Onur Soykan: O, sessizliğine gömülmüş bir adamdı. İnsanların onun kusuruyla alay etmelerine alışkın bir adamdı. Acımaz bir dünya da yaşadığını biliyordu... O, bu yaşına kadar ne duydu, ne de konuştu... Bu durumdan asla şikayet etmedi... Ta ki karşısına çıkan kusursuz kadını görene kadar... Zeynep Sert: Hayat dolu, neşeli, sevecen bir kadın. Bu hayatla barışık, kendi ayaklarının üzerinde duran bir kadın. Biraz dik başlı, dediğini yapan bir tipti. Karşısına ansızın çıkan bir adamla bütün dünyası değişmişti. Hayatın toz pembe olmadığını anlamıştı... & Biri durmaksızın konuşurken; diğeri sessizliğine gömülmüştü. Umutsuz bir adamın kalbini umutla doldurmaya çalışan bir kadın... Kendini bu dünyaya kapatmış bir adamın ışığı olmaya gelmişti... Onlar için belki zor olacaktı ama denemek istiyorlardı. Genç adamın ondan istediği tek bir şey vardı: "Eğer günün birinde beni bırakacaksan; şimdi bırak..." dedi karşısında duran güzel kadına. Aslında demedi... Yazarak söyledi. Çünkü o, konuşamıyordu. Karşısındaki kadın gülümsedi ve ona şu sözleri sarf etti: "Seni bırakmayacağım... Ben, konuşamasak da anlaşabileceğimize inanıyorum..."