seni tanıdıkça sensizleştim

978 93 367
                                    

Kitap Şarkısı-Galliyan

Gözyaşlarının eskittiği salıncakta sallanıp durdum heyecanlı bir el gibi, sallanıp durdum birkaç saate kadar.

Heyecanlanınca titriyordu ellerim; sallanıyordu sürekli. Elimde olmadan sallıyordum onları.

Oysa eskiden, bir çift el de sallardı beni.

İtiraf ediyorum ki; senin kadar olmasa da, güzeldi göğün yüzü. Emindim buna. Halbuki seni tanımıyordum daha.

Zira sensiz de değildim henüz.

Göğü çizmek gelmiyordu içimden. Herkesin aşinası olduğu bir şeyi çizmek istemiyordum ki ben.

Kırgın fırçamla renklendirdiğim tuvale bakmak yerine, otururken sıcacık evlerinde, dışarı baktıklarında da görürlerdi gökyüzünü pencereden.

İstediğim bu değildi benim. Ortaya çıkardığım eserde daha önce fark etmedikleri bir şey görmeleriydi benim istediğim.

Gökyüzünü çizmeye yeltenmedim bu yüzden.

Salıncağı bir anda durdurmak gelse de içimden, yavaşlamasını bekledim birkaç dakika. En son dikkatsizce sergilediğim devinimden sonra dizlerim hâlâ yaralıydı.

Üstelik kimse yara bandı almamıştı bana.

Delicesine sallandığım salıncak gibi, eskiydi ayakkabılarım da.

Ne kadar sakar olursam olayım, yine de açık bağcıklarımla yürümeyi seviyordum.

Gözüm yoldan geçen insanların agletlerindeyken ben bağcıklarımı bağlamamayı seçtim.

Aheste aheste yürüyordum tenha sokakta. Yüreğim, çizecek bir şeyler bulamamış olmamın boşluğuyla kaplıydı.

Sonra, sen girdin hayatıma.

Adımlarım kadar yavaş da değildin üstelik.

Boğulduğum bataklıktan çekmek istercesine ellerimden tuttun beni. Oysa ben hayatımda bu kadar kötü düşmemiştim.

Hızlıca çekiştirdin ellerimi, kalbimin de beraberinde geldiğini bilmeden.

Ne yapmaya çalıştığını anlamasam da sana ayak uydurdum. Karşı koyabileceğimi de sanmıyordum gerçi.

Kaşla göz arasında duvar ile cılız bedenim arasına aldın kendini. Ve ben, kaşlarını da gözlerini de o anda gördüm.

Kaşların açık kahve, gözlerin acı.

Biliyorum; kirpiklerin de orada bir yerde keşfedilmeyi bekliyordu. Ama ben, gözlerimi alamıyordum gözlerinden; affet.

Senin gözlerin afet.

"Özür dilerim." diye fısıldadın usulca. Nefesin yüzüme değdi.

Neden özür dilediğini sormak gelmedi aklıma. Çünkü aklım çoktan gitmişti başımdan. Ciğerlerine çektiğin nefesle birlikte alıp götürmüştün onu.

Ensemi kavradığında düşünme yetim de terk etti beni. Mahvoldum yavaş yavaş ellerinde.

Ve sonra... Sonra dudaklarını bastırdın dudaklarıma.

Tamam dedim; işte şimdi yok oluyorum.

Ama... Yok olmak bu kadar güzel hissettirir miydi ki?

Öpüyordun. Dudaklarınla yok ediyordun beni. Aklım almıyordu bu güzelliği. Öpüyordun. Biri gelip deseydi ki; "şaka." Tüm benliğimle inanırdım ona. İnanırdım şaka olduğuna.

sensizliğin renkli tablosu, nominWhere stories live. Discover now