3

8 1 0
                                    

"selam!" omzuma astığım çantamı çıkartıp karşımdaki dörtlünün yanına, kafedeki en köşede kalan masaya doğru yüzümde büyük bir gülümsemeyle ilerledim. jaemin hariç hepsi bana selam verirken o beni görmezden gelmeyi tercih etmişti. ikişerli olarak karşılıklı masanın etrafındaki deri koltuklarda oturuyorlardı. çantamı masaya bıraktım ve saçımı düzeltip jaemin'in yanında oturan donghyuck'un omzuna elimi koydum. "buraya ben otursam olur mu?" jaemin'den cevap almak için ona kısa bir bakış attı. hayır der gibi kaşlarını hareket ettiriyordu fakat hyuck yerini yine de bana verdi ve karşıya renjunla jeno'nun yanına geçti. hyuck'un kalkmasıyla onun yerine oturdum ve jaemin'e doğru yaklaşarak arkama yaslandım.

siparişlerini ben gelmeden önce vermişlerdi. jaemin'in önündeki espressoya bakıp yüzümü buruşturdum. devamlı onun yanında olduğum için alışırım belki diyordum ama pek de öyle olmamıştı; espressonun tadını bırakın kokusu bile bana ağır geliyor hatta bazen kusmak istememe sebep oluyordu ama o rahatça günde dört beş bardak içiyordu. neyseki yoğun uğraşlarımla onu iki bardağa kadar düşürmeyi başarmıştım, cidden zor olmuştu.

gelmemden hoşnutsuz bir sesle, "gelmemen için sana nereye gideceğimizi söylemedim. beni nasıl bulduğunu merak ediyorum." diyerek bana döndü. gülümsemem genişledi tam cevap vereceğim sırada elini kaldırdı ve konuşmamı engelledi. "yine 'sana olan sevgimle ilgili' zırvalıklarına başlama sakın. cidden sıkıldım artık rebecca." dudağımı sarkıtıp vücudumu ona döndürdüm. "ama öyle jaemin, ne dememi bekliyorsun?" derin bir nefes verdi. çocuklar karşımızda gülüşüyorlardı. "okuldan sonra işin olduğunu söylemiştin, yoksa bizi mi takip ettin? başka şekilde burayı bulma ihtimalin yok çünkü." jaemin'e iyice yaklaşıp koluna girdim. bunu yapmamdan nefret ediyordu ama bir şey söylemedi. başımı omzuna yaslayıp gözlerimi kapattım. "bu sana olan sevgimle ilgili jaemin. burda olduğunu hissettim ve geldim. bu kadar." aslında birkaç kişiye sorup nereye gittiklerini öğrenmiştim. bu kadar tanıdığım kişi varken onu bulmak benim için basit bir şeydi.

onu çok seviyordum, her fırsatta sevgimi belli etmeye çalışıyordum ama o bunu umursamıyor, beni sadece tersliyordu. benim yerimde başkası olsa aldığı hayır cevapları yüzünden gururunun bu kadar kırılmasıyla evden bile çıkmak istemezdi ama ben onun için yüzsüzdüm, bir başkası için bu kadar uğraş vereceğimi asla düşünmüyorum. ilk başlarda bana olan tavırları yüzünden üzülüyordum fakat zaman geçtikçe bu duruma karşı da bağışıklık kazanmaya başlamış olmalıydım.

"ne sana ne de sevgine inanmıyorum tamam mı? sen popülersin, iyi bir itibarın var ve okulda seviliyorsun, çok fazla kişi tarafından hemde." kolunu benden kurtardı ve ayağa kalkıp koltuğun yan tarafına koyduğu çantasıyla eşyalarını aldı. "benimle dalga geçmeye çalıştığının farkındayım rebecca. bizimle de bu yüzden takılıyorsun zaten." ağzımı açıp konuşacağım sırada, yüzünü öfke bürümüş bir halde sesini biraz daha yükselterek konuşmaya devam etti. "şu siktiğim şakayı da bırak artık, iki yıldır yakamdasın," kafedeki herkesin bakışları bizim üstümüzdeydi, bazıları ayıplar gibi, bazıları da çıkan tartışma hoşlarına gidiyormuş gibi bakıyordu.

bana ve çocuklara arkasını döndü, etraftakiler umurunda değildi. yürümeye başlamadan önce omzunun üstünden bana kısa ve öfke saçan bir bakış attı. "beni artık rahat bırak." ve bana konuşma hakkı vermeden son cümlesini de söyleyip hızlı adımlarla uzaklaştı.

Je hebt het einde van de gepubliceerde delen bereikt.

⏰ Laatst bijgewerkt: Apr 22 ⏰

Voeg dit verhaal toe aan je bibliotheek om op de hoogte gebracht te worden van nieuwe delen!

kiss⁴³Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu