Bölüm Başlığı

10 1 0
                                    

Uzun uzun yürüdüm bugün.
Sen yoktun.
Bazen kendimi de bulamıyorum. Issız bir adada, ılık bir rüzgarda savrulan ağaçların hışırtısı kulağımda, adımlarımı farkediyorum. Bastığım zeminse uçan bir halı sanki. Kalbim elimde, elim göğsümde, sürekli dua ederken buluyorum kendimi.
"Allahım seni çok seviyorum. Meleklerini yanımdan alma"
Bastığım yerler bazen yemyeşil bir çimen, bazen sapsarı arpa tarlaları. Hepsi tek tek konuşuyor benimle. Huzur, güç veriyor varlıkları. Ya ben? Kendimi kendime emanet edemediğim bu yerde, ben huzur verebiliyor muyum bu evrende bir varlığa?
Sözleri kulağımda yankılanıyor o an; "elini başıma koyduğunda, sanki tüm sıkıntıları alıyor gibi".
Ney sesiyle göğe yükselirken, herşey küçülüyor, sadece ona yaklaşmayı arzuluyorum. Beni yukarı çeken onun ruhuna teslim ediyorum kendimi. Bedenimden sıyrılıp, ruhumun özgürlüğüne kavuştuğu mavi kelebekler cennetine götürüyor beni.
"Senin yanındayken hiçbirşey olmaz bana sevgili"..
Senden kaçıp tarlalarda başıboş savrulurken, ne kadar acı çektiğimi bir sen biliyordun, bilirim. Kaçmak zorundaydım. Gözlerine bakamazdım. Çekerdi beni o acıya yeniden, daha da yok olurdum. Orada kalamazdım. Yangınıma uzak, kendimi bulmalıydım. Yeniden sende kaybolmak için belki de, kendimi bulmalıydım. Büyümem gerekiyordu. Kalbime ellerinle koyduğun bu yangını, ikimizden uzakta söndürmeliydim. Çok uzun süre yapamadım. Zaman kavramını kaybettim.
Ben yapamadım ama zaman yaptı.
Elimi o gün ellerinin arasında bulduğumda, kalbimin çığlığıyla irkildim. "Beni bırak, yuvamda kalmak istiyorum. Artık beni dinle."
Gözleri sanki bana bakmıyordu, içime işliyor en derinleri çırılçıplak görüyordu. Yıllardır avcumda hissettiğim sıcaklık, meğer O'ymuş. O an, fark ettiklerim, yıllarca aradıklarımın cevaplarıymış. Bu şimdi koca bir ateş. Ellerim titriyor, omzum düşüyor öne, kollarım yerinden kalkmıyor, gezegen değişiyor, suyun tadı farklı, nefesim kısa kısa yokluğunda...
Ama... şimdi kaybolma zamanı değil...
Biz başka toprakları yuva sanarken hayatın bize öğrettiği, öğretmek istediği bu değildi. Sadece, asıl yuvamızdan kaçarken, sığınma arzumuza cevap hikayelerdi. O zamanlar bunu bilemiyorduk. Sadece çözüm arıyorduk belki de yaşamak için.
Şimdi.
Şimdi koca bir ateş topu elimde. Kendi tarihimi renklendirmek için bir umut! Elimde rengarenk kalemler, koca bir beyaz sayfa, tüm güzel duygular ve cesaret ve kalbimde koca bir yangınla sadece yürüyorum.
Tuvalimizi birlikte umutlarla dolduralım mı?
Mutluyken, daha mutlu olan insanları çizelim, umut etmeyi unutanları maviye boyayalım, ağaçlar, dev ağaçlar çizelim, uçsuz bucaksız gökyüzü, sımsıcak bir güneş, heybetli bir dağ, herşeyi şifalandıracak kadar büyük bir şelale, onlarca minare, kalbi ellerinde gülen insanlar, lunaparkta çocukların kahkahaları, sempatik hayvanlar, köpekler, kirpi, kurbağa, ve daha sen ne istersen...
Hepsine yuva olalım mı? Kendimizi ve bizim gibileri iyileştirelim mi?
Benim yuvam senin yüreğinmiş zaten... Sende bende kalır mısın bundan sonra?

Uzun uzun yürüdüm bugünHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin