fin.

375 42 152
                                    

Genç adam çantasını omzuna atarak okul bahçesine giriş yaptı. Gri bir çöle benzeyen bahçedeki neredeyse herkes gözlerini ona çevirmişti. Bu içgüdüseldi. O bir avcıydı ve besin zincirinin tepesindeydi, avlanmaktan korkan zavallıların onun her hareketini izlemesi normaldi.

Sırıttı ve elini saçlarının arasından geçirdikten sonra kotunun cebine soktu. Çoğu öğrenci gibi o da forma giymemişti. Giydiği dar, gri kot uzun bacaklarını daha da uzun gösteriyor; üzerindeki siyah kapüşonlu ve gümüş zincir ise egzotik cilt tonuyla muhteşem bir uyum sağlasa da tehditkar duruşunu daha da güçlendiriyordu.

İşte Johnny Seo yeni okulunun gözünde buydu. Yakışıklı, uzun boylu, seksi ve bir o kadar da tehlikeli.

Kalabalıkta gözlerini gezdirdi, henüz kimseyle göz göze gelememişti. Bakış attığı herkes, kız ya da erkek fark etmez, bela arayan bakışlarına karşılık verememişti. Bu okulda işi kolay olacaktı. Karşısında durabilecek tek bir zavallı bile yoktu. üyesi olduğu çete bu yeni okulu da kolaylıkla Johnny sayesinde bölgesine katacaktı.

Tam bahçedeki banklardan birine oturma kararı almışken masumiyet dolu gözlerin kendisine bakışını yakaladı. Hayır, bu sefer karşısındaki gözlerini de kaçırmamıştı. Uzak bir mesafede de olsa utandığı belli olan çocuk gözlerini Johnny'ye kilitlemiş öylece dikiliyordu. Vücudunda onun okulun bahçesini süsleyen bir heykel olmadığını kanıtlayan tek şey endişeyle ısırdığı dudaklarıydı. arzu edilesi kiraz rengi dudaklar her an yırtılacak ve pürüzsüz beyaz tene kızıl damlaları akıtacakmış gibi görünüyordu.

Johnny vücudunda gezinen o tatlı elektriğin anlamını çözmeye çalışıyordu. Parmakları karıncalanıyor, midesi düğümleniyor ve çocuğa bakarken gözlerinin önünde siyah noktalar beliriyordu. Hayatında her zaman hissettiği o siyah, her şeyi yutan boşluk bu kez yerini tanımlayamadığı bir duyguya bırakmıştı ve bu da korkmasına sebep olmuştu.

Yabancılar güzel çocuğa birer birer çarpıp gülüp eğlenirken Johnny gözlerini onun güzel gözlerinden ayırdı. Derin bir nefes aldı ve okula ilerledi, yapılacak çok iş vardı; sonuçta kaydolmak için önce okul müdürünü tehdit etmesi gerekiyordu.

*

"Merhaba, ben Lee Taeyong ve lise gençlik konseyinin bir üyesiyim. Seni gezdirmek için müdür tarafından görevlendirildim. İsmin nedir?"

Johnny iç çekti ve karşısında bir kedi yavrusu gibi duran kısa boylu çocuğa baktı. Okulun girişinde göz göze gelmiş olsalar bile yapması gereken görevlerden dolayı onu bir daha görmeyeceğini düşünse de yanılmıştı. Kaderin bir kutsaması mı yoksa laneti mi olduğunu çözemediği bu tesadüf Johnny'yi Taeyong'u tanımaya zorluyor gibiydi.

Taeyong. Kendisi kadar güzel bir isim ha...

başını iki yana salladı ve yaşadıkları ana geri döndü. Sonuçta güzel çocuk hala önünde ondan bir cevap bekliyordu.

"Ben Johnny Seo ve bana okulu gezdirmene gerek-"

"Var! Okulu gezdirmeme gerek var! Konseyin bir üyesi olarak her öğrencimize gereken değeri göstermeli ve yeni de olsalar onları sıcakkanlılıkla karşılamalıyım. Ayrıca okulumuzun mimarisi düşündüğünden biraz daha garip. Bazen beklemediğin katlarda beklemediğin koridorlarla karşılaşabilirsin. Bazen kendimi Hogwarts'ın hareket eden merdivenlerinde gibi hissediyorum."

Karşısında kızarık yanaklarla saçmalayan çocuğa duygusuz gözlerle baktı. Küçük olanı aşırı şirin bulsa da yıllar içerisinde duygularını gizlemeyi oldukça iyi bir şekilde öğrenmişti. Çetenin sokaklardaki sessiz yumruğu olarak bunu yapmak zorundaydı. O, en iyisi olmak zorundaydı.

MONSTROSITY | johnyong.Where stories live. Discover now