❛❛Dance of spirits❜❜

479 87 47
                                    

❛❛24 November❜❜

❛❛24 November❜❜

¡Ay! Esta imagen no sigue nuestras pautas de contenido. Para continuar la publicación, intente quitarla o subir otra.

Genç kadının ölümünden aylar geçmişti ama genç adam onu unutamıyordu. Sürekli, en son birlikte oldukları bahçeye gidiyordu. Kadının kokusunu hiç unutamamıştı, onu aklına getirecek herşeyi yapıyordu. Parfümlerini özenle pembe bir kutuda saklıyordu, parfümleri onu hatırlatıyordu. Genç kadının çizdiği resimleri, kendi renkleriyle süslediği porselen vazoyu, tertemiz kıyafetlerini... Herşeyi saklıyordu, onun olan herşeyi...

En son yanyana geldikleri, 3 Eylül günü. Bahçedeki o güzel görüntüleri, mutlu oldukları en güzel anları. Beyazlar içindeki Kim Jennie ve yanında duran yakışıklı, kocası olmaya hazırlanan Kim Taehyung. O gün herşey o kadar güzel geçiyordu ki hiçbir şey onların mutluluklarını bozamazdı.

Birbirlerine bakışları o kadar güzeldi ki, konuklar onlara bakıp aralarında gıybetlerini yapıyorlardı. Taehyung gülümseyerek Jennie'nin kulağına fısıldadı "Bu günü unutmak istemiyorum." dedi. Jennie buna karşılık gülümsedi. Kafasındaki çiçek desenli demir tacı, sade bembeyaz gelinliği cennetten çıkmış bir meleği anımsatıyordu.

Havada sıkılan kurşun ile kulaklara keskin bir ses geldi. Herkes çığlık atarak kaçışıyordu, Taehyung donmuştu ne olduğunu anlamadan yanında duran kadını kollarına yığılmıştı. Beyazlar içindeki gelinliği kana bulanmıştı. Çığlıklar yükseliyordu... Taehyung için hayat durmuştu hiçbir şey duymuyordu sadece kollarındaki sevgilisine bakıyordu, dolan gözleri ağlamamak için zor duruyordu. Jennie'nin elleri yanaklarına kaydı "Seni seviyorum sevgilim."  Gözyaşları artık duramıyordu, deli gibi ağlamaya başladı, sevgilisi onu bırakıyordu...

Jennie'nin ölümü üzerine içine kapanmıştı Taehyung, yemek yemiyor, uyumuyor, gülmüyordu. Ruh gibiydi, hiçbir duyguyu hissetmiyordu. Her gün akşam sevgilisini kaybettiği bahçeye gidiyordu. Bankta oturup Jennie'yi düşünüyordu, bazen bankta uyuya kalıyordu.

Jennie ise Taehyung'un düşündüğü gibi onu bırakmamıştı, her gece bahçede sevgilisini izliyordu. O yatınca yanına gidiyor saçlarını okşuyordu. Bembeyaz gelinliği üzerinde ki kan lekesi kurumuştu, yerde sürünen gelinliğinin bazı yerleri yırtılmıştı. Tacı hala duruyordu ama bu sefer daha parlaktı. Jennie sevgilisini bırakmamak için Dünya'dan gitmemişti, ruhu hâlâ Dünya'da ve Taehyung'u gözetliyordu.

24 Kasım günü akşamk Taehyung  yine bahçeye gitti. Elinde pembe kutusu da vardı bu sefer. Banka oturdu yine, yanına kutuyu koyup kapağını açtı. İçindeki eşyalara baktı özlemle. Henüz dokunmaya kıyamadığı sevgilisine Tanrı dokunmuştu.

Jennie ağaçların arasından onu gözlüyordu, o da çok özlemişti sevdiğini. Jennie ağlamıyor, gülmüyor, ses çıkarmıyordu duygularını ölümü esir almıştı.

Taehyung kutunun içinden bir flar çıkardı, mor bir flardı. Sevgilisinin en sevdiği renkteki fları. Flarda kalmış son kokuyu içine çekti. Sanki bir daha hiç koklayamayacakmış gibi. Titreyen sesiyle konuştu Taehyung.

"Seni çok özledim sevgilim, yanına gelmek istiyorum. Beni yanında kabul et. Bu sefer hiç ayrılmayalım sevgilim. Ben bıktım sensizlikten, altından kalkamıyorum artık. Herşey zor geliyor..."

Bu sözleri söylerken Jennie sadece onu izliyordu. Sevgilisini özlemişti ama onun hayatını yaşamasını istiyordu. Tepki vermeden izlemeye devam etti.

Taehyung, kutuya son kez baktı ve kapağını kapattı. Kutuyu bankın sonuna kadar itti. Cebinden bir bıçak çıkardı, önce derin bir nefes aldı sonra bıçağı bileğine bastırdı yavaşça. Hızla aşağıya indirdi bıçağı bileğini kesmişti. Sonra diğer bileğini de kesti. Acımamıştı, ölüm canını acıtmamıştı Taehyung'un. Bıçağı banktan aşağı atıp, banka uzandı. Bileklerinden akan kan yeri boyarken, ona yaklaşan bir şey olduğunu fark etti.

Kafasında tacı, beyaz gelinliği ve kalbinnin tam üzerindeki kan lekesiyle süzülerek sevgilisinin yanına geliyordu. Bu Jennie'ydi... Taehyung'un bilinci kapanacaktı birazdan. Tanrı ona dokunmadan, o kendine dokunmuştu... Jennie sevgilisinin yanağına ay ışığında parlayan bembeyaz elini koydu. Sonra öptü, izledi ve bekledi.

Tam gece yarısı oldu, insanların korkudan hiç uğramadığı bahçe daha çok sessizliğe boğulmuştu. Sevgilisinin teni bembeyaz ve buz gibi olmuştu. Taehyung birazdan Jennie'nin yanında olacaktı. Gökyüzü sanki bugüne özel Ay'ı tam tepeye sabitlemişti.

Taehyung'ın bileklerinden akan kan kesintiye uğramıyordu asla. Sonunda bedeninden çıkan ruhu Jennie'yi hareketlendirmişti. Aylar sonra ilk defa gülümsedi Jennie, ilk defa aşkı yine öğrendi Taehyung'a bakarken.
Taehyung da gülümsedi. Aylar sonra ikiside gülümsedi. "Gitmemişsin Jennie, hep benim yanımdaydın değil mi? Hep buradaydın ve beni izliyordun değil mi?"

Jennie kafasını hafifçe salladı. "Evet sevgilim gitmedim, hep seninleydim ben. Bırakmadım seni."

"Seni çok özledim sevgilim, artık sonsuzuz." Kafasını salladı Jennie "Sonsuzuz sevgilim." Taehyung, Jennie'nin bembeyaz elini tuttu.

"24 Kasım Taehyung." dedi güzel kadın "24 Kasım Jennie," güzel kadının belini kavradı ona aşk dolu gözlerle bakan genç adam. "24 Kasım Jennie, bizim doğum ve ölüm günümüz"

Elini tuttuğu sevgilisiyle bahçenin tam ortasına geçtiler ve bahçenin sessiz musikisinde, gecenin Ay ışığı altında dans ettiler.

Umarım beğenmişsinizidir.

İlk kurgumun olması yanı sıra, ilk Taennie kurgumdur.

Kurgum miataria sevdiğime doğum günü hediyesidir, iyi ki doğdun güzelim♡

soul, taennie ✓Donde viven las historias. Descúbrelo ahora