moon and son of the sea

315 42 45
                                    

2019'da yazdığım ilk Larry one-shot'ıydı, sonrasında çok güzel tepkiler almıştım bu yüzden taslakta kalsın istemedim ve venüs nasıl Venüs oldu görün istedim. <3

✨️

İşte yine oluyordu;

Louis, uykusunda huzursuzca kıpırdındandı. Göz kapakları da aynı huzursuzlukla hareket ediyor, alnı, göğsüne çöreklenen ağır histen dolayı kırışıyordu. Başı yastığında hareket etmeye başladı ve uzunca bir zamandır hissettiği şeyleri tekrar hissetmeye başladı rüyasında; kulağına dolan dalga sesleri, ayağına dokunan ıslaklık...


Bir kumsalda olduğunu biliyordu; o kumsalda olduğunu biliyordu. Ancak gözlerinin önünde kör edici bir beyazlık olduğu için göremiyordu. Gözlerine çöken  bahsi geçen beyazlıksa, karanlık kadar ürkütücüydü.

Ve tekrar aynı şey oldu;

Bir ay boyunca olduğu gibi ilk önce gözlerinin önündeki beyazlık solarak yerini karanlık gecenin rengine bıraktı, daha sonra karşısında ona adımlamakta olan, aşinası olduğu suratı gördü. Kumsalın denize bitiştiği ince çizgide süzülürcesine ona doğru yürüyordu. Omuzlarına nahifçe dökülen bukleli saçları rüzgâr eşliğinde usulca sallanırken, yeşilin en parlak tonuna sahiplik eden gözleri belirlenemez, ama kararlı bir ifadeyle Louis'nin üzerindeydi.

Louis yine aynı hislere hapsolmuştu; aynı ürperti tüylerini diken diken ediyor, aynı hayranlık kalbinin ritmini hızlandırıyordu. Ayak parmakları, kumsalın yumuşak kumlarının içine gömüldü ve déjà vu.

Tam önünde duran heybetli bedenle yutkundu Louis. Hareket etme kabiliyeti yok olmuş gibiydi; karşısındaki güzel bedenden gözlerini ayıramıyor, ondan gelen tuzlu kokuyu içine çekmeden duramıyordu. Kelimeleri onu yine yalnız bırakmıştı tam bir aydır olduğu gibi. O anda söyleyecek hem birçok şeyi varken, hem de sarfedecek herhangi bir sözcüğe sahip değildi de; hem birçok düşünce zihninin sokaklarında dolanırken, hem de aklı bomboş bir oda gibiydi.

Yapabileceğinin en iyisini yaparak sadece izledi Louis. Tam bir aydır yaptığı gibi. Aynı rüyanın içine hapsolmuş olmasını umursamadı ve gözlerini yeşil gözlerle birleştirerek içindeki huzursuzluğun yerini dinginliğe bırakmasına izin verdi. Hayatının hiçbir alanında zihninin iplerini bırakmamışken şimdi onları başkasının eline, karşısındaki tanımadığı güzel varlığın ellerine bırakarak ona teslim oldu.

Özgür hissetmekten kendini alamamıştı o anda. Sonuçta ruhu bedeninin içine sıkıştırılmış olmasına rağmen, şimdiyse tenin altında sakince kıvrılarak dans ettiğini hissettirmek ister gibiydi onu yeniden gördüğü anda. Karmakarışıktı, ama aynı zamanda olması gereken sanki tam da buymuş gibiydi. Teslimiyeti yenilgi olarak kabul eden okyanus gözlü adam, yeşil gözlerin mistik havası onu sarmalamışken içindeki hislere boyun eğerek elini kaldırmıştı bile. Çünkü Louis hissetmeyi özlemişti, gerçekten hissetmeyi. İçinde bir yer bu hislere karşı gelmeye, baş kaldırmaya çalışsa da, hatta bu olanları kaldıramasa bile, Louis çoktan onu içine çeken hislere boyun eğmişti.

Parmakları, ona dokunma ihtiyacıyla kavrulurken durmadı, Ay ışığında parıldayan bedenin çıplak göğsüne sağ elini yerleştirdi. Avuç içlerindeki vuruşları hissettiğindeyse... Ağlamakla kahkaha atmak arasındaki o ince çizgide sıkışıp kalmıştı. Bir kalp atışı nasıl olur da bu kadar mucizevi gelebilirdi?

Sonra annesinin atmayan kalbi aklına düştü Louis'nin. Parmakları iradesi dışında kıvrılarak eli yumruk haline geldiğindedeyse beklenmedik bir şey olmuştu; "O mutlu, Louis."

Moon And Son Of The Sea//Larry Stylinson Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin