Adımı merak edip ismimi sorduklarında, “ben Numan” deyince sanki mezardan kalkmış bir insanı görmüşçesine şaşırmış, sonra Numan’ın dört gün önce şehit düştüğünü söylediler. Ateş beni uyuşturuyordu. Yanlış bir şeyler olmalı ki göz bebeklerim kayıyor, göz kapaklarımda demir ağırlığında bir şeyler çöküyordu. Ateş beni gevşetmiş, bütün yaralarımdan kan fışkırtmıştı. Yine kendimden geçmiştim. Gözlerimi açtığımda başucumda Ferhat Mardin arkadaş duruyordu. Ciğer yapmış, kalkmamı beklemişlerdi. O an öylesine içim sigara çekmişti ki, ilk istediğim şey sigara olmuştu. Bütün tabur üzerimde toplanmış, mezardan kalktığımı söylüyorlardı. Bütün batı cephesi beni şehit biliyordu. Birlikte saldırıya gittiğimiz arkadaşlar, üzerimdeki silahı almış, yuvarlandığım için beni görmeyerek şehit düşmüş kararına varmışlardı. Silah paramparça olmuştu. Silaha en az on mermi değmiş, en büyük yeri mekanizması kalmıştı. Silahımı bana gösteriyorlardı. Üzerinde hala kan vardı.