BÖLÜM 1

40 1 0
                                    


Güneşin batarken ki sıcaklığını iliklerine kadar hissediyordu. Aklına uzun süre bu nimetlerden uzak kaldığı hatıralar geldi, başını iki yana sallayarak düşüncelerinden kurtuldu. İçeriden gelen sesle bu huzurlu ortamdan uzaklaşması gerekti.

Sandalyesinden kalktı, kafenin camlı kapısından geçti ve mutfağa doğru "iyi misin?" diye seslendi. "Ah! Lavin ben çok sakar bir insanım." dedi kadın. Bu sırada Lavin çoktan mutfağa gelmişti. Uzun bardaklarından biri kırılmış ve kadın bunları toplamaya çalışırken bir parçayı parmağına batırmıştı. Parmağına baskı yapmaya çalışıyordu.

Şöyle bir süzdü Lavin kadını aslında güzel kadındı ama çok çekingen ve kendini göstermeyi hiç sevmezdi, hatta ilgi odağı olmaktan nefret ederdi. Kızıl uzun saçları önüne dökülmüş. Ela gözleri parmağındaki kırmızılığa takılı kalmıştı. Lavin bu sırada mermerin üstündeki peçeteden aldı aynı zamanda duvara dayalı süpürge ve faraşı eline aldı. Peçeteyi kadına uzattı, ortalığı süpürürken muzip bir şekilde "İnsanın kendini bilenini daha çok severim." dedi Lavin.

Parmağını peçeteyle sararken "Bence artık maaşımdan kesmelisin." diye sızlandı kadın. "Saçmalama Ezgi ne yapalım ben seni böyle işe aldım. Eminim yakında alışacaksın ve her şey düzelecek." dedi onu sakinleştirmek istercesine.

Aslında 3 aydır çalışıyordu Ezgi ve hiçbir gelişme kat etmemişti. Bu canını daha çok sıkıyordu hala söyleneni unutuyor ya da yanlış yapıyordu, sakarlığı da cabası. Buna rağmen Lavin ona çok iyi davranıyordu, kendine sinirlendiğinde ve heyecanlandığın da sakinleştiriyor, haklı olduğu ortamlarda özellikle müşterilere karşı onu koruyordu. Bunları düşünürken Lavin'i süzdü.

Gerçekte ismi Lavinia idi, ama herkes ona böyle seslenirdi. İlk duyduğunda çok merak edip araştırmıştı. Sonuç çok değişik isminin direk anlamı 'ölüm çiçeği' ha zannetmeyin ki zehirli bir çiçek sadece kuruyunca iskelete çok benziyor. Aslında güzel bir kadın değildi. Sadece fazla havalıydı. Lavin'i ilk gördüğünde de dikkatini çeken durum buydu. Hatta onu burnu havada olarak düşünmüştü ama yanıldığını anlamıştı. Aslında mizacı sert olmasına karşın, çok iyi bir insandı.

Bu sırada kafeye 3 erkek birbirleriyle şakalaşarak girdi. İkisi fazla kalıplıydı. Diğeri onlara nazaran zayıf orta boylu ve gözlüklüydü. "Lavinia! Ezgi!" zayıf gözlüklü oğlanın seslenmesiyle, mutfaktakiler irkilmişlerdi.

Lavin çabuk toparlanıp içeriye gitmiş. " Hoş geldiniz. Nasılsınız 3 silahşorlar?" dediğinde, arkadan Ezgi'de içeri girmişti. Ezgi sadece "Selam" diyebildi. Bu sırada Lavin çocuklarla selamlaştı. "Biz iyiyiz hanımefendi siz nasılsınız?" diye sordu, kalıplılardan biri. Lavin "Bende iyiyim Büke Bey buyurun sizi şöyle alalım" diyerek onlara bir masa gösterdi. Lavin hemen şakayı devam ettirerek "Evet beyler ne alırdınız? Menü ister misiniz?" diye sordu. "3 demli çay alalım biz değil mi Alak?" diyerek diğer kalıplı çocuğa döndü. Alak sadece kafa sallamakla yetindi.

Alak diğerlerine göre daha sertti. 4 arkadaş arasında en sert o diyebilirim. Arkadaşlarının yanında bile tebessüm ettiğini göremezdin. Aslında Ezgi onlardan çok çekiniyordu. Çünkü diğerleri ortama yabancı biri geldiğinde, donuklaşıyorlardı sanki az önce espri yapan onlar değilmiş gibi. Ezgi'ye alışmışlardı, artık onun yanında da normal davranıyorlardı. Hatta Ezgi'ye çok iyi davranıyorlardı.

Bu sırada Ezgi çayları koymuş onları servis ediyordu. Lavin "Ne yaptınız araştırma işini?" diye sordu. Ezgi konun özel olduğunu düşünerek uzaklaşacaktı ki, " Ezgi sen neden oturmuyorsun?" diye sormuştu gözlüklü oğlan. "Berge haklı çek bir sandalye." Demişti Alak. Bu teklifin Alak'dan gelmesine daha çok şaşıran Ezgi denileni yapmıştı.

LAEDRİWhere stories live. Discover now