Yolculuğun Bebek Adımları

17 0 0
                                    


Hayatının değişeceği güne bilmeden uyanmıştı zavallı. Her gün yaptığı rutini yapmaya başladı. Ağzına pelesenk olmuş bir türküyü mırıldana mırıldana işlerini sırayla yapmaya başladı. İlk önce kümese gitti ve tavukların altlarını birer birer yoklayayım olan yumurtaları sepete koydu. Tabi arada mızmızlanmıyor değildi. Keşke bir küçük kardeşim olsaydı bu işlerin hepsini ben üstlenmeseydim diye süt sağmak için ahıra geçti. Evleri çok büyük bir toprağın üzerinde değildi ve de artık yıllarca monotonlaşmış bu işleri gözleri kapalı yaptığı için bir çırpıda bitirip. Sabah kahvaltısına geçiveriyor her sabah. Bir elinde ağzına kadar süt dolu bir kova diğer elinde 5-6 tane yumurtalı sepetle annesinin ekmeğinin mis kokusunu gözleri kapalı ağzı sulanmış halde takip ederek mutfağa geldi. Yüksek ama bir o kadar mutlu bir sesle ; 

- Günaydınlar canım annem buyur yumurtalar ve süt. Bugün inek biraz fazla abarttı. Geçen kasabadan aldığımız yemler bir hayli işe yarıyor gibi gözüküyor şunu kovanın ne kadar dolu olduğuna baksana.

-Ne güzel yavrum gel şu tezgahın üzerine koyda 2 kepçe ısıtayım babanla içersin güç kuvvet gelir.

- Sağolasın annem buyur.

Sütü tezgaha güç bela kaldırıp koydu sonrada yumurtaları koymak için kilere indi. Çıkarken babasının sandalyeyi çekip oturduğunu gördü. Babasına da günaydın derken dizlerini ovuşturduğunu gördü. Yüzü düşmüş bir şekilde babasının sağına geçti ve kahvaltının gelmesini beklerken dayanamayıp hafif kambur bir sırtla yüzünü babasına çevirdi ve derin bir nefes aldı ; 

- Baba şu aldığımız merhem işe yaramamış anlaşılan ayaklarındaki yaralara dizindeki ağrılara iyi gelmedi mi yoksa ? 

-Eh işte be oğul ! İki gümüşe alınan merhem bu kadar iş görür. Bir büyücüye gidip ağrılarımı, yaralarımı toparlatmam nereden baksan iki bilemedin üç altına mal olur. Onu verecek parada ben de yok. Ne yapayım ağrıları gidermek için ineğimi satayım ? 

- Hayır babam ne inek satması. Ben şöy...

Babası bir sonraki cümleyi biliyormuş gibi oğlunun sözünü kesti. Kaşlarını çatarak ;

- Başlama yine otur oturduğun yerde üç kuruş daha fazla kazanmak için kim bilir nerelere girip çıkacaksın. Üç kuruş fazla kazanayım derken burada benim, annenin yaşından yaş götüreceksin bunu niye kalın kafan almıyor.

- Ama baba üç kuruş değil ki. Köyün panosuna on iki günlük iş için beş altın verecekleri yazmışlar. Bugün yarın o ilanı kopartırlar çok geç olmadan ilanı alıp gitmeliyim. İki haftadan az bir sürede dört belkide beş aylık kazancımızı çıkartıp geleceğim. Hem büyücüğe gider bu ağrılarını sızılarını geçiririz. Hatta yıllardır bitiremediğimiz arka bahçeyi şöyle bir toparlar yiyeceğimizi çıkartırız en azından ne dersin ? 

Babası mırın kırın etse de hiç mi hiç küçümsenmeyecek bir para var ortada. Bu parayla kışı rahat geçirme düşüncesiyle. Çok istekli değilmiş gibi bir tavırla ; 

- 2 haftalık iş için bu kadar parayı kim veriyor? Nasıl bir işmiş acaba ? 

- Tam olarak nasıl bir iş inan ben de bilmiyorum babam. Buradan bir buçuk günlük bir yolculuğu var yürüyerek gitmek için at kiralamaya gerek yok zaten yürünür ne olacak.

 -  Kasaba bile yarım günlük uzaklıkta nerede kalıyormuş burası ? 

- Yol kasabadan geçiyor yani kasabaya 1 günlük uzaklıkta. Kasabaya varır erzağımı toparlar oradan da çıkarım kalan yoluma. Zaten tapınak gibi bir yermiş görülmesi çok kolaymış yarım gün öteden görülürmüş diyorlar. O kadar büyük bir binaya sahip adam o parayı da rahat rahat verir herhalde babam. Sen gönlünü ferah tut. Gel şu işe bir he de be babam.

Bu kadar istekli olduğunu oğlunun simsiyah gözlerinde görünce biraz buruk bir şekilde ;

- İyi madem al işi ama iki hafta sonra gelmezsen yataklara düşerim bilesin. Senden başka beni bu dünyaya bağlayan bir şey yok oğlum onu bil.

Ekmeğini tam ağzına götürecekken bunu duyan eşi kafası eğik bir şekilde kaşları çatık bakmaya başladı. Bunu gören baba ; 

- Biriciğimden sonra tabi ki.

Eşi yemeğini yemeğe devam etti. Bu konuşmada annesinin fikrini sormak aklının ucundan bile geçmedi sonuçta yirmi yıldır bakıp büyüten o olsa da öz annesi değildi. Bunun için bir türlü  o bariyeri kıramadı kafasında. Apar topar üstüne bir şeyler giyip. Köyün panosuna doğru hızlı adımlarla yürümeye başladı. Biran önce panoya varmak için yürüme koşma arası bir hızda ilerliyordu. Sokaktan çıktı sağa döndü meydana doğru yokuşu çıkarken panonun önündeki kalabalığı gördü. Soğuk soğuk terlerken panonun dibinde bitiverdi. Tam o ilanı gözüne kestirmişken birisinin ilanı bir anda kavradığını gördü. 

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Oct 05, 2019 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Kanın SeçtiğiWhere stories live. Discover now