1. Hare ♠

291K 12.1K 3.7K
                                    


Babalar, kızlarının ya kahramanlarıdır ya da yaraları. Benim babam benim yaramdı.

Neden normal bir baba-kız ilişkimiz yok diye hiçbir zaman sorgulamamıştım. Neden kocaman etli par- maklarının bir kez olsun saçlarımla buluşmadığına ya da alnıma sıcak bir öpücük kondurmadığına kafa yormamış, bunun altında sebep aramamıştım. Ta ki üç yıl önce, okuluma çok yakın bir ka- fede onu genç bir kadınla sarmaş dolaş görene kadar.

Kalbimin üzerine koca bir bardak kaynar su döküldüğü o sani- yelerin devamında, onları takip ederek kendimi çok daha büyük bir acıya sürüklediğimi elbette bilemezdim. Lüks bir sitenin B blok ve üçüncü katına, tam olarak daire dörde gittiler; burası, bir metres ve ondan peydahlanan dokuz on yaşlarındaki bir çocuğun adresiydi.

Babamın bizden sakladığı, sevgisini ve şefkatini tükettiği ikin- ci yuvasıydı burası. O küçük çocuğun ağzından çıkan “baba” kelimesini duymamla gözyaşlarımın sicim gibi aktığını asla unutamazdım. Sırtımı asansöre dayayıp, bedenime hâkim olan artçı depremlerle mücadele etmeye çalıştım uzun süre. O çocuk, bize asla babalık yapamayan babama “baba” demişti. En çok acıtan da buydu.

Sırtımda okul çantamla dakikalarca koşup nefes nefese kalmış bir vaziyette büyük bahçeli müstakil evimizin önünde durdu- ğumda, terden tenime yapışan külotlu çorabımı paramparça etmek istiyordum. Karnımda bir sancı vardı; kıvranıyordum.

Titre- yen bacaklarımı verandanın merdivenlerine çıkmaya zorlayarak, okul çantamı her iki kolumdan da sıyırdım ve topuklarımın dibi- ne düşmesine izin verdim.

Annemin itinayla süslediği kapımızı, sanki her şeyin sorumlu- su benmişim gibi mahcup bir edayla çaldım. Hemen açıldı. Hiç bekletmezdi annem bizi kapıda, elim tokmağa ikinci kez gitme- den açardı kapıyı. İçeri girerken mis gibi yemek kokuları ve güler yüzü karşılardı bizi, o gün de öyle olmuştu.

“Hare! Neyin var kızım? Kıpkırmızı olmuşsun.” Bükülen dudağım beni ağlamaya teşvik ederken sıkıca sarıl- dım anneme, hem ağlıyor hem anlatıyordum.

“Anne,” dedim dudaklarım titrerken. Nasıl anlatabilirdim ki bunu? Nasıl söylenirdi ki böyle bir şey?

Eli saçlarımı bulduğunda konuştu. “Söyle bebeğim, söyle kur- tul.”

Sesinde boy gösteren manidar ifade bir nebze acıyla harman- lanmıştı. Ondan aldığım cesaretle dudaklarımı araladım ve içim- dekileri kusarcasına anlatmaya başladım.

“Babamı başka bir kadınla gördüm anne, çocuğu da var. Ba- bam seni aldatıyormuş!”

İçimi çekip boğazımı sıkan bu acıdan kurtulmaya çalıştım. “Bizi aldatıyormuş!”

Beni anında kendinden uzaklaştırırken o da ağlamaya başladı. Ahşap masada duran peçeteliğe uzanırken bembeyaz teni kırmı- zıya dönmüştü. Ela gözlerini kuruladıktan sonra bakışlarını pen- cereye dikti ve kanımı donduran o sözler döküldü dudaklarından.

“Demek öğrendin...”

İkinci darbeyi de annemden aldığım o yaz günü, harlı ateş- te bekletilmiş demirden bir kalemle zihnime kazınmıştı sanki; unutmam mümkün değildi. Annem yıllardır aldatıldığını biliyor- du, babama olan sevgisinin ardına sığınarak bunu kabullenmiş- ti. Anneannem ve dedemin ona kucak açacağını, onu asla ortada bırakmayacaklarını bildiği halde, pasif kadın rolünü yakıştırmıştı kendine güçlü sandığım annem. Gözyaşları içinde, bunu kimse- ye söylemeyeceğime dair benden söz aldıktan sonra da derin bir nefes almıştı üstelik.

HİS 🔥 +18 (Yeniden Yayınlanıyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin