tanıtım

3.5K 301 138
                                    

Annem hep der ki; bir şeyin tersini yaşamadan ne his getirdiğini tam olarak anlayamazsınız. Bu tıpkı şey gibi; hiç üzülmeden mutluluk nedir bilemezsin. Annem bunu her salı yemeğinde söyler ve ben elimdeki çatalı boğazıma saplamak gibi, sonucu güzel olacak şeyler düşünürüm. Bu bana başlı başına saçmalık geliyor.
Hiçbir zaman yaşadığımı veya eğlendiğimi hissetmedim. Hiç bir partiye gitmedim, hiç içki içmedim, okuldan kaçmadım, ailemle kavga edip evi terk etmedim, düşük not alacağım için endişelenmedim, hiç tüm gece uyanık kalmadım, hiç kopya çekmedim, hiç aşık olmadım, platonik acısı çekmedim. Bu şeyler oldukça basit gelebilir fakat benim gözümde 'yaşadığını belirten şeyler' listesindeler.
Hiçbir zaman yaşadığımı veya eğlendiğimi hissetmedim, fakat tükenmişlik hissini biliyorum. Bununla yaşıyorum, bununla uyanıyorum, bununla yemek yiyorum, bununla ders çalışıyorum, bununla uyuyorum. Bu yüzden annemin bu sözleri bana cinnet geçirtiyor, bu yüzden her salı yemeğinde masadaki metallerle bakışıyorum.
Baekhyun, bu his ile doğduğumu düşünüyor. Hatta bundan oldukça emin, sanırım bakışlarım yüzünden. Bakışlarımın bile hayattan bıktığımı belli ettiğini söylüyor, elinde olsa bu sözünün altını çizermiş. Beş yaşındayken kendimi boğmaya çalıştığımı söyleyen annemi dinledikçe de ona hak veriyorum, annem bu hatırayı oldukça komik buluyor fakat bana kalırsa endişelenilecek bir şey.

'Okul, ev ve yurt odası' başlıklı basit hayatımda, basit olmayan tek şey Jongin.

Jongin benim çocukluk arkadaşım, sanırım onu tanımlayabileceğim en iyi cümle bu.

Ben oldukça küçükken, Jongin oldukça küçükken ve ailelerimiz oldukça gençken, Jongin ve ailesi yan evde oturan komşularımızdı. Annesi ile annem, babası ile de babam yakınken neden bizim birbirimize karşı tek kelime etmediğimizi düşünerek ikimizi de aynı odanın içine kapattılar. Jongin'i, onunla tanışmadan önce de görürdüm. Okula giderken, dışarıda oyun oynarken, düşüp dizlerini kanattığında bağırarak ağlayıp semti inletirken, annesinin yaptığı kurabiyeleri utangaç bir şekilde annemin eline tutuşturup kaçarken. Onu çokça görürdüm fakat hiç konuşmazdım.

Jongin ile aynı odaya kapatıldığımızda yanıma gelip oturdu ve çillerimin çok güzel olduğunu söyledi. Çok küçük yaştaydım, ama kimse bana çillerimin güzel olduğunu söylememişti, o zamana kadar. Daha sonra Jonginlerin evine sık sık gittim. Bana oyuncaklarını, kağıttan uçaklarını ve hayvanlarını gösterdi. Çorap giymekten nefret ettiğini, annesinin yaptığı mantar yemeğini yediğini ama aslında hiç sevmediğini, düşmekten ve dizlerini kanatmaktan nefret ettiğini fakat yine de bisikletiyle hız yapmayı sevdiğini söyledi. Onunla çok vakit geçirdim, onu tanıdım, beni tanıdı. Jongin en yakın arkadaşım oldu ve bana en yakın arkadaşı olduğumu söyledi. Zaman geçti ve Jonginler taşındı. Bunu okuldan eve geldiğimde, yemeğimi yeyip son hızla Jonginlerin evine koşarken babamın kolumu sıkı sıkıya tutmasıyla öğrendim. Jongin gitti, en yakın arkadaşım gitti ve ben tekrar hislerim arasında kayboluverdim.

Yıllar geçti, lisemin ilk yıllarındayken Jonginler geldi. Yine aynı yere, eski evlerine, yan eve taşındılar. Bunu ise okuldan eve gelip yemeğimi yedikten sonra son hızla odama çıkarken babamın kolumu sıkı sıkıya tutmasıyla öğrendim. Benim Jongin'i unutmadığım gibi onlar da komşularını unutmadı. Ama benim Jongin'i beklediğim gibi onlar da komşularını bekledi mi, işte bundan emin değildim. Jongin'in geldiğini öğrenince ne tepki vereceğimi bilemedim, odama kapandım. Evlerine gitmedim çünkü nasıl bir tepkiyle karşılaşacağımı kestiremedim, beni unutmuş olabilirdi. Fakat diğer sabah, yüzüm gözüm şiş bir şekilde çalan kapıyı açarken karşımda Jongin'i buldum. Bana kağıttan bir uçak verip şunu söyledi; sanırım bunu düşürdün.

Jongin beni unutmamıştı. Çocukluğumuzu unutmamıştı, kağıttan uçaklarını ise hiç unutmamıştı. Boynuna sarılarak dakikalarca sevinç gözyaşları döktüm, bunlar benim ilk sevinç gözyaşlarımdı.

my bestfriend is a vampire//sekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin