•Bu satırlarda okuyacaklarınız, melankolik bir ruhun kalp kırıklarından ibarettir. Hisler, tükenmişlikler konuğu olacaktır bu kalemin. Vazgeçişler, kaçışlar, geri dönüşler... Lütfen, ama lütfen bir kez de siz paramparça etmeyin bu ruhu...*
*
Sevgisiz günlük,Sana sevgisiz diye başlamak istemezdim lakin, gerçekten ama gerçekten sevgisizsin. Mutluluklarım değil, acılarımsın. Kırgınlıklarım, gözyaşlarımsın. Başka ne olabilirsin ki zaten?
Seni ne olarak mı kullanacağım sevgili sevgisiz günlük? Söyleyemediklerimi dökeceğim satırlarıma. İçimdeki zehri kelimelere akıtacağım.
Bugün berbattı be günlük. Ne yapacağımı bilmiyorum. Yorgunum. Acı çekiyorum. Ve kimse görmüyor. Göremiyor. En yakınım, ailem bile fark etmiyor. Her gün gözlerinin önünde ölüyorum anlamıyorlar. Kaçıp kurtulmakta buluyorum çözümü. En çok da ruhumu ipe geçirmek istiyorum. Kendi kendimin katili olmak. En azından öyle olunca diğerleri zarar veremez. Kendi kendime veririm zararı. Nefesini keserek ruhumun.
Ne hoş, değil mi? Acı çekmeye mahkum edilmiş bir genç kızın kalemine emanet edildin. Ki, benim kalemimden acı akar, günlük.
Bugün de kırıldım Allah'a çok şükür. Yine kırıldım. Her zaman olduğu gibi.
Kim mi? Ah... Yine aynı kişi. Değişen hiçbir şey yok.
Aile ne demektir gerçekte? Kimdir aile? Bir anne nasıl sever evladını? Bir baba nasıl o sert görüntüsünün ardına gizler koruma duygusunu? Kızı ağlarken umursamayan kişi midir anne baba? Acıyı hissetmesi gerekmez mi kendi kanından, canından olan birini? Onlar hissizliği tercih ediyorlardı. Görmezden gelmeyi. Gidişini de görmezden gelmişti. Hep olan şeydi.
"Yıldızlar bile yakınında," dedi adam.
"Ama bir yandan da uzağımda." diye cevapladı kadın aynı zamanda gözyaşını silerek."Olabilir. Kendini nerede görüyorsan oraya aitsin."
"Ben nereye ait olduğumu bilmiyorum ki."
"Bulman gerek."
"Peki, bulamazsam?"
"O zaman yeniden ve yeniden dene."
Kadın adamın gideceğini sanıyordu ardına bakmadan. Öyle olmadı. Konuştu adam. Konuşmayı pek sevmezdi oysa.
"Dikkat et kendine kayıp yıldız." Bu cümlesi kadını fazla şaşırtmıştı.
"Kayıp yıldız mı?" diye soruverdi.
"Evet," dedi adam. Zor bir soruya cevap verir gibiydi. Gözlerini yumdu. Arkasına döndü. Bir adım atmıştı ki, durup
"Yıldızını bul." dedi. Adamla böyle konuşmaları olmazdı. Hatta konuşmazlardı. Kadın severdi, adam görmezden gelirdi. Acıtırdı. Yıkardı. Tebessüm ettirirdi. Bunların yanı sıra, bir şeyler öğretirdi. Aşkı, kutsanmışlığı, belki de ruhu öğretirdi adam kadına. Ruhu okumayı. İlla öğrettiği bir şeyler olurdu.
Zehirdi kadına, ölümcüldü. Oysa kadın, yaşaması ona bağlı gibi, panzehir imiş gibi içmek, okumak, hissetmek istedi adamı. Adam, sevmedi. Sevmemiş gibi yaptı.
Aslında kırgındı adamı da kadının. Atlatacaktı belki. Zaman gerekliydi. Biraz da, panzehir...
*
*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalpsiz
Teen FictionKırgın bir ruh ve kırmayı amaç edinen bir beden daha ne kadar dayanabilir ki, yalnızlığa?