"Ellerin..."

2.5K 113 234
                                    

Bu hayatta önemli bir role sahip olunduğunda, özgürlüğünü yaşayamadığında, insan o zaman anlıyor işte nasıl ciddi bir işte olduğunu. Canı yansa da belli etmemeye çalışıyor... Neden mi? Çünkü sana ne olduğunu sorarlarsa bir şey olmadı deyip geçiştirmek bazen koyuyor.

İçini dökmek istiyorsun, bağıra çağıra ağlamak istiyorsun, derdini dermanını bütün dünyaya anlatmak istiyorsun. Fakat sonra ne oluyor? Karşına kocaman engeller çıkıyor. Mesela şuan bana olduğu gibi...

Tehdit edilerek hayatımı sürdürmenin zorluğunu yaşıyorum ve sanırım ölümüm bu iğrenç, üstüme atılan suçlar yüzünden olacak.

Ben Kim Jungwoo. Herkesin gözünde mutlu, masum, sürekli gülümseyen çocuk. İçimi görseniz o zaman böyle şeyler söylemezdiniz.

"Önüne odaklan Jungwoo!" Sert ve bir o kadar da kalın ses düşündüğüm düşüncelerden arınmamı sağlamıştı. "Özür dilerim" Kafamı özür dilemek manasıyla eğmiş sonra gözlüğümü düzelterek bıraktığım kalemi tekrar elime almıştım.

Önümdeki dosyaları tek tek imzalarken üstümde olan gözlerle rahatsız olmuş, yerimde kıpırdamıştım. Şuradan siktirip gitmek için her şeyi yapardım...

Merak ettiniz öyle değil mi?

Önemli bir modellik şirketinde modeldim ve bu istediğim bir şey değildi. Pekala, ilk başta buralara kadar gelebilmek için götümü yırtmış olsam da önüme koydukları belgeleri beyinsiz gibi bakmadan imzaladığım için her şeye katlanmak zorundaydım.

Mesela 52 kilo olduğum için beni ölüm diyetine sokmuşlardı ve kilom 45-40'lara kadar inmişti. Saçlarımı sürekli boyattıkları için dökülmeye yüz tutmuştu.

Ellerinde çıplak fotoğraflarım vardı. Bütün sitelere yayınlarlarsa sikimde bile olmazdı ama onlar beni zayıf noktamdan vurmuşlardı. Fotoğrafları her an anneme gösterebilirlerdi ve bu hayatta isteyeceğim son şey bile değildi. Anneme para getirmem gerektiği için işime devam etmem gerekliydi ve ses çıkartamıyordum.

Dosyaları imzalamayı bitirip onların önüne iteledim. Hepsinin gözlerine delip geçercesine bakarken, onlar sadece sırıtmakla meşguldü.

Lütfen biri beni bu cennet görünümlü cehennemden kurtarsın.

"Git ve Haneul'un vereceği şeyi giyin. Çekimlerin var."

Yerimden kalkıp giderken Taeyong kolumdan sertçe tutup kulağıma eğildi. "Ve bir daha bana öyle bakarsan sana acımam Jungwoo. Unutma bunu." Tırnaklarını bileğime sapladığında acıyla inlememek için dudaklarımı ısırdım.

"Aferin. Öğreniyorsun." Bileğimi serbest bıraktığında dolu gözlerimle derin bir nefes aldım. Hızlı adımlarla odama doğru ilerlerken gözlüğümü çıkardım ve dolu gözlerimi kazağımın kollarına sildim.

Odaya girdiğimde Haneul endişeli bir şekilde yüzüme bakıyordu. "Kazağını çıkarman gerekiyor Jungwoo." dediği şeyle kaşlarım yavaş yavaş çatılmaya başlamıştı bile.

"Dosya da yazıyordu. Okumadın yine öyle değil mi?" Kafamı olumsuz bir şekilde salladığım da elinde ki siyah yırtık dar pantolonu bana uzattı. "Bunu giy ve üzerini çıkar. Derginin kapağında olacaksın."

Sesli bir küfür edip onu dışarı gönderdim. Üzerimde ki yeşil kazağı çıkartıp yere fırlattıktan sonra aynanın karşısına geçtim. Vücudumda ki kesiklere rağmen üstsüz çekim yapmaları saçmaydı.

Yırtık siyah pantolonu giydikten sonra, Haneul'u geri çağırdım. Çıplak üstümü süzüp elinde ki makyaj malzemesini masanın üzerine bıraktı.

Your Hands... ☆Luwoo☆ (M) ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin