I-yuvarlanan portakal

1K 107 58
                                    

Baekhyun göğüslerini düzelterek arkasını döndü. Az önce kimsenin olmadığı dev masanın üstünde olan -muhtemelen süs olsun diye konulmuş- portakallardan ikisini elbisesini tamamlamak için göğsüne yerleştirmişti. Kapının önündeki bir kaç hizmetliye göz ucuyla bakarak öne düşen perçemini kulağının arkasına sıkıştırdı. Uzun elbisesi yeri süpürürken hizmetlilerin yoldan çekilmesi için zarif bir el hareketi yaptı, evin hanımını gören hizmetliler hızlıca başlarını eğerek önünden çekildi. Ardından adımlarını ardında yatak odası olduğunu düşündüğü dev işlemeli kapıya yönlendirdi. Kapıyı açıp içeriyi gördüğünde içinden bir zafer çığlığı yükselip dudakları kıvrıldı. İşin doğrusu maske yüzünden gülümseme biraz sıkıntılıydı.

Kapıyı arkasından örtüp boş odaya hızlıca bir göz attı. Ardından meraklı gözleri ışıltılı şifonyeri buldu.

Mücevherler.

Yanındaki zarif çantaya aceleci bir şekilde bulduğunu tıkarken Baekhyun, kenarları fırfırlı ipek eldivenin onun parmak izlerini gizleyeceğini biliyor, ondan rahat davranıyordu.

Nihayet işini tamamladığında ayağa kalkıp üstünü silkelemek için hamle yaptı, ama ağır elbisenin kumaşına ayağı bir güzel takılıp bir o kadar güzel bir iniş yaptı. Çantanın içindekiler biraz yere saçılmıştı ama ziyanı yoktu, toplaması kısa sürerdi.

Ama o sırada kusursuz planında dev bir kusur ortaya çıktı. Hatta direkt odanın içine girdi o dev kusur. Baekhyun içinden sessizce küfretti. Arkası dönük bir şekilde kalkıp yüzünü sabit tutmaya çalıştı. Yine bir hizmetli, odadan çıkması bir hareketime bakar. Tuttuğu nefesi sakince bırakıp hâlâ kapının önünde sessiz bir şekilde duran kişiye döndü. Uzunca boyu, düzgün taranmış saçları, tertemiz kıyafetleri adeta onun hizmetli olmadığını haykırıyordu.

"A-anne?"

Sesi kalındı, biraz çekingen, biraz endişeli. Baekhyun sertçe yutkundu. Bu evde karı-koca ve hizmetlilerinden başka kimse yok sanıyordu. Bir çocuk? Bunu gözden kaçırmış olması imkansıza yakındı, Baekhyun işini titizlikle yapardı. Kirpiklerini kırpıştırıp gülümsemeye zorladı kendini. Sakin ol, seni tanıyamaz. Yüzündeki balmumunun köşesini keşke daha iyi yapıştırsaydım, diye hayıflandı Baekhyun. Yine o kasıntı gülüşe zorladı kendini. Çenesi daha ilk saniyede acımaya başlamıştı. Karşısındaki çocuğun bakışları giderek daha endişeli bir hale gelmişti. Üzerine doğru bir adım attı.

"İyi misiniz? A-ateşiniz mi var... gülümsüyorsunuz?"

Baekhyun cümledeki tuhaflığa aldırmadan kafasını salladı. Ama karşısındaki inanmamış olacak ki adımları daha hızlı bir şekilde onun önünde durmuş endişeli bir şekilde ellerini kollarına koymuştu.

"Kas... mı yaptınız? Anne?"

Baekhyun kendini kollarını tutan ellerin arasından kurtarıp ya hep ya hiç havasına büründü. Kaçması gerekiyordu. Fazlasıyla dikkat çekmişti şimdiden. Üstelik bu herif de kimdi?

Kaçmak için bir hamle yaptı, ama bu sefer de elbisesinin ucuna basan çocuk yüzünden başarısızlığa uğradı. Yetmezmiş gibi bir de karşısındaki -nihayet- durumdaki tuhaflığı fark etmiş olacak ki kurtulmaya çalışan annesine (?) doğru hamle yaptı. Baekhyun zaten sınırda sallanan dengesiyle kendisini tutmaya çalışan kola yapışıp beraber yeri boyladılar. Ah şu uzun elbiseler.

Bir süredir devam eden gürültü nihayet sonlanmış, Baekhyun yerde sırtüstü uzanmış, kimliği belirsiz oğlan çocuğu da onun üstünde dururken beraberce Baekhyun'un yuvarlanan göğsüne bakıyorlardı.

Portakala yani.

————

hanımevladı | chanbaekTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang