1. Bölüm

60 11 8
                                    

Soğuk havalarda insanlar neden sokağa çıkmak istemez anlamıyorum. Ben yurtdışına ziyaret edecek olsam yine soğuk ülkelerden birini seçerdim herhalde. En sevdiğim mevsimlerden biridir kış. Sokaklar, hava hatta evin içindeki o loşluk, dışarıdan gelen soğuk rüzgarın sesiyle beraber evde sıcak bir şeyler içmenin verdiği huzuru hiçbir şeyde bulamıyorum.Soğuk kar toplayan bu günde caddenin ortasından geçen otobüsler, durakta otobüsünü beklerken o süslü kombinine uydurmak için giydiği topuklu ayakkabısından içine sızan suyu çaktırmamak için yerinde duramayan kızlar, esnafların kıştan şikayet eder gibi camdan dışarı izleyip elleriyle yüzünü ovuşturanlar, otobüste oturur muyum diye değil de otobüsüm hemen gelir mi endişesine girenler, sokakta yürürken acelesi varmış gibi ama aslında soğuktan üşüdüğü için temposunu arttıranlar bu kış yine aynı ritüeller.Aslında bu temiz havanın, bu kasvetli ve insanı içine alan hem evde hem dışarıda tadına doyulacak bir mevsim olduğunun farkında olsalar bu endişelerin yersiz olacağına inanıyorum. Asıl sokakta kalan ve durumu bir nebzede olsa ısınmaya yetmeyen insanların endişelenmesi gerekirken bu soğuğu atlatabilecek konumdaki insanların yersiz bencilliklerini anlayamıyorum. Her neyse bende birazdan bu zorlu yokuşu çıkıp hemen solda kalan terzi Süleyman amcayla sohbet edip gözlüğüyle oynadığı tikini yine izlerken ne anlattığını unutmuş olacak görüşürüz diyip el sallayacaktım. Apartmana girdiğimde yine o yemek kokularıyla beraber naftalin kokan asansöre bindiğimde, aslında binemediğimde ve yine merdivenlerle çıkmış olucaktım. Çünkü Necla teyze asansörün kapısını yine tam kapatmamış ve asansör onun katında takılı kalmış olacaktı. Tam tahmin ettiğim gibi olmuştu. O meşhur yokuşu çıkıp Süleyman amcayla konuşup asansöre binemeden merdivenleri 3 er 3 er çıkarak gelmiştim eve. Anahtarla girdim çünkü ananem her zamanki gibi o çok sevdiği dizileri izlerken duymayacaktı elinde bana örmekten usanmadığı patik örgüleri seri bir şekilde hem televizyona bakıp hem de örgülerine odaklanabiliyordu.. Eve girdiğimde boynuna sarılıp koklamadan önce mutfağa gidip önce elma yıkayıp yanına öyle geçerdim. Kardeşim Halil ise yine odasında o ergen oyunlardan biriyle meşguldü. Annemizi ve babamızı o trafik kazasında kaybettiğimizden beri Halil’e iyi bir abla olabilmek için onu fazla şımartmış olabilirim. Ama onun her dediğini yaparak aslında hata yaptığımın da farkındayım. Ona yeterince değer verdiğimi düşünüyorum ama elbette yaptıklarım onun için bazen yetersiz kalabiliyor işte o zaman kendimi pek çok kez çaresiz hissedip elimin hemen altımdaki bilgisayardan çocuk gelişimiyle alakalı makaleleri okumakla yetiniyorum. Okuduğum kadarıyla çocukları geçiştirmek ve onları övmek adına aslında yapılan hataları okudum. Mesela resim çizip ebeveynlerine gösteren çocuklar karşılığında harika çizmişsin cevabından çok. Burada ne kadar güzel tonlar kullanmışsın, bu ağaçtaki meyve ne ,    buradaki kuşları çizme şeklin ne kadar farklı gibi onun çizdiği resimle detaylı ilgilendiğin zaman gerçekten onu mutu etmiş ve hatta tatmin etmiş olacaksın. Halil’in ebeveyni ben ve ananem olarak bunu hiçte beceremediğimizi anlamış oldum. Geçen Halil  okulda yaptığı maketle sınıfta 1. Seçilmiş ve maket okulda kalmış. Bunu bana söylediğinde ise aferin sana demekle yetinmiş maketi merak ettiğimi söyleyip ama okula ziyaret etme nezaketi gösterip kere olsun bakmamıştım. Yani onu kuru bir aferinle geçiştirmiş olmuştum. Onunla gerçekten ilgileniyorum demem için bunları başarmam mı gerekiyordu. Yada sevginin yanın da  kişiliğini ve geleceğini harmanlayarak yanına biraz da olsa disiplini ekleyerek kısık ateşte yavaş yavaş gelişim çağlarına uygun mu pişirsem. Kardeşimi en güzel şekilde yetiştirmenin derdindeyim. Ananem bu yaşımıza kadar çok güzel yetiştirdi bizi evet ama o okuduğum makaleleri elbette araştırıp okuyamazdı ananem yine eksik bir şeyler oluyordur elbette.
Sabah alarmım çalmış ama duymamışım neyse ki bu sabah ananemin Hazaaallll haydii’ diye o yüksek sesle bağırışıyla uyanmamış oldum. Mutfağa gidip ilaçlarını alıp bir yandan da bardağı tutmaya çalışırken diğer elimde de elmamı yemekle meşguldüm. Ananemin ilaçlarını bir hışımla alıp yine mi hepsini bir arada getirdin Hazal der gibi kafasını geriye itip gözlerini açtığını gördüm ve gülümseyerek günaydın ananem diyip ilacını içmesini bekleyip öpücük kondurdum. Halil  uyanmış mı diye beklerken odasının aralık kapısından biriyle
konuştuğunu duydum. Tamam kanka gideriz evet biliyorum dediğini duydum. Kapısını dinlediğini anlayıp anlamamasını önemsemeden kiminle konuşuyordum dedim. Heh yine o hatalardan yaptık oysaki geçen okuduğum makalede onları korkutmadan ve güven ilişkisini bozmadan yaklaşın diyordu. ‘Kiminle konustun’ yerine bugün neler yapıyosun kerem bir şeyler yapalım çıkışta diyip nereye gideceğini yada yalan söyleyip söylemediğini anlayabilirdim. Halil  hemen telefonunu kapatıp Selim’le bugün çıkışta oyun almaya gideceğiz bir şey yok abla bazen abartılı hareketlerin beni sinir ediyor dedi. Kendimi kötü hissettim tamam bende hazırlanayım çıkalım ilk derse geç kaldım dedim. O çok sevdiğim ama oldukça eskiyen ama yinede o soluk rengiyle tarz duran asker yeşili montumu üzerine uzun ve siyah atımı atıp sokağa attım kendimi. Ananem yine arkamdan ‘üşüyeceksin Hazaaall’ sesiyle kapattım kapıyı. Bu eski montumun eskidiği için beni yeterince sıcak tutmadığını düşünüyordu hal bu ki  ben eski ve çabuk eskiyen şeylere bayılırdım onun verdiği enerjiyle ısındığımı bile düşündüğüm oluyor. Zira ben de bu soğuk havalarda çabuk hasta olan biri olarak kendimi hasta edecek kadar düşmedim. Okulun kapısından içeri girer girmez köşede sigara içenler, ders notlarıyla haşır neşir olurken bir yandan kahvesini yudumlayan o çalışkan tıp öğrencileri, profesör hocaların o lüks arabalarıyla girerken ki havaları, kantinci Rüstem ağabeyinin yine karısının ondan önce kalkıp kantini açtı diye kavga edeceğini düşünüp adımlarını ikiye katlaması, ve Ayça canım arkadaşım elindeki kahveyle yanıma doğru yaklaşıp ilk ders için onunda geç kalmış olduğunu anladım. Yarım saat sonra tasarım ve iletişim dersi başlayacaktı. Ayça derslerinde başarılı gayet alımlı ve güzel iyi bir aile kızıydı hatta iyi kelimesi ailesinin durumu içinde geçerliydi çünkü oldukça zenginlerdi. Tasarım ve iletişim dersi oldukça zevkli başladı diğerleri gibi ses kaydı almaktansa not tutmayı alışkanlık etmiş ve oldukça zevk alıyordum yazdıklarımdan. Karmaşık yazılarımın arasından sanki benim bilgilerimmiş gibi  altını çizip karaladığım tüm notlar vize ve finalde kırtasiyedeki fotokopi makinesi tarafından epey ilgi görüyordu. Çünkü gerekli bilgileri nokta atışıyla tutup sınav için zaman tasarrufu sağlıyordu.Dersi pür dikkat dinlerken sınıfın kapısı açıldı esmer uzun boylu gözlerindeki kirpikler uzaktan bile anlaşılacak kadar çok kaşları ve keskin yüz hatlarıyla çok yakışıklı olmasa da saçlarının karmaşıklığı ve giyim tarzının o ezber bozan tarzdan oluşuyla dikkatleri üstüne topluyordu. İlk defa bir erkek için içimden bu denli süzüp değerlendirmiştim. Sınıf her gelen yabancı her zaman dikkat çekmiştir ama onun enerjisi başkaydı. Kapıyı yarım şekilde ayağıyla tutup mahcup bir ifadeyle ‘geç kaldım biliyorum geçerli sebeplerim var dilerseniz anlatayım ama istemezseniz dersinizin diğer yarında bulunabilirim’ dedi. Ders hocamız her zaman ki nezakati gösterip eliyle gir işareti yaparak onu derse alıp bir yandan da cümlelerini toparlayıp slaytın bittiğini fark etti. Evet söyle bakalım geçerli sebeplerin neydi diyerek ona doğru döndü. Bir yandan montunu çıkarmaya çalışıp bir yandan da bacakları sığmayan sıradan ayaklarını ileri ittirip hemen ayağa kalktı. O uzun boyu bir kez daha meydana çıktı.’yatay geçişle bu okula geldim fakat okuldaki ders programına yanlış bakmış olmayalımki dersi bu sınıfta olduğundan bilgim yok şayet olsaymışta yine 5 10 dakika  gecikecekmişim çünkü okulun yabancısı olarak sınıfı bulmak zor oldu’. Hoca gülümseyerek yatay geçiş sebebini sorduğunda ailevi meseleler diyerek hocadan gözlerini çeker gibi oldu. Derse ara verildi o sıra kızların ona nasıl baktığını görmemek elde değildi. Kimseyle çok iletişme geçmeden kısa bir telefon görüşmesi yaptı. Kendimi magazinciler gibi hissettim bir kılığını kıyafetine puan vermediğim kalmıştı. Tüm bunları düşünürken Ayça öğle yemeğini nerde yiyelim diye yeni yerleri keşfedip bana gösteriyordu. Ayça zengin bir aileden gelmesine rağmen yinede bana ayak uydurmayı seviyor hatta bazen o ısmarladığı bile oluyordu. Öğle yemeği için çok aç olmadığımı hissettim. İştahım kesilmiş çantamdaki elmayla bile doyabileceğimi düşünüyordum. Ders  arası bitmişti. O yanıma doğru yaklaşıyordu bana mı geliyordu napıyordum ben nasıl gözlerimi dik dik ve şaşkın ona bakabiliyorum böyle çek gözlerini onun üzerinden Hazal. Geldi bile.’ Pardon buraya oturabilir miyim’ diye beklerken pardon siz öne oturur musunuz arkadaşlar sizin sıranız biraz daha geniş diyerek gülümsedi. Tabii dedik Ayça’yla .  Neden yanıma oturmak istesin zaten neler düşünüyorum böyle. Ders boyunca o girişken ve konuşkan tavrıyla Hocanın dikkatini çekmişti. Arkamdan gelen sesi çok karakteristik ve etkileyiciydi. Soğuk soğuk terlediğimi fark ettim ellerim not tutmakta zorlanıyor avuç içlerimdeki terden yazamaz duruma gelmiştim. Acaba gerçekten ananemin dediği gibi montum beni sıcak tutmuyo rmuydu hasta mı  oluyordum yine. Derste dikkat çekmesin diye dirseğimi masanın üstüne koydum ve elim alnımda ateşime baktım. Ben hasta değilim vücudum gayet dinç peki sırtım neden Halil’in o hep sessizde olan telefonu gibi tir tir titriyodu.Ders biter bitmez Ayça yemek için gösterdiği yerleri teklif etti. Karnımın çok aç olmadığını söyleyince Ayça o zaman bende kantinden atıştırayım bir şey istiyor musun diye sordu hayır diyerek çantamdaki streçli elmamı gösterdim. Sesi hala arkamdaydı telefonla konuşuyordu yine yeni okulunu anlatıyor bulmakta zorlandığını dile getiriyordu. Sanırım annesiyle yada babasıyla konuşuyordu. Tam telefon konuşması bitirirken arkamdan bir el soyulmuş mandalina . Ne yapacağımı bilemedim, mandalinayı alırken avuçlarım yeniden terledi adeta arkamı döndüm ve yüzünde o  tebessümüyle ’ karaciğer riskini azaltır,soğuk algınlığa karşı korur ve ayrıca c vitamini içermesine sayesinde elma kadar olmasa da cilde iyi gelir’ . Tüm bu akışkan ve vurgularıyla beraber sesindeki o özgüvenin verdiği hayretle yüzüne bakakalmıştım.’ Ah teşekkür ederim ben de elmanın faydalarını saymak isterdim ama senin kadar bilgimin olmağını fark ettim ‘ gülümsedi ve çenesindeki gamzeyi görmemek imkansızdı’ aslında son söylemlerinden kopya çekicek olursam elma cilde yararlı … ‘ sonunda ismini söylemek istercesine elimle onu işaret edip parmağımı sallayınca. Elini uzatıp ‘he evet Semih ben , sen elma canavarı’ . Bende Hazal diyerek sesimin kibarlaştığını fark ettim bir
anda. Kendimi biraz kasıyor muyum ne. Biraz sessiz kalıp dışarı baktıktan sonra bu okula geçtiğin için mutlu musun dedim’. Biraz hüzünlü birazdan bu olaydan çekinircesine ‘ aslında mutlu musun demek için erken, yani bölümüm için burası da iyi bir üniversite olduğunu düşünüyorum sonuçta stajlar için avantajlı öyle değil mi’ yine o kaçamak cevabı verdi’ ailevi meselelerden ötürü, aslında memnunum diyebilirim’. Ah Hazal zaten belli ki bir şeyler canını sıkmış ne diye okuldan mutlu musun diye sorarsın ki, anlatmak istemediği ailesiyle alakalı olaylar var şayet buradan neden memnun olmasın. ‘ Anladım haklısın, sorumu mahzur gör , teknoloji ve iletişim hocamız çok tatlıdır senide sevdi belli’. Gülümsedi yine o çenesindeki gamze beliriverdi. Konuşurken bazen mimik yaparken ortaya çıkıyordu ve izlemesi harika bir gamzesi vardı. ‘ bende onu sevdim iyi bir iletişimi var kendisinin’ . Biraz zaman geçtikten sonra ‘ eğer paylaşmayı bilirseniz, ekmeği paylaşmak, ekmekten daha lezzetlidir demiş Necip Fazıl KISAKÜREK.’ Buradaki ekmeği elma olarak düşünürsek bende elmamı seninle paylaşmak isterim. ‘ hiç şiirlerle aram yoktur ama sevdim bu sözü’ o kurduğu  cümleden ‘sevdim’ kelimesine takılı kalmış ayaklarımdan çeneme kadar yeniden titremiş ve buz kesilmiştim. Sevdim kelimesini üstüme alınmış kadar hoşuma gitmişti bile.’ Elmayı tam ortasından ikiye tırnaklarım sayesinde ayırmıştım  ‘ uzattım. Yine telefonu çalmış kalkarken gözüyle elmayı gösterip teşekkür eder gibi bir hareket yapmıştı. Sınıf boştu elimdeki elmaya bakıp diğer yarısının onda oluşu mutlu ediyordu. Neden bu kadar sevindiğimi bile anlamadım yoksa Ayça’nın tarif ettiği o anlamsız duygular mı yaşıyordum, yada regl dönemim diye bu kadar duygusallık üstüne kendi kendime kurduğum hayali karmaşıklıklar mı.  Her neyse bunlar beni heyecanlandırıyor, vücudumu baştan aşağı terletiyor ve titretiyordu. Ayça gelmişti diğer dersin iptal olduğunu söyleyip otobüs durağına doğru yürüdük.Durakta herkes yarın kar yağacağını söylüyor bir yandan da planlar kuruyorlardı.
