1/1; touch me my body, mr. kim.

2.7K 222 425
                                    

Temmuz akşamı.

Tenime ikinci bir deri gibi bürünen dolunayın ışığını yansıtan süt beyazı bacaklarımı geniş terasın ortalarında bulunan rahat kanepede araladım. Yine Taehyung'un ortaya çıkardığı eserleri izlerken mest oluyordum.

Modeli ve kendisi çok uyumluydu. Elleriyle çeşitlerce eserler çıkarıyor, nü sanatını dünyaya yayıyor gibi bir şeydi. Estetik olan neredeyse tüm tabloları evime misafirlik ediyor, gelenlere gülümsüyordu. İnce şortum kasıklarıma kadar sıyrılmıştı.. Ellerim sürekli bacaklarımda geziniyordu. Gözlerimi kapattım.

Sanki Kim Taehyung benim kıyafetlerimi tek tek soyuyor, beni çırılçırplak bırakmak için acele ediyordu. Ben ise nefes alışımı dizginleyemiyor, terliyordum. Beni çizimine hazırlayacağı sırada kendi kafamda başka sahneler kurmuş onları yaşarken ıslandığımı fark ettim.

Tıslayarak geniş kanepeden kalktım. Saat gece yarısını geçmişti. Bu saatte neden ayakta olduğumun tek sebebi Taehyung'tu. Rüyalarıma giriyor, beni sırılsırklam edip gidiyordu. Onun modeli olmayı son anda kaçırmıştım. Arasında anlaşmazlıklar olan modeli geri arası düzelmiş ve modeli hâla oydu. Dört ay geçmesine rağmen hala onu düşünüyordum.

Benim için hiçbir şey yapmadı veya doğru düzgün bir muhabbetimiz bile olmadı ancak sadece kara bakışları yeterdi gerilimi doruklara çıkarmak için.. Ellerimi yeniden göğsümde birleştirdim. Dört ay öncesine gittim.

Heyecanla tişört uçlarımı sıkıyordum. Göğüsüm inip inip kalkıyordu. Baştan aşağı siyah olan binanın içinde kaybolmamaya gayret ederken kendimi Kim Taehyung'ta kaybetmiş bulmuştum.. Onu taş çatlasa bir kaç sefer görmüştüm ama şimdi ise onun modeli olmak için başvuru yapmıştım ve çağırılmıştım.

Muhtemelen yetkili kişiler ideal oranlara göre vücudumu ölçerlerdi. Belimin inceliğine, vücut şeklime, kıvrımlarıma sonuna kadar güveniyordum. Kim Taehyung'un modeli olacaktım. Yeni modeli. Sırt çantamı omuzlarıma daha çok bindirerek sonunda bulduğum kapının ardında umarım düşüp bayılmazdım.

İçeri derin nefes alarak girmişken tekrar nefesim kesileceğini hesaba katmadım.

Karşımda Kim Taehyung vardı.

Onun burda ne işi vardı ki? Buraya kadar o güzel bedenini yoracağını düşünmemiştim. Kendi mini ama fevkalade şirketi gibi siyahlara bürünmüştü. Her ton ona yakışırdı ancak bu onu fazla ateşli kılıyordu.

Siyah kravatı beyaz kolları sıvalı duran gömleğinin üzerinde benliğini belli ediyor ancak galip gelememiş gibi gevşekçe duruyordu. Gömleğinin düğmeleri göğüs başlangıcına kadar açılmış, ışıl ışıldı. Altındaki siyah pantolununa ise girmek bile istemedim. Baldırlarını sıkı sıkıya sarıyordu ve dokunmamak için zor duruyordum.

Onu saatlerce süzebilirdim.

"Jeon Jungkook musun?" dedi boğuk sesiyle. Yalandan öksürerek elimi kolumu nereye koyacağımı şaşırmış, sendeledim iki geri. "Benim, evet." dedim kekeleyerek. Bu saçma tavırlarımı fark etmiş, ellerini iki cebine yerleştirerek kolumu hafiften tutup kendine çevirdi. "Modelim olacak kişi kendinden emin bir şekilde dimdik durmalı, senin gibi sendelememeli." Dediği sözlere karşın duruşumu düzelttim.

Göğüsümü dışa bükerek kafamı kaldırdım. İstediği duruşu bulduğum sırada eli göğüsüme konmuş, sıvazlıyordu. "Göğüsün güzel, ayrıca.." Elleri hemen bel oyuntuma gelmiş ellerinin arasında kalan belimi sıvazladı. "Belin ince, hatta yeterince ince. Bir şey yemiyor musun sen? Bu kadar ince bir bel hiç görmedim." dudaklarımı araladım.

art to the bodyWhere stories live. Discover now