Kadife

875 72 93
                                    


"Kasımpatılara sar beni." Cümlesi kulağını doldurduğunda soluk beyaz ve mavilerle daha da boğulan alanda, turuncu saçlı çocuğa gözlerini çevirdi. Sandalyesini esnetmiş, dizlerini kırarak sandalyesine topuklarını koymuş, kendini dizlerinin çevresinden sarmış olan çocuk; başından düşmeye yüz tutmuş sarı papatyalı tacıyla kafasını yana doğru eğmişti. Turuncu tutamlarının yer yer sarı papatyalara karıştığı, başka çiçeklerin taç yapraklarıyla da süslenmiş hissi veren saçları da dökülmüştü alnına doğru. Sesinin ulaşmasını istediği ve yanında tedirginlikle oturup parmaklarının hareketini kontrol edemeyen Chanyeol'e gülerek bu cümleleri kurmuştu.

"Kasımpatı bulamam." dedi hızlıca ve birbirine karışan kelimeleriyle Chanyeol. Sehun ise gülümsemesini genişletip ani bir hareketle ayağa kalktı ve başından düşmek üzere olan papatya tacını düzeltip, "Anlamıyorsun!" dedi heyecanla. "Kasımpatılara sar beni." diyerek gülen sesini boğucu dinlenme odasında duyurdu. Solukluklar arasında parlayan varlığı bile oraya hayat kazandırırken gülen sesi, kelimeleri ve turuncu saçlarıyla ruhunun yangınını sürdürüyordu Sehun. Ruhları yanmış ve küle dönmüş insanların tutulduğu dört duvarlardan birinin arasında, Sehun alevlerini paylaşıyordu herkesle.

Gözlerini hastalarından ayıramayan Jongin ise buraya gelmeden önceki sakin ve hayatlarını sürdürebilen diğer hastalarını düşündü. Kliniğin başhekiminin yaptığı psikolojik tacizleri dile getirdiği için Jongin sürülmüşken tacizlere uğrayan insanlar sustuğu için geri kalan herkes hayatına devam ediyordu. Jongin ise ruh ve sinir hastalıkları hastanesine, yeni mezun bir doktor olarak gelmek durumunda kalmıştı. Bu odada duran yirmi yedi kişinin çevresine zarar verecek kadar ya da benliklerini kaybedecek kadar zor durumda olduklarını biliyordu. Gayet normal, normal olarak benimsetilen kalıpların içinde, duran odada ise dikkat çeken kişi turuncu saçlı, gülen Sehun ve her an düşecekmiş gibi bir kaygıyla oturan Chanyeol'dü.

"Çok mutlu duruyor." diyerek ilk izlenimini ondan daha kıdemli olan Bay Wu'ya söyledi. Bay Wu ise bıkkın bir gülümsemesiyle, "Gelen insanların mutluluğunu sömürdüğü içindir belki." dedi. "Defalarca ölmeyi denediği için hayata tutunduğunu, o yüzden mutlu olduğunu söylemişti en son bakan doktor."

Jongin için mantıklı gelen cümlelerin devamını dinlemek amacıyla " Sonra ne oldu peki?" dedi.

"Taburcu olduktan iki saat sonra evdeki tüm ilaçları içmiş bir haldeyken hastaneye götürdü ailesi."

Ölümü arzuluyor olduğunu bulduğu her fırsatta gösteriyordu. Koruyamadıkları için ailesi burada yatmasını istemiş olmalı diye düşündü. "Şizofreni olma ihtimali var mı?" diye sordu. Belki alt benlikleri onu ölüme yakıştırırken dışa vurduğu benliği bunu göstermiyordu.

"MR görüntüleri şizofreni ihtimalini azaltıyor Bay Kim. Zaten dosyasını inceleyince her doktorun teorisini ve çürüyüşünü okuyacaksınızdır." Durumun verdiği alışılmış hissi sesinden, mimiğinden yansıyordu. Kendisinden başka onlarca doktora Sehun'u anlatmış gibiydi. Diğer hastası Chanyeol ise 'hasta' kalıplarına uyuyordu. Parmak boğumları üzerinde gezinen parmakları ve yer yer diş izlerine buladığı dudakları titreyen gözleriyle birleşince kaygılı hasta kategorisine giriyordu.

"Odanıza geçelim Bay Kim." diyen resmi sesle onaylama mırıltıları çıkarıp önden yürümeye başlayan uzun bedeni takip etti. Küçük sayılan karton kutusunu tutarken, çevresini saran mavi şeritlerle sözde renk verilmiş koridora bakıyordu. Ağlama sesleri, hafif kahkahalar ve bazı bağırışı andıran yüksek seslerin şenlendirdiği bu bina; ruh yangınına sahip herkesi toplamış, küllerini soluk duvarlarına sürmüştü.

Kendi küçük odasından içeriye girdiğinde tek pencereli ve köşede tahta masanın konumlandığı oda, en azından dedirtmişti ona. Küçük alan ve iki tane eski koltuğa da ev sahipliği yaptığı için daha da küçük görünen oda, yine de sessiz kalabileceği bir alandı onun için.

KadifeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin