Dünyanın en gereksiz One Shot'u

3.4K 150 271
                                    

Çift : (bir E.T klişesi) HunHan

Tür : Fantastik olduğunu sanan absürdümsü romantik şey , mpreg 

"Pff hadi ama Minseook hyung ne olacak ki?"
" Ay ne bileyim ben , denizde hamsiler var kapar seni şimdi."
Luhan tek kaşını kaldırdı. 
" Ciddi misin? Hamsi? Ben denize giriyorum sen bilirsin."
" E napabilirim senin şeyine anca hamsi olur."
Manikür yapan abisini ardında bıraktı ve denize doğru yürüdü. 
Minseok Metroseksüeldi, Maskülen bir kız arkadaşı vardı ve kendisi oldukça bakımlıydı.
Luhan ise Biseksüeldi. Ama uzun süredir sevgilisi olmamıştı. 
Suyun bilek seviyesinde olduğu yerde durdu ve kollarını iki yana açıp rüzgarın vücudunu okşamasına izin verdi.
Aynı Sehun'un da yaptığı gibi...
Eğer bir uçurumdan düşmeseydi şu an Minseok değil de hayatının aşkıyla burada bulunabilirdi.

*Fileşbellek*

" Aman Tanrım Sehun! Burası yüksek sanki."
" Yoo nerden çıkardın? "
Luhan eliyle dibi görünmeyen yeri gösterdi. 
" Yanımda barometre taşıyorum."
Sehun gözlerini devirdi ve Luhan'ın beline sarıldı. 
" Ben burdayım."
Luhan gülümseyerek ona döndü ve bakışlarını Sehun'un standart bakışına çevirdi. 
" Evet Sehun. Burdan aşağı düşsek muhtemelen yere çarpmadan önce yaşlılıktan öleceğimiz kadar yüksek bir yerde belime sarılman o kadar rahatlatıcı ki."
" Sakin oool. Burası turistik bi yer zaten. Ölselerdi önceden ölürlerdi."
Sevgilisinin çenesinden kavradı ve öpmeye başladı. 
Öpücük şiddetlendikçe Luhan farkında olmadan uçurumun kenarına doğru yaklaşıyordu.
Sehun onu daha rahat öpebilmek için kafasını yana eğdi ve dengesini kaybederek aşağı düştü. 
Luhan arkasından bağırmış, elini aşağı uzatmıştı. Kendisi de onun arkasından atlamak istemişti ama kafiledekiler onu tuttular.

Sehun, aşkından ölmüştü. 

*fılaşbellek over*

Rüzgarın okşamalarını hissetti ve gözlerini kapadı. Sehun hep rüzgar gibi yumuşak dokunuşlu olduğunu iddia ederdi. Neden olduğunu ve böyle bir kanıya nerden vardığı hakkında en ufak bir fikri yoktu Luhan'ın. Ama şu an bunu doğru olduğunu biliyordu. 
" Ahem ahem. Rüzgar ile tahrik olmanı ve şu an kendini cool Amerikan filmlerinde sanmanı bitirdiysen denize gir amele yanığı olacaksın. Tişörtünü de çıkar. "
Luhan iç çekti ve abisinin sözüne uydu. Tişörtünü kumsala fırlattı. 
" Mutlu musun? "
" Konuşma işte gir denize boşuna mı buralara kadar geldik? "
Luhan ona baktı ve başını iki yana salladı. 
Onunla kalıp neden tuvalette bile yapabileceği manikürü tatilde yaptığına dair tartışabilirdi ama bunu yerine kendini suya bıraktı ve yüzmeye başladı. Kendini özgür ve hafif hissediyordu. (Herif doğanın her şeyiyle ilişkiye girdi) 
Biraz açıldıktan sonra başını geriye attı ve sırtüstü suda uzandı. 
Sehunla beraber gelmek istediği yerdi burası. Güneşe baktı ve Sehun'u düşünmeye başladı. 
Göz kapakları kontrolü dışında kapanırken sanki Sehun'un sesini duyar gibiydi. Ağzına gelen suyla irkildi ve gözlerini açtı.
Yüzerken uyuyakalmıştı ve su yutmuştu. Hemen doğruldu ve kıyıya yüzdü. 
Nefes nefese abisinin Minseok'un yanına koştu. 
" 3 saattir napıyodun? Ay bide derine gittin kesin denize işedin. Ay ben girmem hayatta bu denize. Al kurulan al."
Luhan gözlerini abartılı bir şekilde devirdi. 
" Sormana gerek yok iyiyim ben."
" Bence doktora falan görün. Suda uyuyan ilk kişisin."
" Sanırım çok yorulmuşum."
Minseok yerine geri döndü ve sevgilisini aradı. 
Luhan ise acı acı gülümsedi ve havlusuna sımsıkı sarılıp Sehun'u düşündü. 

* * * * * * * *

Tatilden geleli 2 ay olmuştu. Luhan'ın hayatı, kilo alması ve kusması haricinde rutininde gidiyordu.
Doktora gitme gereği duymamıştı , büyük ihtimalle Minseok'un yemeklerinden ötürü böyleydi. 
Odasına gitti ve Sehunla beraber olduğu videoları açıp izledi. Ekrana bakıp gülümsüyordu ki yüzünü buruşturdu.

Midesi yine bulanmaya başladı ve yarım saat içinde tekrar kustu.
" Artık dayanamıyorum."
Tutuna tutuna aşağı indi ve caddeye çıkıp taksi çevirdi. 

* * * * * * * *
Minseok ve Luhan , sonuçları bekliyorlardı. Luhan karnını tuttu.
" Reflü falan mı oldum?"
" Reflü olunca ağzına ekşi tat ve yemek parçacıkları gelir seni aptal."
" Midemi üşütmüş olabilir miyim?"
" 32 derece sıcakta ve 2 hafta boyunca... mantıklı evet. Eğer her gün kıçını açıp devasa buza oturup dondurma ve bozuk et yiyorsan olası."
" Kilo da aldım..."
"Belki de hayvan gibi yemeyi kesmelisin şekerim."
" Acıkıyorum ama aç mı kalayım?"
" Ayol mübarek sanki kıçına ordu girdi de onları besliyosun delirtme beni! Bunlar hep Nutella yüzünden. Bundan sonra yemene izin yok vallahi."
" Ama Minseok hy-"
Asistan, elindeki listeye baktı. 
" Xiou Luhan?"

* * * * * * * *
Minseok ve Luhan, doktorun yüzüne boş boş bakıyordu. 
Minseok bitchy ifade takındı. 
" Hah. Şaka felan di mi doktor bey? Kamera nerde ? Tüh günlük bakım da yapamadım çirkin çıkacam.s"
" Ben çok ciddiyim. Ne kadar enteresan ve ender durum olsa da olan bu."
Minseok bir hışımla Luhan'a döndü. 
" Ayol tövbe Estağfurullah sen nasıl hamile kaldın? Seni 24 saat kendim izledim etrafına ben bile yaklaşmadım. Bi yerinde WiFi var da yoldan geçenin tohumunu kendine mi yolluyosun napıyosun anlamadım ben seni. Ay tövbe ."
Doktor, gürültü bir şekilde boğazını temizledi. 
" Lütfen beyefendi. Sakin olalım. Nasıl olduğunu biz de bilmiyoruz. Erkek hamileliği çok enderdir. Hele kimle yaptığını bilmediği ya da yattığını bile bilmediği hamileliği Hipokrat şahidim, ilk kez görüyorum. Yapabileceğimiz tek şey, bebek için ekstra bakım ve kontrol."

Minseok Luhan'a döndü. 
" Onu gerçekten doğurmak istiyor musun? Eğer öyle ise Amber ve ben sana her konuda yardımcı olacağız, emin ol Lu."
Lu, elini karnına yerleştirdi ve okşadı. 

Nasıl olduğunu bilmiyordu, ama hamileydi.
Neden olduğunu da bilmiyordu, ama bu hissi sevmişti. Tanıdık ve heyecan dolu bir histi.
Sehun'u hala seviyordu ve babasının kim olduğu bilinmeyen bu bebeğe dokununca Sehun aklına geliyordu.
Sehun'un bebeği olması imkânsızdı çünkü o öleli bir buçuk yıl olmuştu. 
Kimdi bu bebek?
Hayır...
Kimindi bu bebek?
Neden ona Sehun'u hatırlatıyordu? (Luhan su bile sana Sehun'u hatırlatıyor ne diyim artık)

Bilmiyordu . Hiçbir şey bilmiyordu. Sadece gülümsedi ve başını kaldırdı. 
" Doğumuma sen girme Amber girsin. Sen kız gibi çığlık atarsın seni istemiyorum."
Minseok gülümsedi ve Şakayla karışık kaşlarını çattı. 
" Sevgilime senin uzvunu göstermek gibi bir niyetim yok kusura bakma!"
Doktor onlara hala burada olduğunu hatırlatmak ister gibi öksürdü.

" O zaman ilk olarak neler yapacağınızı anlatıyorum."
* * * * * * * * * *
" HIYAAAAAAAĞ! AMBEĞR ! MİNSEOĞK! SEHUUĞN!"
" Yah! Abine Banmal kullanma!"
" BURDA DOĞUM YAPIYORUM İSTEDİĞİMİ DERİAAAM!"
" Başı gözüktü. Biraz daha itin Luhan."
Luhan, Amber ve Minseok'un elini koparırcasına tuttu.
Amber onu sakinleştiriyordu.
" Derin nefes al! İyice! Sen erkeksisin unuttun mu hadi it! Yapabilirsin! "
Minseok için aynı şey söylenemezdi.
" Ay manikürüm bozuldu be! Az daha az sık! Ay gücünü benim kolumu sıkmaya değil de itmeye harcasan 7 çocuk doğurursun!"
Amber onun kafasına bi tane çaktı. 
" Tescilli gerizekalı."
Luhan buna gülmeye çalıştı ama sonuç olarak yine anırdı ve böğürdü.

*1 saat sonra*
" Ay doğdu, ay yeter yoruldum."
Minseok nefes nefese kaldı ve gözleri kaydı. Sonra da yere yığıldı. Amber ellerini beline koydu ve onu omzuna aldı. 
" Şuna bak sanki kendi doğum yaptı."
Luhan mutlu ve zarif ama yorgun gülümsemesiyle bebeğini kucağına aldı. 
Derken çat kapı doğumhaneye biri girdi ve giren kişi üzerine herkes şok oldu. 
Az önce baygın olan Minseok uyanmıştı ve Sehun'a pörtlek pörtlek bakıyordu. 
Elleri titreyerek Sehun'u işaret ediyordu. 
" D-d-dirildi. Ö-ölü dirildi! Bismillahirrahmanirrahim! Allahım sen beni affet yarabbim benim Günahım yok! Al burda doktor var hem okumuş falan işine yarar! Bak artık Metroseksüel değilim! "
Ve tekrar bayıldı. 

Luhan'ın gözlerinden yaşlar süzülüyordu. 
" S-sehunah nasıl? "
Sehun beyazlar içindeydi ve hem bebeğe hem de Luhan'a gülümsüyordu...

* fılaşbellek*

" Luhaaaan!"
Sesi düştüğü yer boyunca yankılanıyordu. Kolunu yukarı uzatıyordu ama sadece hava boşluğuydu hissettiği. Yere düşmesine az kalmıştı. Yüzünde ıslaklık hissetti.

Ağlamış mıydı? 

Gözlerini kapattı. 

Sert zemine çarpmayı bekledi ama düştüğü yer yumuşaktı.
Aniden gözlerini açtı ve etrafına bakındı. 
Burasının düştüğü yere benzediğini hiç de sanmıyordu.
Her taraf beyazdı, kıyafetleri bile.
Düştüğü şeyin yatak olduğunu fark etti. Yanında da hayvan kadar etiket duruyordu. 'İstikbal.'
Gözlerini devirdi. 
" Sanırım arafatta falanım . Böyle etraf beyazdır, ordan burdan ışık saçmalar olur şimdi de, az sonra da Luhan'a benzeyen huri de gelir. Çeker götürür beni doya doya et yerim oohh!"

Oturup beklemeye başladı. 
" Ne nazlı huriymiş be."
" Kimmiş huri?"
Heyecanla yüzünü çevirdi ki gördüğü manzarayla hayal kırıklığına uğradı. 
Bi kere Sehun gaydi. Oysa gelen kişi Sehun'dan daha kaslı ve iri bir kadındı. 
" Tüh be yapabiliyoken günah işleyeseydim Huri görmeye değmedi."
" Ne hurisi? Kalk düştüğün yerden! Onun daha taksidi bitmedi."
Sehun hemen kalktı. 
" Ultra comfort serisi mi bu?"
" Evet hani reklamında Şevval Sam oynuyo."
" Haa bildim bildim onu ya! Pahalı ama bu. Garantiye ekstra taksidi vardı gerçi."
" Ama yıkanması kolay. Bizim istediğimiz de bu zaten şu artistik beyaz havayı verelim dedik."
Sehun'un huri zannettiği ama yakından uzaktan alakası olmayan kadınımsı varlık, omzunu dikleştirdi.
" Seni götürüyorum Sehun."
" Adımı nerden biliyorsun? Psişik falan mısın? Medyum musun?"
" Düşerken kimlik kartın da düşmüş. Al lazım olur."
Kimlik kartını ona uzattı. 
" Peki nereye gidiyoruz? "
" Senin geri dönmeni sağlayacak yere."
" Peki aaa, size ne diye sesleneyim?"
" Taectal. (Şöyle düşünün, Taecyeon'un vücudu üzerinde Krystal'in kafası var.)"

Sehun, Taectal'i takip ediyordu. Beyazlarla kaplı depo gibi yerden çıktıklarında, etrafları yavaş yavaş renkleniyordu. Önce yeşil ve mavi tonlarını almıştı gökyüzü ve yer.
Ama hiçbir şey yoktu. Bomboştu.
Sehun merakla etrafa bakarken Taectal aniden durdu.
" Yehete Ohorat kkaeb song sang san namja hiyaaa !"
Boşluğun ortasından devasa bir ağaç çıkıverdi. Sehun'un en az 10 katı olan bu ağaç , devasa olmasına rağmen ürkütücü değildi. 
" Sehun , buraya gel."
Sehun denileni yaptı ve ağaca yaklaştı. 
Taectal onu yönlendirmeye devam etti.
" Elini ağacın kovuğuna koy ve az önce dediklerimi tekrar et!"
Elini , devasa ağacın kovuğuna koydu ve tekrar etti.
"Yehete Ohorat kkaeb song sang san namja hiyaaa !"
Ağacın ortasında altıgen şeklinde (Hayır Exo amblemine gönderme yapmıyorum.s) bir oyuk açıldı ve Sehun ağacın içine düştü. 
" Kalk ."
Sehun kalktı gördüğü manzara karşısında ağzı açık kaldı. 
Her şey , Luhan'ın pijamaları kadar renkliydi . Gökyüzünün üç rengi vardı : mavi, lila ve şeftali pembesi.
Evler çikolata ve şekerlerden yapılmıştı. 
Bir kısım Nutella şişesinden, bir kısım pamuk şekerden, bir kısım çikolata barından, bir kısım Oreolu Milkalardan...
Gökyüzünde kalp şeklinde kelebekler vardı ve her kanat çırpışlarında altın rengi Barbie filmi hesabı tozlar uçuşuyordu.
Yemyeşil çimlerden 2 metrelik çiçekler fırlıyordu. Hepsinin dikeni olması gereken yerde yumuşak basamaklar vardı ve çiçeklerin içinde yaşayanlar vardı. 
Etrafta aşk içinde hoplayan zıplayan at adamlar gördü. Ellerini birbirilerine kenetlediler ve alınlarını yasladılar.
" Sehun, kaybolma, beni takip et."
" B-burası neresi?"
" Esem diyarı."
" Çok güzel!"
"Öyle yapmaya çalışıyoruz."
" Becermişsiniz !"
" Hayır, henüz değil. "
Sehun'un kafasında soru işaretleri vardı. Yavaş yavaş etrafları grileşiyordu. Sehun kafasını çevirdi ve renkli kısmın uzaklaştığını fark etti.
Şimdi evler yok denilecek kadar azdı ve her şey griydi, gittikçe koyulaşan gri.

En sonunda saray benzeri bir yere vardılar. 
İçeri girdiklerinde her şey siyahtı...
Siyah mermer, sanki Gangnam'da gece kulübündeymişsiniz gibi hissettiriyordu. Her yer lüks eşyalar ile süslenmişti.
Ama siyah.

En sonunda büyük salona geldiklerinde, büyük bir tahtta oturan orta yaşlı adamı ve etrafında dar kıyafetlerle ona yiyecek servisi yapan erkekler gördü. 
" Hoşgeldin Sehun."
Anın şaşkınlığıyla dili tutulan Sehun, başını hafifçe eğmekle yetindi. 

" Otur."
Sehun, denileni yaptı. 
"Sana her şeyi kısaca izah edeyim. Arafatta olduğunu falan düşünme. Hiçbir arafatta gay couplelar ya da içkiler göremezsin. Ya da Oreo. Ben kovulmuş melek Lee So Man'ım. Eğer bu şehri iyileştirebilirsem, geldiğim yere geri döneceğim. Bunun tek yolu da ölen çiftleri ve eşleri hayata geri döndürmek."

