35. Not ♠

45.8K 3.4K 369
                                    

Ölümün nadide kıyısıydı bundan sonra mıntıka alanım. Azrail'in musibet nefesi her daim ensemde olacaktı. Çünkü yaşama tutunmaya çalıştığım tek umut dalını Ateş’in sözleri bıçak gibi kesmişti. Bu yüzden aldığım her nefes kaderin veresiye defterin- den düşülecekti. Bilmiyordu, sözlerinin bedenimden önce henüz kurulmamış hayallerimi öldürdüğünü. Asla bilmeyecekti. Tek derdi kaybını geri kazanmaktı, ben ise gereksiz teferruattan ibarettim onun için.

Sırtımın acısı bir yana, söylemlerin ağırlığı iki göğsümün ortasına çöreklendi. Tek kelime etmeden yanından kalkıp üst kata çıktığımdan beri gözümü kırpmamıştım.

Sabahın ilk pasif ışıklarıyla birlikte yatağın hemen karşısındaki geniş pencereden azgın denizi izlemeye başladım. O aşağıda bir yerde huzurla uyurken, çerçevesi kızarmış elalarım ise deniz dalgalarını harelerine nakşediyordu saatlerdir.

Bir an sonra gayriihtiyarî boynuma giden elim oradaki siyah busenin izini çınlattı zihnimde. Parmak uçlarımı onun öptüğü yerde gezdirdim, gözlerim kendiliğinden kapanırken. Sanki hâlâ buradaydı. Buraya kazınmış gibiydi dudaklarının emaresi.

“Kalk bir şeyler ye, kahvaltı hazırlayacağımı düşünüyorsan açlıktan ölürsün.”
Ne ara geldiğini bilmiyordum ama alıştığımdan olsa gerek tek saniye ürkmeksizin bakışlarımı merdivenin bitiş noktasına çevirdim.

“Daha iyi ya, sana iş bırakmamış olurum.”

Onu göremesem de bakışlarındaki donukluğu iliklerime kadar hissetmiştim. Bu benim için zafer değildi. Hızla ayağa kalkıp ona doğru ilerledim, yanından geçip gideceğim sırada kolumu kavraması beklediğim bir hareketti.

“Bunun için mi sabaha kadar uyumadın?” Sesindeki rutin ifadesizlik alışagelmiş bir durum olsa da saç diplerime çarpan nefesinde huzursuzluk sezdim.

“Ne fark eder?” dedim umursamaz bir tavırla.

“Fark eder. Gözlerin kıpkırmızı, görüntü kirliliği yapıyorsun.” Elini kolumdan çekip, geçmem için bana yol verdi. Bir iki basamak adımlamışken duraksayıp, omzumun üzerinden arkamda bıraktığım adama baktım.

“Bakmazsan görmezsin.”

Ardından ahşap basamakları hızla indim ve salonun bir köşesine konumlandırılmış yarı açık mutfağa yöneldim. Yoğun bir açlık hissetmediğim için biraz atıştırmalık ağzıma atıp, büyük bir bardak su içtim. Mutfaktaki dağınıklığı toparladıktan sonra salona geçip koltuğa oturmamla kapının çalması bir oldu. Hâlâ aşağı inmediğine göre muhtemelen yukarıdaki banyoya girmişti. Bunun rahatlığıyla kapıya ilerledim. Arkamızdan adamlarının geldiğini görmüştüm, muhtemelen onlardan biriydi gelen.

“Buyurun,” diye seslendim elim kulpa giderken.

“Hare benim, açar mısın?”

Kapıyı hızla açarken gelenin Derin olduğunu bilmek içimi rahatlatmıştı. Onu beklemiyordum fakat çok geçmeden izah edemediğim durumlar dimağıma akın edince yüzüm düştü ve geriye çekilip içeri geçmesi için müsaade ettim.

Bir şey söylemeden içeri geçip etrafta kısaca göz gezdirdi. Muhtemelen buraya daha önce gelmemişti. Derin bir nefes alarak kapıyı kapattım. Eninde sonunda onunla yan yana gelecek- tik ve keskin zekâsıyla bir şekilde beni konuşturmayı başaracaktı. Ona doğru birkaç adım atarak tam karşısında durdum.

“Derin.”

“Hare.” Koyu kahvelerini etrafta gezdirmeye devam etti. “Neden sen açtın kapıyı? Bir sorun yok değil mi?”

HİS 🔥 +18 (Yeniden Yayınlanıyor)Where stories live. Discover now