Eve geldiğimde ananem dün ki dizinin özetini izlerken uyuyakalmış yanında da o bana ördüğü patikler bitmiş vaziyette duruyordu. Televizyonu kapattım, dizlerini karnına kadar çekmiş elleri o ton ton yanaklarında altında duruyordu. Üstüne hemen battaniyeyi örttüm, uyuyanın üstüne kar yağarmış. Sahi ya yarın kar yağıcak mı. Bembeyaz çevrili bu İstanbul’u sessizlik bürüyecek mi. Ananem yine o bayılarak yediği kestanesini alıp fırında pişirip afiyetle yiyecekti. Mutfağa gittim ocaktaki tencerelere baktım etli kuru fasulye ve pirinç pilavı harika kokmasına rağmen yinede yiyesim yoktu. Birden saate baktım dersin iptal olduğunu unutup erken geldiğimi fark edince aklıma direk kardeşim Halil geldi saat 16:30 ve Halil hala eve gelmemişti. Selimle’le oyun alacaklarını söyledi ama yinede endişe duymamam imkansızdı. Halil bazen ananemi kandırıp geç gelmelerine bahaneler sunsa da yinede ben ananem kadar anlayışlı olamıyordum. Hemen Halil’i aradım. Telefon bir kaç kez çaldıktan sonra ‘ Abla ne oldu Selim’le oyun alacağımızı söylemiştim’ sitemli ses tonundan bana ne kadar sinir olduğunu anlayarak. ‘ seni merak ettiğim için aradım yalan yok Halil ama bir de gelirken ekmek alır mısın diyecektim ben unutmuşum’. ‘ sen evde misin’ şaşırmış ve beni test eder gibi ‘ ne zaman geleceğim belli değil abla akşam 6 gibi evde olurum diyip’ telefonu suratıma kapattı. Ne yapacağımı bilemez halde telefonu mutfak camının oraya koyup aklıma böyle durumlarda en yakın arkadaşının annesinin telefon numarasını neden almadığımın pişmanlığı geldi. Nasıl böyle bir ayrıntıyı unuturum.
Halil’i beklerken bende uyuyakalmıştım. Kapı sesiyle uyandım.  Soğuktan al al olmuş yanakları ve yüzündeki o biraz mahçup birazda ergenliğin verdiği özgüvenle’ geldim işte’ diyerek poşetteki ekmekleri uzattı. Odasına giderken arkasından yine söylüyorum seni merak ettim ve güveniyorum aklına başka şeyler gelmesin dedim. Aklıma Selim’in annesinin telefon numarasını istemek geldi ama bu cümlelerinden sonra pek de mantıklı gelmedi. Güveniyorum dedikten sonra istemek biraz tezat. Sofrayı hazırlamıştım. Ananem Halil’i sordu yine ne oluyor diye yok bişi der gibi yapıp aradaki aynadan Halil’in geldiğini görüyordum. Sana sonra anlatırım diyip yanaklarını sıktım.Sofradayken aklıma Semih geldi birden acaba ne yapıyor. Telefonda konuştuğu kişi kimdi birden kalkıp gizemli davranışlara girmesinin altında ne vardı. Her şey üst üstte düşünüp çok dalmalıyım ki ananem kaşığıyla kaşığıma vurup’ Hazal yicek misin kızım, kaşığınla yemekleri mundar ettin’ pilav gerçektende ezilmiş haldeydi kuru fasulyeden ise bir kaşık almıştım. Ananem beğenmediğimi düşmesin diye yemeğime odaklandım ve bitirdim. Sofrayı topladıktan  ananemin de ilaçlarını verdikten sonra  odama geçtim. Bugün kitaplıktan şiir kitabı seçtim ve yine okumaya başladım. Orhan Veli’nin Bütün Şiirleri’ kitabını. En çok Sevdaya Mı Tutuldum şiirini okurken bir hayli  hisli okuduğumu kabul etmem lazım.
SEVDAYA MI TUTULDUM?
Benim de mi düşüncelerim olacaktı                                                                     
Bende mi böyle uykusuz kalacaktım,
Sessiz, sedasız mı olacaktım böyle?
Çok sevdiğim salatayı bile
Aramaz mı olacaktım?
Ben böyle mi olacaktım?
Bu şiiri bana bu denli hisli okutturan şey neydi. Yoksa o güzel gamzeli Semih mi. Hayır hayır bence salatayı aramaz olduğu kısmı olmalıydı. Çünkü yemek yemeyi seven biri olarak bugün ki iştahıma üzülmüş olmalıydım. Yoksa kendimi mi kandırıyorum. Bas baya onu düşündürdü işte. Hala neden ne yaptığını merak edeyim ki yada yarın kar yağacak olmasından çok okulda onu görmek neden beni daha fazla sevindirsin ki. Kafamda kar yağacak olmasını ve Semihi aynı çerçeve içinde muhafaza edip. Çerçevenin bu denli büyük heyecan ve mutluluk veren bir tablo olacağını hiç düşünmemiştim.                                                                          
                                                             

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 05, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kış GüneşimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin