SİYAH KAR

321 14 7
                                    

"FERFECİR"

Bir yeri terk ettiğinde, o yer seninle gelmez mi zannediyorsun?

Gözlerini kapatıp umuda koşarsın. Bedenini sonsuz bir yaşamın içinde karanlığa teslim edersin. Boğuluyorsundur ama nefes almakta istemezsin. Bilirsin yeniden gün yüzüne çıktığında aldığın nefesin canını yakacağını. Yüreğinin umut dallarını kırıp geçen rüzgarlara küsersin. Canın acır, ölmek istersin, güneşin doğuşunu görürsün. Seni hapsettikleri yerdesindir. Nefes almakla boğulmak arasında ki boşlukta çırpınıp durursun. Ölürsün ama her seferinde yeniden dirilirsin.

Hayal kırıklığına uğra, dünyan başına yıkılsın ama ayakta kal.

Acının içinden geçmeden dışına çıkabilir misin?

"Bırak, dağınık kalsın."

Boşluk.

İki hece, altı harften oluşan bir kelime hayatınızı tanımlayabilir miydi?

Damarlarımdan akan kanın sıcaklığının göğsümden aşağı doğru süzülmesini hissediyordum. Boğazımdan yükselen oluk oluk kanlar dudaklarımdan fışkırırken gülümsemeye çalıştım. İnsanın kendi kanında boğulması böyle bir şey miydi? Ciğerlerimden yükselen kan boğazıma kadar çıkıyor, dudaklarımdan firar ediyordu. Göğsümde ki tahtayı sımsıkı tutan parmaklarımın arasından geçen akışkan sıvı görüş alanıma girdiğinde doğrulmaya çalıştım. Hareket ettikçe daha derine batıyor ve canım yanıyordu.

Acıyordu lakin önemli değildi. Fiziksel acılar hiçbir zaman umurumda olmamıştı. Giderdi. Bu sefer gelmemek üzere gidecekti. Bir ruhsal acıyı dindirmek için çektiğim fiziksel acı her şeye değecekti. Tüm bu yaşananlara, tüm bu acılara, yıllarca karanlığın içinde kalan kızın korkularına, her şeye değecekti. Küçük kız bir daha hiç üzülmeyecekti. Bir daha terk edilmiş olmanın verdiği acıyı içinde taşımayacaktı.

Karanlığa hapsedilen kız çocuğu bugün özgür kalacaktı. Gözyaşlarım süzülürken çektiğim acıya rağmen gülümsemeye çalıştım. Ağlıyordum ama korktuğum için değil, bu esareti bitirdiğim için. Burada kaldığım yıllar boyunca gülümsemek ne zor olmuştu benim için. Soğuk duvarlardan farksız olan yüzüm bugün gülümsüyordu.

Küçük kız gözlerimin önünde belirdiğinde gülümsemem genişledi. Gözleri göğsümden akan kanlarda oyalanırken yavaşça yanıma oturdu. "Acıyor mu?" diye mırıldandığında başımı olumsuz anlamda salladım. "O zaman neden ağlıyorsun?"

Bu soru duraksamamı sağlarken "Mutluluktan," diye fısıldadım. "Bizi kurtardım." Küçük kız ellerini nemli saçlarımın arasında gezdirdi. Karşısında gördüğü kanlı neden tanıdıktı. Ondan korkmuyordu. İçinde yaşatıp büyüttüğü kirli ruh şimdi gözlerinin önündeydi. Bir insan sülieti halinde kanlar içinde yatıyordu.

"Çocuklar korktukları için ağlar." dedi yeşil gözleri hüzünle gölgelenirken. "Korkuyorsun değil mi?"

Boğazımdan biriken kanlar nefesimi kesmeden önce yana dönerek tükürdüm. "Korkmuyorum," diye fısıldadım nefes almakta zorlanırken. "Buradasın, yanımdasın."

Göğsümde ki acı her geçen saniye daha fazla artıyor, gözyaşlarım yanaklarımdan süzülüyordu. Ağlıyordum lakin korktuğum için değildi. Korkmuyordum, sadece yıllarca hiç ağlayamamıştım. İhanete uğradığımı anladığımda ağlayamamıştım. Terk edildiğimi öğrendiğimde ağlayamamıştım. Bugün ağlamaya ihtiyacım vardı. Bugün kurtuluyordum. İçimde yaşattığım tüm duygular bugün özgür kalıyordu. Acı ve öfke yerini sıcak gözyaşlarına bırakıyordu.

SİYAH KARWhere stories live. Discover now