deux

1.5K 155 149
                                    

Neden sessize almadığını bilmediği telefonunun can sıkıcı zil sesi Ecarlate'ı güzel uykusundan uyandırdığında kendi kendine söylendi. Yalnız yaşadığı için birine bir şey olma ihtimaline karşı telefonunu sessize almıyordu.

"Efendim?"

Telefonu ekrandaki isme bakmadan cevaplamıştı. Zaten gözlerini bile açamıyordu, ismi nasıl okuyacaktı?

"Sanırım uyuyordun, üzgünüm Ecarlate. Geç saate kadar çalışıyordum, uyumaya çalıştığımda ise başarılı olamadım ve bir şeyler yapmaya karar verdim. Bana eşlik etmek ister misin?"

Tanıdık ses kulaklarına dolduğunda gözlerini sinirle yuvarladı. Bay S dalga mı geçiyordu? Birkaç saniyeliğine durdu, haftalık iki bin doların uykusundan olmaya değip değmeyeceğini düşündü, cevap belliydi. Birkaç saat az uyusa ölecek hali yoktu.

"Bana konumunuzu göndermeniz gerekiyor."

Gözlerini ovuşturarak henüz doğmakta olan güneşin aydınlatmaya yetmediği odasının ışığını açtı, giyinme dolabına yöneldi. Adamın onu onaylayan sesinin ardından telefonun kapanışını, sonrasında da gelen mesaj sesini duydu.

Üstü dar, paçalara doğru bollaşan açık renkli kotunu düşünmeden üzerine geçirirken bu işe fazla zaman harcamamak adına güvenli bir renkle, beyaz, önü düğmeli bir ince uzun kolluyla kıyafetini tamamladı. İçinde ihtiyacı olan her şeyin olduğuna emin olduktan sonra çantasını kafasından geçirerek çapraz bir şekilde taktı. Aynaya bile bakmadan dağınık olduğunu düşündüğü saçlarını elleriyle düzeltti ve sokak kapısına yöneldi. Açıkçası ne istediğini duyduktan sonra bu adamın yanına giderken nasıl gözüktüğünü pek de önemsemiyordu.

Bir yandan kotunun cebine sıkıştırdığı telefonunu çıkarıp kayıtlı olan bir taksi numarasını ararken diğer yandan da beyaz spor ayakkabılarını giyiyordu. Hafifçe ofladı, ilk haftanın bitip banka hesabının dolacağı anı sabırsızlıkla bekliyordu.

Oldukça hoş tarihi bir yapı gibi gözüken eski apartmanın merdivenlerini hızlıca indi, şansına çoktan gelmiş olan taksiye bindi ve şoföre Bay S'in gönderdiği adresi gösterdi. Yolun yaklaşık olarak otuz dakika süreceğini gördüğünde gülümsedi, başını taksinin deri koltuğunda geriye doğru yaslayarak gözlerini kapadı.

🌸

Araba durduğunda Ecarlate zaten derin bir uykuda olmadığı için gözlerini aralamıştı. Şoföre teşekkür ederek ücreti ödedi ve arabadan indi. Güneş artık etrafı yeterince iyi aydınlatıyordu, saat 6 sularında olmalıydı. Adamın beklediğinin aksine ihtişamdan uzak olan, ama yine de büyüklüğü ile dikkat çeken ahşap evi, şehrin dışında bulunuyordu. Ormanın içindeydi ve yakın çevrede herhangi bir yapı da gözükmüyordu. Bir anlığına yapmakta olduğu şeyin mantığını sorguladı. İnternetten tanıştığı, ona henüz ismini bile söylememiş olan bu adam kızı burada öldürseydi bundan kimin haberi olurdu?

Ecarlate'ın paraya ihtiyacı olabilirdi ama aptal da değildi. Eve doğru adımlamadan önce telefonunu çıkardı, okulda kendisine en yakın gördüğü kişiye, Aaron'a bir mesaj atmaya karar verdi.

"Her beş dakika içinde sana bir mesaj yazmadığımı fark edersen mesajları gördüğün anda polisleri ara ve onlara bu adresi ver, ne olduğunu  sonra anlatırım."

Mesajının ardından konumunuda gönderdikten sonra derin bir nefes alarak verandanın basamaklarını tırmandı. Umuyorduki Aaron hala uyanıktı, ya da en azından erken uyanırdı.

Zilin çokta can sıkıcı olmayan tınısıyla yüzüne bir gülümseme yerleştirdi. Adam zaten dertliydi, bir de bu genç kadının somurtmasıyla mı uğraşacaktı?

Cliquez || Stark Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin