39. Esinti ♠

42.4K 3.4K 603
                                    

Aldığı soğuk soluklar hece hece saç tellerime nakşedildi. Her harf bir acısını kazıdı turuncu saç tutamlarıma ve her nefesi yangın yerine dönen kalbime ihtilaldi. Başım onun göğsüne düştüğünden beri ruhumda dans eden kelebeklerden bihaber nefesi düzene girmişti. Bense uykunun kıyılarında dolanıyor, ancak nerede olduğum zihnimde yankılandıkça bir türlü içine atlayamıyordum. Öte yandan uzun zamandan sonra yanıtlanan sorularım, bilmediklerime nazaran daha büyük bir karmaşaya sürüklemişti beni.

Ateş’in geçmişinde bir kadın vardı ve geçmeyen yaralar açmıştı.

Zihnimin gerilerinde tamamlanmaya yüz tutmuş yapboz hazin bir tablo serdi ayaklarımın dibine. Beni bir tuttuğu kadın kâbuslarına hükmeden Emel’den başkası değildi. Oysa ben yirmi bir yıllık yaşantım boyunca kendimden başka kimseye zarar vermemiştim. O kadın her kimse, Ateş ondan nefret ediyordu; zira adını sayıklarken bile sesi ıstırapla harmanlanmış safi nefretle doluydu. Peki, benim ne işim olabilirdi bu adamın soğuk yatağında? Ona benziyorsun, demişti defalarca. Onun gibi kokuyorsun, demişti.

Öyleyse nefretinin öteki eşini mi yatırıyordu şimdi atmayan kalbinin üzerinde?
Hayır. Buna izin vermemeliydim. Nefretini taze tutmak için beni kullanması hiç adil değildi. Başımı usulca göğsünden kaldırdım, tepkisizliğini fırsat bilerek elimi göğsünden uzaklaştırdım. Hiç bir uzvu bedenime dokunamadığı için gitmem kolay olacaktı. Yataktan kaydırdığım parmak uçlarım ahşap zeminle buluşmak üzereyken fısıldadı.
“Gitme.”

Bana dokunmadı ya da zor kullanmadı, sadece “Gitme,” dedi.

“Gitmeliyim Ateş.” Hafifçe doğruldum. “Hatta sırf sen bana bakıp acı çekme diye vakti gelene kadar gözünün önünde dahi olmamalıyım.”

“Acı çekmiyorum, iliklerime kadar nefret doluyorum.” Sesi uykuluydu, gözlerini henüz açmamıştı bile.
Bir kadının bir adama hissettirdiği tek duygunun nefret olmasının ne kadar acı olduğunu o an anladım.
“Bu bana haksızlık, beni-”

“Sen masumsun,” dedi tek nefeste. “Ve hep öyle kalacaksın.”

Bakışlarımı yokluğunun süslediği yastığına diktim. Sözleri ateş olup benliğimi yakarken, kokusunun sarmaladığı bu oda tüm direncimi kırıyordu.

“Bana baktığında Hare’den başkasını göremezsin, buna hakkın yok.”
Sözlerimin odadan çıkmadan telaffuz edilen son kelimeler olmasını isterdim, ta ki iri parmakları bileğimi kavrayana kadar. “Hakkım yok, o halde kal ve bana sadece Hare’yi hissettir.” Kırılan kartlar ortaya saçıldı, mavi gözlü sinek valesinin hemen üzerine düştüm münezzeh kupa kızı olarak. Kaderin pamuk ipliğine turuncu saçlarımdan asılmıştım ve parmak uçlarım harlı ateşe çok yakındı. Umursamadım.
“Peki,” derken onun namütenahi nefretinin bir parçası olmayacaktım.
Başım yastıkla buluştuğunda bu sefer sırtım ona dönüktü. Önce yatakta kımıldandığını hissettim, ardından ensemde dolaşan nefesini. Güçlü kolları belimi sıkıca kavrarken sırtımı göğsüyle buluşturdu. Tek kelime etmedik uyku bizi almadan önce. O ne hissetti bilmiyordum fakat benim hislerimin surları çoktan kuşatma altına alınmıştı.
“Uyu cehennem çiçeği,” dedi içimi titreterek.

“Uyuyacağım ateş mavisi.”

***
Evimde alıştığım üzere günün parlak ışıklarının yüzüme vurması değil, birbirine karışan anlamsız seslerdi uyanmama sebep olan. Gözlerimi açtığımda karşılaştığım yabancı oda karşısında kapıldığım telaş, saniyeler sonra onun kollarında uyuduğum gerçeğiyle azami bir utanç silsilesine dönüşüverdi. Hissedemediğim varlığından emin olmak üzere elimi yatağın boş kısmına götürdüğümde parmak uçlarıma beyaz yastığının soğuk yüzeyi hükmetti.
Yoktu.

HİS 🔥 +18 (Yeniden Yayınlanıyor)Where stories live. Discover now