43. Kırmızı ♠

42.3K 3.6K 449
                                    


Buraya geldiğimden beri bedenimi çevreleyen kasvetli duygulardan ilk kez soyutlanmış gibiydim. Ruhumda oluşan artçı depremlerin çatlak izleri omurgamda hâlâ tazeliğini koruyordu ancak bilhassa onun tarafından değer görmek asla isim veremediğim o duygularımı arşa taşımıştı. Dudaklarından bunu gösterecek tek bir kelime duygularıma intihal etmese de, bazı zamanlar eylemler söylemleri yerle yeksan ederdi.

Tam olarak o zamanlardan birinde, cayır cayır yanan sobanın hemen dibine sinmiştim. Üzerinde cızırdayan kestaneler kabaran iştahıma görsel şölen sunarken, geldiğimden beri çoğu zaman ölüm sessizliğinin hâkim olduğu büyük salonu dolduran kestanelerin pişerken çıkardığı cızırdama sesleri nerede olduğumu bir nebze olsun unutturmuştu.

Daldığım düşüncelerden kapının tokmak sesiyle sıyrıldım. Ateş gelen haber sonrası sobayı kuran adamlarla birlikte saatler önce çıkmıştı ve kapıya beni korumaları için birkaç adam dikmeyi ihmal etmemişti. Buna rağmen kapıya benim bakmam tehlikeli olsa da kulağımın aşina olduğu sesi duyumsamamla usulca yerimden kalktım ve kapıya ilerledim.

“Hadi Hare,” derken sesi aceleci geliyordu Derin’in. Onu daha fazla bekletmemek adına seri bir şekilde kilidi çevirdim. Kapıyı açar açmaz içeriye girdiğinde farklı tavırları dikkatimden kaçmadı, eli ayağına dolanmış gibiydi salonun ortasına adımlarken. Üzerindeki siyah hırkayı çıkarıp koltuğa bıraktığı sırada saliselik sobaya kayan bakışları tekrar bana döndü. Anında çatılan ince kaşlarına şaşkın bir ifade eşlik ederken usulca tekrar sobaya baktı. “Yok artık.”

“Ne oldu?” Anlamazdan gelerek görülmeye değer şaşkınlığını keyifle izledim.

“Adama bak soba almış. Söylesene ne yaptın sen Ateş’e?”

Gülümseyerek sobanın yanına geri döndüm ve tekrar minderin üzerine oturdum. “Bir şey yapmadım. Sabah uyandığımda her şey hazırdı. Ateş ısıtıcılarının maliyetinin fazla olduğunu söylüyordu bir ara ama...”

Alaycı bir kahkaha attığında bu sefer kaşlarımı çatarak baktım ona. Komik bir şey mi söylemiştim? “Hare, saf mısın kızım sen? Şehrin lideri olarak tüm bunlara bir bedel ödediğini düşünmüyorsun herhalde. Ateş seni yemiş.”

Derin böyle söyleyince kendimi gerçek anlamda saf gibi hissettim. Sanırım Ateş’in ağzından çıkan her söze koşulsuzca inanmamalıydım
.
“Kestaneler nefis görünüyor,” demesiyle pişen kestaneleri maşayla şöyle bir çevirdim ve piştiğinden emin olduklarımı tabağa almaya başladım. Derin ise boşluğa dalan gözleriyle bir şeyler tartıyor gibiydi.

“İyi ama Ateş böyle bir şeyi neden yaptı?”

Başımı iki yana salladım. “Bilmiyorum, belki de bana acıyordur. Son günlerimde mutlu olmamı istiyordur.”
Küçük adımlarla gelip yanıma çöktü. Kestanelerin sıcak olmasına aldırmadan bir tanesini açıp ağzına attı. “Böyle düşünme.”

“Yüksek bir olasılığı söylüyorum Derin,” derken bu konuyu uzatmak istemediğimi fark ettim.

“Bu arada, kapıyı benim açacağımı nereden bildin?”

“Seninle ilk karşılaştığımız evi hatırlıyor musun? Orası Sezgin'in bizimle yaşamaya başlamadan önce kaldığı yer, sabaha karşı bir yangın çıkmış. Sezgin haberi alır almaz apar topar çıktı evden, çıkarken Ateş’e haber vermesi için birini gönderdiğini duydum. Sanırım şüphelendikleri bir şey var.”

Yaptığı uzun konuşmanın arasından bilhassa cımbızla çektiğim detayı sormadan edemedim.

“Sezgin’le aynı evde mi kaldınız?”

HİS 🔥 +18 (Yeniden Yayınlanıyor)Where stories live. Discover now