12. Düşman ♠

119K 8.1K 988
                                    

Çaresizliğin ele geçirdiği ruhum bilhassa kendinden vazgeçerken,
avucumun içinde ölümün kırık parçalarını taşıyordum sanki.
Keskindiler; eziyet ede ede tenime işlediklerinde, safi acı benliğimin
en ücra köşelerinde kendine yer ediniyordu. Her günüm,
geçen bir önceki günümü gözleri dolu dolu yolcu ediyordu.

Uykunun esir aldığı bedenim şöminenin sıcaklığıyla kendinden
geçti. Hiç şüphesiz, burada geçen en huzurlu dakikalarım
gözlerimi kapattığımda can buluyordu. Fakat yine uzun sürmedi; uyku halinin kendini gerçekliğe teslim edeceği arafta bir gölge hissettim. Tam üzerimde, sanki bedenime yakındı ve bu yakınlığı tanıyor gibiydim. Bilincim henüz açılmamışken zihnime iştirak eden bu his ziyadesiyle garipti. Burun deliklerimden başlayan yolculuğa genzimden geçerek yön veren mistik koku tüm duygularımı harekete geçirirken elimi rasgele attığım yerde bir şey
hissettim.

Soğuk bir ten, iri ve güçlü parmaklar... Hızlanan kalp atışlarıma ayak uyduran gözkapaklarım hızla açıldı. Kimse yoktu ama aslında vardı. Burada, elimin altında. Korkumun üzerine elyaftan bir örtü çektim, parmaklarını daha sıkı kavradığımda.

Niyetim neydi? Bilmiyordum...

Kokusuna alışan ciğerlerim onun dakikalardır burada olduğunu
fısıldadı kulağıma. Yanılmadığımı biliyordum.

“Neden beni izliyorsun?”

Dudaklarımı birbirine bastırıp nefesimin düzene girmesini
bekledim. Hâlâ elini bırakmadığıma göre deli cesaretim had safhadaydı.

“Korkak bir kıza göre fazla cesaretlisin.” Sesi ifadesizdi, gö-
rüntüsü zaten yoktu.

Öyle mağluptum ki karşısında. Bedenim kalenin tam ortasına
konumlandırılmış ve elim ayağımsa gemici düğümüyle bağlanmış gibiydi; attığı her şut sorgusuz sualsiz ağlarımla buluşup beni yenik duruma düşürüyordu.

“Beni neden izliyordun?” Güçlü çıkmasını dilediğim sesim
ihanet yanlısıydı. Yattığım yerden doğrulma çabalarım tamamlanamadan nefesini alnımda hissetmemle oturur pozisyona gelmeden duraksadım.

“Seni neden izleyebilirim?”

“Bunu ben sana soruyorum.”

Gittikçe kısılan sesimde alnıma
doğru esen nefesinin büyük payı vardı.

“Sadece ölüp ölmediğini kontrol ediyordum, biliyorsun ki Alya’yı
sınıra çekmeden ölmen işime gelmez.”

Ölüm… Derin bana onun öldürüldüğünü söylemişti ama bunun nasıl olduğunu söylemekten tuhaf bir şekilde kaçınmıştı.

“Biliyorum.”

Tek elimin avucunu mindere bastırmış, geriye doğru eğimli
pozisyonda duruyordum ve kollarım ağrımaya başlamıştı.

“Çekilir misin?” diye sordum nefesinin geldiği yöne doğru
kafamı kaldırarak.

“Çekilirim.”

Çekilmedi.

“Tamam, çekil o zaman.”

Aldığı derin nefesin soğuk buharı saç diplerimi yaladı, içim
titredi.

“Elimi bırakırsan çekileceğim.”

Sözlerini bitirmesinin akabinde elimi hızla elinin üzerinden
çektim. Avucum buz gibi olmuştu. O çekildi, ben doğrulup oturdum.
Tekli koltuk ani bir şekilde çöktü, etrafımda dönüp sırtımı ona çevirdim ve ayaklarımı cayır cayır yanan şömineye doğru uzattım.

HİS 🔥 +18 (Yeniden Yayınlanıyor)Where stories live. Discover now