44. Rüya ♠

41.7K 3.5K 275
                                    

Ne diyeceğimi bilemedim…

Ne denirdi ki?

Hayatımda ilk kez bir adam bana güzelsin demişti, üstelik o adam defalarca canımı yakmaktan çekinmemişti. İnanmak istemediğim hisler gün geçtikçe gemici düğümüne dönüşüyor, öte yandan ayak bileklerime dolandıkça canımı acıtmaktan kati suretle geri kalmıyordu.

Soğuk nefesi gerdanıma kadar kızaran tenimde hükmünü sürdürürken, kazağının kırçıllı yüzeyi ise çıplak sırtıma baskı uygulamaya devam etti. Gözlerimi kapatmamak için kendimle zorlu bir savaşa girdim. Ellerinin altındaki bedenim, sanki onun göremediğim zevahirinin bir parçasıymış gibi hissizleşiyor ve avuçlarıma vuran kesik nefesi tüm kalkanımı alaşağı ediyordu.

Bizzat yakınlığının nefesimi kestiğine şahit oluyordu. “Utanma,” dedi dudakları kulağımın hemen altında hareket ederken. Yutkunmamak istedim, beceremedim.

Saniyeler sonra zorlukla dudaklarımı araladığımda, “Utandırma o halde,” diyebildim ve ellerini bedenimden uzaklaştırmak adına titreyen ellerimi soğuk teninin üzerine koydum.

“Bunu yapmak istediğine emin misin? Ellerimi çeksem düşecek gibi duruyorsun.”

Söylemlerinin kaynağı özgüveni miydi yoksa gerçekten bana dokunduğunda savunmasız kalan yanımı tıpkı benim gibi o da hissedebiliyor muydu, muammaydı. Ancak haklıydı. Bacaklarımdan tüm güç çekilmiş gibiydi.

“Belki biraz uzaklaşırsan bana yardımcı olabilirsin.”

Dudakları boynumda dolaştı ve gülümsemesi kızgın bir demirle tenime nakşedildi. Göremesem de orada olduğunu her daim bilecektim. “Şaşkın turunçgil.” Parmaklarını belimin en alt kısmında hissetmemle nefesimi tuttum. Başka bir reaksiyon göstermeme fırsat kalmadan parmağı tenim boyunca sürünerek fermuarı yukarı tırmandırdı ve elbise ikinci bir deri gibi bedenimi sarıp sarmaladı. “Güzel,” derken bakışlarının bedenimi arşınladığını biliyordum.

Omuzlarım istemsizce öne doğru kaykılırken bakışlarımı önüme eğdim. “Çıkar mısın artık! Elbiseyi çıkarmak istiyorum.”

Kabin öyle küçüktü ki onun heybetli bedeni beni neredeyse köşeye sıkıştırmıştı ve kokusu mengene olup sarmıştı dört bir yanımı. “Çekemediğin fermuarı nasıl açacaksın?”

Bu adam hep haklı olmak zorunda mıydı!
“Yırtmayı yeğlerim,” dediğimde parmaklarını yeniden sırtımda hissettim. Bu sefer tek hamlede aşağı çekerken fermuarın çıkardığı rahatsız edici ses zihnimin ince duvarlarında yankılandı.

“Tekrar üzerinde görmek istiyorum.”

Tek kelime etmeden aralanan kabin perdesi aynı hızla kapatıldı. Arkasından öylece durup yokluğunun bıraktığı devasa ize ne kadar baktım bilmiyordum. Tüm dengelerimle oyun hamuru gibi oynuyor, düşüncelerime hile karıştırıyordu. Elbisenin askısının omzumdan düşmesiyle şoktan çıkmış gibi başımı iki yana salladım. Acele hareketlerle elbiseyi çıkardım ve evden çıkarken giydiğim kalın kıyafetleri giyindim.

Seçtiğim pantolon ve kazakları omzuma atarken kırmızı elbiseyi hususi kabinde bıraktım. Zira o elbiseye her baktığımda kabinde allak bullak olduğum dakikaları hatırlayarak kızarıp bozarmak istemiyordum. Ödeme yapılan yerin hemen önünde arka arkaya geçerek sıra oluşturmuş kadınları es geçerek onun yönlendirmesiyle öne geçtik.

Novac diye adlandırdıkları kâğıt parçasını parmaklarının arasında tutan kır saçlı adam kısa bir hürmet gösterisinin ardından kıyafetleri paketledi. Aldıklarımız karşılığında Ateş’in saydığı parayı ilk kez inceleme fırsatı bulmuştum. Normal kullandığımız kâğıt paralardan farklı olarak ebatlarının daha küçük olmasının yanı sıra rengi lacivertti. Üzerinde bilmediğim dilde küçük italik yazılar vardı ve en tuhafı ise herhangi bir rakam mevcut değildi.

HİS 🔥 +18 (Yeniden Yayınlanıyor)Where stories live. Discover now