım. Dikkat etmedim. "Derin ne zaman düzeliceksin? Ne zaman eski haline döneceksin kızım sen?" diye sordu. Sustum. Harbi bir zamanı var mıydı? Olacak mıydım eskisi gibi? Gülebilecek miydim? Hayır. Kendime bu soruları sormayı bırakalı uzun zaman oldu. Annem ağlayarak odadan çıktı. Peşinden koşup "İyi misin?" diye sormadım. Değildi biliyordum. Ama bende değildim o da bunu biliyordu.
Üstümü giyindim. En azından o çok kıymetli anne ve babama bu iyiliği -1 günde olsun- yapmak için.
Siyah bir yırtık pantolon üstüne siyah bir tişört ve yine siyah kapşonlu bir hırka. Sarı saçlarımı ise açık bırakıp üstüne kapşonu geçirdim. Makyaj yapmadım. Altına siyah convercelerimi de giydikten sonra yukarı çıktım. Mutafağa girdiğimde kahvaltı yapan annemle babamı gördüm. "Afiyet olsun" diyip masaya oturdum. Annem "Afiyet olsun" dedi. Sabahki olay hiç yaşanmamış gibi. Bende takmadım. Babam
"Doğum günün kutlu olsun kızım. Akşam iş yemeği var parti yapama..."
"Bugün 22 Eylül mü?"
Annem sessizce "Evet" dedi.
Sofradan kalktım. Onlar arkamdan ne dedi bilmiyorum ama bu evden hemen çıkmak istiyordum. Buyüzden koşuyor denilebilecek kadar hızlı bir şekilde yürüdüm. Evin bahçesinden çıktığım an bulduğum ilk taksiye bindim. Şoför 40 yaşlarında bi adamdı. "Nereye gidiyoruz kardeşim?" diye sordu. "Birazdan gideceğimiz yeri söyleyeceğim. Siz sadece sürün lütfen?" dedim.
Harbi nereye gidecektim. Kimim vardi ki? Ben bile beni yalnız bırakmışken kim vardı yanımda? Peki kaç saat kalmıştı? Şu an saat kaçtı? Aklımda bunca soru varken telefonumu çıkardım. Ekrana baktığımda saat 10.24'ü gösteriyordu. Daha 10 saat 12 dakika vardı. "Gözleri mi kapasam mı artık?" diye sordum fısıltıyla. "Sen bilirsin kardeşim? Ama gideceğimiz yeri söylesen artık?" diye sordu şoför. "Şu büyük uçurumun yanına lütfen."
"Kardeşim napıcaksın orda?" diye sordu soför. "Bilmem" dedim camdan dışarıya bakarken. Gerçekten bilmiyordum napıcaktım ki orda? "Şey siz durdurun lütfen arabayı karar değiştirdim."
.
Koşarak babamın garajının bulunduğu o büyük yere gittim. Ordan babamın bana 18 yaşıma bastığım gün hediye olarak aldığı arabayı aldım. Garajdan çıktıktan sonra büyük uçurumun olduğu noktaya doğru arabayı sürdüm. Duygusuz bir şekilde tek göz yaşım dahi olmadan sürüyordum arabayı ama geçmişim geliyordu aklıma. 22 Eylül 2015 geçen yıl yine bu arabanın içindeydim. Arabayı ilk aldığım gün. Kırmızı ışık yanıyordu. Radyo açıktı. Radyoda konuşan adam "Saat 20.36 ve Duman grubunun Bal isimli şarkısıyla devam ediyoruz" dedi. Sonra şarkı başladı. O da bana bakıp gülümsedi...
.
Uçurumun yanına geldiğimde bir an olsun yaşamak istedim. Ölmek için yaşamak istedim. Arabadan indim ve arabanın önüne oturdum. Uçurumun deniz manzarasını izliyordum. Denizin dalgaları kayalıklara vuruyordu sesini dinledim. Telefonu çıkardım cebimden. Fotoğrafları açtım ve eski fotoğraflara baktım. Evet şu an içimde kalan onun anılarını yaşatmaya çalışıyordum. "Neyi fark ettim biliyor musun bayım? Ben bizi çok özledim. Bu fotoğraflarda gözlerimizin güldüğü zamanı özledim. Ben bizi özledim bayım. Hayallerimizi... Artık yok onlar." Avazım çıktığı kadar bağırdım. En son böyle bağırdığım tarihi hatırlamıyordum bile. Susmuştum hep içime ağlamıştım. Ölmüştüm ben şimdi gözlerimi kapamam gerekiyordu sadece. "Geliyorum sevgilim yanına geliyorum" bu sözleri söylerken uçuruma dahada yaklaştım. Rüzgar yüzüme vuruyordu. Gözümden bir damla yaş süzüldü. O öldüğünde dahi ağlayamayan ben onunla birlikte ölen ben şimdi gözlerimi kapamadan önce 1 damla yaş mı akıtıyordum gözlerimden.
Ellerimi iki yana açtım.
"Ölüm ne zormuş sevgilim. Bunu bana sen öğrettin. Gülüşünü sevdiğim... Saçlarınla oynamayı. Omzunda uyumayı özledim. Ben seni çök özledim."
"Ölmek için erken değil mi küçüğüm?"
Kafamı sesin geldiği yöne doğru çevirdim ve omzumun üzerinden baktım. Sadece baktım. Benim gibi simsiyah giyinmiş bir adam bana bakıyordu. Yüzünde bir maske vardı. Ama sadece ağzını kapatıyordu. Hırkasının kapşonunu takmıştı benimle neredeyse aynı giyinmişti. Gözleri yeşildi. Ona benziyordu.
"Bence sen ordan atlayamazsın" dedi.
Sinirlenmedim bile. Kimin umrundaki onun dedikleri. Sadece gözleri dikkatimi çekti. Yemyeşil gözleri vardı. Önüme döndüm.
Ses çıkarmadım. "Sevgilim eğer birgün ölürsem deniz olmak istiyorum. Sen denizi seversin" demişti bana. Ben denize karışmak istiyorum. Sana karışmak istiyorum.
Şarkıda "Neredesin Bal?" diye sordu Kaan Tangöze. Sonrası uğultu...
.
.
.
İlk bölüm için sizce nasıl?

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: May 03, 2017 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Gözlerini KapaWhere stories live. Discover now