Polaroid

190 21 46
                                    

Elinde ki kalemi sertçe masaya bıraktı ve ellerini saçlarına daldırdı. Tüm sinirini saçlarından çıkartırcasına çekiştirmek istiyordu. Ama elinden bir şey gelmiyordu.

Wooseok şarkı yazarıydı ve son günlerde gittikçe işinde zorlanıyordu. Eskisi gibi güzel sözlere sahip değildi. Sadece içinde gittikçe çoğalan bir nefret vardı.

Şarkı sözü yazabilmek için günlerce düşünür hale gelmişti. Fakat elinden hiçbir şey gelmiyordu. Yalnızca kaba bir ağızla ayrılık şarkıları yazabiliyordu. Ve bunlar ne sanatçılar ne de diğer söz yazarları tarafından beğeniliyordu.

Fanlara ve piyasaya süreceği şarkı ucuz bir şarkı olmamalıydı. Kalitesiz işlerinin ardından sanatçıları linç yiyordu. Ve bir çok sanatçı bu yüzden onunla yolunu ayırmıştı. Eskisine kıyasla elinden bir şey gelmiyordu zorlasa dahi yapamaz hale gelmişti.

Saçında ki ellerini çekip bir şeyler karaladığı kağıda baktı. Bir acemi elinden çıkmış bir aşk şarkısından farkı yoktu. Dört yıldır bu piyasada olmasına rağmen yaptığına sinirlendi. Ardından elinde ki kağıdı ilk önce ikiye ardından dörde ve sekize böldü.

Kağıtlar yere süzülürken stüdyoyu inceledi. Tamamıyla dağılmıştı ve toparlamak için zamana ihtiyacı vardı. İşi bitmeden burayı toparlaması olanaksızdı. Masasının üzerinde devrilmiş çerçeveyi kaldırdı. Üniversitede çekilmiş olan fotoğrafıydı bu.

Fotoğrafa bakınırken gözlerini o japon çocuğa kenetledi. Üniversite yabancı uyruklu öğrencilere açıktı. Ve farklı uyruklardan bir sürü öğrenciye ev sahipliği yapıyordu.

Wooseok o zamanlarda o çocuğa aşık olmuştu. Tüm ilgisini ona vermişti. Öyle ki az kalsın bazı derslerinden kalacaktı. Uzun bir süre platonikti. Fakat bu fotoğrafta ki gün ona açılmıştı.

Hatırladıkları ile tebessüm etti Wooseok. Onunla çıktığı zaman dilimi hayatında ki en güzel zamanlardı. Fakat ikinci senelerinden sonra ortadan kaybolmuştu. Wooseok onun gidişi ile yıkılmıştı. İşinde aksaklıklar çıkıyor ya da keş gibi içip duruyordu.

Kimileri onun bu haline acıyordu kimileri ise destek olmak amaçlı hayatına köstek oluyordu. Onunla iletişimi kesildikten sonra tamamıyla bitmişti. Yediği kazıklar olsun sevdiği kişinin bir gecede ortadan kayboluşu olsun onu bitirmişti.

Wooseok bundan bir ay önceye kadar geri dönse onu affetmeye hazırdı. Lakin onun keyfinin yerinde olduğu ve halinden memnun olduğunu öğrenince bu düşüncesinden vazgeçti.

Çünkü eskiden çıktığı kişi şuan japon ve kore piyasasını alt üst etmiş bir idoldü. Geçen ay yaptığı çıkışıyla büyük bir popülarite yakalamıştı. Top listelerde sıranın başını çekmişti. Ve Wooseok onu iki yıl sonra televizyonda görmüştü.

Zamanında ona ilk çıkaracağı şarkıyı beraber çıkaracaklarına söz veren sevgilisi şuan iki ülkenin de yükselen yıldızıydı. Onun yüzünden o kadar acı çekmesine rağmen televizyonda görse bile kalp atışları hızlanıyordu.

Wooseok eski günleri andıkça daha da hüzünleniyordu. Elinde ki çerçeveyi geri masaya bıraktı. Ve kulaklarına ızdırap çektiren saate baktı. Saat neredeyse üçe geliyordu. Ve o hala boş bir kağıtla stüdyodaydı. Hatta boş bir kağıt bile değil parçalanmış kağıtlar ile.

Yavaşça ayağa kalktı ve sağa sola gerildi. Sırtı ve boynu tutulmuştu. Postacı tipi çantasını aldıktan sonra stüdyonun ışıklarını kapatıp çıktı. Merdivenlerden inerken evine varıp uyumanın hayalini kurmaya başlamıştı bile.

Polaroid | wooyuWhere stories live. Discover now