0.1

4K 246 277
                                    

Bay Yoon ceza sınıfına girdiğinde öğrencilere bakmadan öğretmen masasına oturmuştu. Bu öğrencilere verilen bir cezaydı, biliyordu. Ama kendisi de ceza almış gibi hissediyordu. Bu aptal öğrenciler bir şey yapmamış olsaydı eve gidip rahatça uyuyabilirdi halbuki. Sinirle bakışlarını sınıftaki öğrencilere çevirdi. Yedi, birbirinden farklı öğrencide dolaştırdı bakışlarını.

Gözleri en önde test çözen KiHyun'u bulduğunda afallamıştı. Okul birincisinin cezaya kalması... En arkada oturan, basketbol takımının kaptanı ile takım oyuncusu olan HyunWoo ve HoSeok'a ise alışmıştı artık. Haftada en az iki gün cezaya kalıyorlardı. Cezaya kalmaktan hiç sıkılmıyorlar mı acaba, diye düşündü bir süre. Onların biraz önünde oturan ChangKyun'a kaydı gözleri. Yurtdışından ülkesine yeni gelmiş biri ne gibi bir şey yapmış olabilirdi? Onun yan sırasında kafasının altına yastık koymuş uyuyan HyungWon'a da alışmıştı. Ve o an fark etmişti ki bu genci uyumak dışında bir şey yaparken çok nadir görüyordu. Uyuyan gencin ön sırasında ise kendi kendine konuşan MinHyuk gülmek istemesine sebep oluyordu. Bu çocuk hep böyleydi! Onun yan sırasında oturan JooHeon önüne bir sürü abur cubur dizmiş yiyordu.

Bu bir saat asla geçmeyecek gibi görünüyordu Bay Yoon'a göre. Ama sadece birkaç dakika sonra telefonu çaldığında apar topar oturduğu yerden kalkmış ve sınıftan çıkmadan önce korkutucu olduğundan emin olduğu bir şekilde konuşmuştu. "Gitmem gerekiyor. Süreniz bitmeden sınıftan çıktığınızı duyarsam o çok değer verdiğinize emin olduğum organınızı pişirir size yediririm. Ses çıkarmayın."

Kapının kapanma sesini duyan HoSeok ayağa fırlamış ve küçük adımlarla MinHyuk'un yanına gelerek kolunu onun omzuna atmıştı.

"N'aber sarı kafa? Görüşmeyeli nasılsın? Özledin mi beni?"

Suratındaki alaycı gülümseme ile bakıyordu gencin suratına. "Git be! Ne özleyeceğim seni kene!"

"Ne demek kene, ayıp oluyor ama." HoSeok dudaklarını büzmüştü.

"Çöpteyken öyle demiyordun." HyunWoo arka sıradan gülerek konuşmuştu.

KiHyun kalemi sırasına sinirle koyarak arkasına dönmüştü. "Sessiz olun, odaklanamıyorum!"

"Oda klan mı, o da ne?" Kafası karışmıştı gencin. Korece çok zor, diye geçirdi içinden.

HyungWon zorlanarak da olsa başını yastıktan kaldırmıştı. "Oda klan değil aptal, odaklanamamak. Yani senin anlayacağın 'I can't focus.' diyor."

MinHyuk, HoSeok'u ittirmişti. "Dokunma be kene!" HoSeok ise gülüyordu.

En sonunda HoSeok sıkılmış ve MinHyuk'u bırakarak KiHyun'a yakın boş bir sıraya oturmuştu. "Hey, Yoo İnekHyun."

"Ne var?" Ters ters bakıyordu kızıl saçlı olan.

"Sen kızlardan mı yoksa erkeklerden mi hoşlanıyorsun?"

"Sana ne?"

Verdiği cevaba aldırmadan devam etti suratındaki kışkırtıcı gülümsemeyle. "Yoksa testseksüel misin? O işe yaramaz sorulara bakarak mı görüyorsun işini?"

Arkadan yükselen kahkaha sesleri sınıfı doldurmuştu. Uyuyan HyungWon bile kahkahasına engel olamamıştı.

"İnekHyun sakin ol. Suratın saçınla aynı renk oldu." HyunWoo da eşlik etti HoSeok'a.

JooHeon sessizce abur cuburlarını yerken bir yandan konuşulan aptalca konuları dinliyordu.

HoSeok konuşmadığında sınıfta kimse konuşmuyordu ve bu HyunWoo ve HoSeok'un canını sıkıyordu.

trespass °monsta xWhere stories live. Discover now