22- sen de beni istiyorsun

2.6K 209 225
                                    

Gül Döktüm Yollarına-Tarkan

  Kelimenin tam anlamıyla içim içime sığmıyordu. Heyecandan sağa sola sallanıp duruyordum çünkü dün Jeno'ya onunla buluşmak istediğimi söylediğim mesajlar atmıştım. Resmen sanal ortam tacizimi başarıyla gerçekleştirdiğimde bana karşı koyamamıştı. İkna etmek ne kadar zor olsa da bir gününü tamamen bana ayırması için tüm çabamı kullanmam işe yaramıştı. Bugün hedefime ulaşacağım gündü yani. Mutluluktan yatağıma girip ilk defa bu hisleri yaşayan bir çocuk gibi yorganımı tekmelemek istiyordum. Yanında bolca çığlık atasım da vardı.

Bu kadar erkenden uyanıp deli gibi evin içinde dolaşmam da zaten bundandı. Yanlışlıkla gereğinden fazla gaza geldiğim için buluşma saatinden on yıl önce kalkmak gibi bir gaflete düşmüştüm ki herkes horul horul uyurken zaman asla geçmiyordu. Salonda eskilerden şarkılar açıp deli danalar gibi dans ettiğimi abim görse uyanıp bir tokat atar uykuma -ölümüme- kavuşturur ve hiç bir şey olmamış gibi huzurlu uykusuna devam ederdi. O uyanmasın diye sessiz olmaya çaba gösteriyordum. Bir de Donghyuck vardı tabii. Bu saatte uyandığında hiçbir şekilde çekilmiyordu. Kendisi her gün itinayla ters tarafından kalkmaya meyilliydi.

Mutfağa geçip yapacak iş bulamadığımdan kahvaltıyı hazırladığımda abim ve Donghyuck yemeğin kokusunu almış gibi anında yanımda bitmişlerdi. Şu evde sorgusuz sualsiz yanıma gelmelerini sağlayabilecek tek şey yaptığım yemeklerdi. Çoğu zaman hakkında nutuk çekip beni sadece bunun yüzünden sevdiklerini söyleyip yerlere yatsam da zerre mimik oynatmadan ve acımadan bunun için sevildiğimi yüzüme yüzüme vuruyorlardı. Yani işin özü sevgi dolu bir ev arkadaşlığı yaşıyorduk. Abim de sürüyle arkadaşı varken başımdan ayrılmıyordu. Her gün beni yalnız bıraktığı an sokak serserilerine yem olacağımı ya da direkt sokak serserine dönüşeceğimi söylediği gereksiz bir konuşma yapardı.

"Buna yeşil soğan niye koymadın?" diye Donghyuck cırladığında düşüncelerimden çıkarken anlamayarak ona baktım. Salatayı gösterdiğinde ise sırıttım. "Bugün soğan yenecek gün değil." Abim ve Donghyuck ters ters bana baktığında büyük bir sır vermeye hazırlanır gibi masaya eğildim. "Bir saate Jeno ile buluşacağım." diye hevesle söyledim. Bunu dediğim an neden soğan yemek istemediğimi anlayan abim enseme vurduğunda susup yüzümde engel olamadığım gülümsemeyle sandalyeye oturdum.

"Demek dün bu yüzden senin odandan tepinme sesleri geliyordu. Her zamanki hâlin deyip pek üstüne düşmemiştim."

"Peki nereye gideceksiniz?" abim ilgiyle sorduğunda yaptığım planı tek tek anlattım.

"İlk önce niye bisiklet süreceksiniz salak mısın Jaemin?" Donghyuck sorduğunda ona döndüm. Boş bakışlarımı fark edince ağzının dolu olmasını umursamadan konuşmaya başladı, "Bisiklete binerseniz terlersiniz ve leş gibi kokarak gezersin her yerde. İlk defa doğru düzgün buluşacaksınız ve yapacağınız birinci aktivite... Kızım biraz aklını kullansana. Bisiklete binmek için de başka zaman teklif sunarsın." Temizliğe önem veriyormuş gibi akıllıca konuşurken ağzından tükürük saçması ve yere düşürdüğü zeytini hiçbir şey olmamış gibi geri ağzına atması dışında sorun yoktu.

"O zaman Donghyuck efendimiz önce neyi yapmamızı uygun görürler?" diye alayla sorduğumda ona karşı çıktığım falan yoktu. Dediğinde haklıydı yine de bunu onun yüzüne söyleme hatasını yapamazdım.

"Sinemaya akşama doğru değil sabah gidin."

"Seçtiğim film ne olacak?" diye sorduğumda sabır dilenircesine mutfağın tavanına doğru baktı. "Sabah seansına ya da herhangi bir filme girersiniz dert ettiğin şey bu mu şimdi? Hem sabah daha sakin olur arkaya da geçtiniz mi mis." Donghyuck imasını yaptığı zaman abim bana yaptığını yapmak yerine kahkaha attığında sinirle ona döndüm. Sevilmediğime her geçen gün daha çok emin oluyordum. "Benim anlamadığım madem sinemaya gideceksiniz niye bir de tiyatroya gitme derdindesin?"

ATO | nomin Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