Sehun bir süre sustu ve duyduklarını sindirmeye çalıştı.

" Yani Luhan'a geri dönebileceğim?"
" Aynen öyle. "
" Ama nasıl? "
SoMan omuz silkti.
" Mesela... ahtapot spermi ol."
Bunu demesiyle Sehun öksürük krizine girdi.
" Af buyur?"
"Dediğimi duydun."
" Acaba... kokain kullanıyor musunuz? Ahtapot spermi? "
SoMan ellerini iki yana açtı. 
" Geri dönmek istemiyorsan sen bilirsin. Senden daha saçmasını yaptım merak etme. Ayrıca yönettiği şehirde yarı-at gay ve keş unicornlar olan bi yerden ne bekliyorsun?"
" K-keş unicorn?"
Başıyla odanın köşesindeki mini barda kafa çeken unicornları işaret etti.
" Unicornların pembe mor falan olması ve gökkuşağı saçması gerekmez mi...?"
" Ah Hayır, burada gerekmez. Şahsen bizimkiler keş. Ama Lay onları kontrol ediyor, sorun yok. "
Aniden kapı açıldı ve melek görünümlü bir oğlan girdi içeri. 
" Sanırım adım geçti efendim."
Muhteşem gamzelerini bahşetti.
" Kurtaracak yeni biri?"
SoMan başını salladı. 
" Aynen öyle, benim sadık hizmetkarım."
Lay Sehun'a döndü. 
" Efendimizi pek severim. Sana yardım edecekti."
Taectal homurdandı.
" Unicorn bekçisi ve onun SoMan sevgisi..."
Hizmetkarlardan biri SoMan'a masaj yapmaya başladı. SoMan gözlerini kapattı ve konuşmaya devam etti.
" Seni denize salacağız. Luhan'ın ağzından içeri gireceksin ve onun içinde normal bir çocuk haline geleceksin. Sonra çocuk doğarken de normal halde dünyaya geleceksin."
" Çocuk? "
" İkiniz doğal birleşiminden olan çocuk olacak."
" Ya Luhan... doğurmak istemezse?"
" Demek ki seni unutmuş. Belki de boşuna uğraşıyoruz belki de senin şu Luhan mıdır nedir, başkasıyladır. Bilemem."
" B-bunu diğer dünyayla bağlantı falan yaparak öğrenemez misin?"
" Pff tabiki yapabilirim ama yapmam yatağın taksidi var . Dükkan sahibiyle iletişime geçmek istediğimi hiç sanmıyorum."

Sehun iç çekti. 
" Lütfen Luhan... doğur."

* * * * * * * *

Sehun koşa koşa Luhan'a ve bebeğe sarıldı. Kollarını ikisinin etrafına sarmış, alnını Luhan'ın başına dayamıştı.
Luhan ağlıyordu. 
Nasıl olduğunu sikine takmıyordu, bir şekilde Sehun artık buradaydı.
Ama... bebek? Ona ne diyecekti?
Yutkundu ve bakışlarını Sehun'a dikti.
Gözünden yaşlar istemsizce akıyordu. 
" S-sehunah, bebek-"
" Şşş biliyorum Lu, biliyorum. Nasıl geldiğimi sana anlatacağım ama bana inanmayabilirsin."

Luhan onun sözünü kesti ve açlıkla Sehun'un dudaklarına yapıştı. 
Geçen bunca zamanın acısını çıkarmalıydı ama doymuyordu.
Sehun, onun dudaklarını tamamen ağzına aldığında doktorlar artık boğazını temizlemeyi geçmiş, hepsi resmen öğürüyordu.
" Bebeği küçük yaşta cinsel şeylere maruz bırakmayın... ve de ameliyathanede."

Sehun bebeğinin yanaklarını okşadı ve gülümsedi. 

DANK
Kafasına sert bişeyin çarpmasıyla yere yığıldı. Minseok elinde ameliyat tepsisi ile duruyordu. 
Ellerini temsil olur gibi kaldırdı. 
" Ay ne var? İçinde üç harfli falan varsa çıkmıştır. Hem manikürüm de bozuldu."

Luhan gözlerini devirdi ve kızına baktı. 
"Normal bir hayatın olmayacak tatlım."

E.T
(Not: Amerika'da ahtapot spermi yutup hamile kalan kızdan esinlendim ve bunu Marilyn admine ithaf ediyorum asdfgg)

Dünyanın en gereksiz One Shot'uWhere stories live. Discover now