bir

356 22 7
                                    

Hikâyemiz bir kafede başlıyor.

Kahvelerin, tatlıların, gerçek olmayan kalabalıkları olan insanların ve gerçek kedilerin gezdiği bir kafede.

Esas kızımız Mehtap'ın müdavimi olduğu, neredeyse her gün birkaç saatini burada harcadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Okul ve evine eşit mesafede olması, içeceklerin ve mekanın kalitesi etkiliydi bu durumda.

Yine bir ders çıkışı, üniversite sınavına hazırlanmak için seçtiği kafeye yürüdü, yeşil sırt çantası bir sürü kitap ve aklı da sayısız hayalle doluydu.

Henüz on birinci sınıf olsa da geleceği konusunda işini şansa bırakmayanlardandı, herhangi bir kursa gitmiyor ancak gidenlerden asla aşağı kalmıyordu. Ailesini ve arkadaşlarını mutlu eden notlara sahipti, mutlu edemediği tek kişi kendisiydi.

Renkli tırnakları, küpeleri, kıyafetleri vardı ancak iç dünyası karanlığa gömülmüştü. Boyalarla gizliyordu karanlığını. Kendi bile farkında değildi karanlığın ciddiyetinin.

İçini açabildiği tek kişi yüz yüze tanımadığı internet arkadaşıydı.

Kafeye ulaşıp, kaban ve beresini karşı sandalyeye attıktan sonra yaptığı ilk şey internet arkadaşına, Ayşe'ye yazmak oldu.

-Nasılsın?

+Hey, iyiyim sen ne yaptın?

-Şimdi geldim başlayacağım derse.

+Tamamdır, ben de eve geçiyorum.

Telefonunu masaya bıraktı, uzun zaman önce internet üzerinden iletişim kurmuş ve konuştukça çok sevmişlerdi birbirlerini. Aynı şehirde olmamaları ne kötüydü.

"Mehtap!"

Masaya geçmeden önce verdiği siparişi hazırdı, büyük boy lattesini kendi masasına taşıyana kadar ecel terleri döktü, herkes onu izliyormuş gibi geliyordu. Bakışlardan hoşlanmazdı, belki de bu yüzden görmediği arkadaşının varlığını seviyordu.

Bir domates kadar kızardığına emin olarak oturdu eski yerine ve kafasını çantasına gömdü. Çalışacağı kitapları çıkartırken içinden şarkı söylüyordu, rahatlamasına yardım etti müzik.

Kafemiz çok büyük değildi, on masa ve bir de bar sığmıştı içeri, genç kıza göre güzel müziklerin çaldığı ve kendi yağında kavrulan bir yerdi.

Az önce rahatsız olduğu bakışlar bir elin parmağını geçmiyordu. Kendinden başka üç kişilik bir arkadaş grubunun dışında kimse yoktu çünkü kahvecide. Onların da odağında sadece birbirleri vardı, bildiğimiz gibi kuruntular insanın en büyük düşmanlarından biridir.

Üç arkadaş sohbetle bizim kızımız da dersleriyle bir saat kadar geçirdikten sonra kafeye başkaları da geldi, Mehtap'a hızlanmış bir nabız ve nefes veren bir çocuk da vardı içlerinde.

Geniş omuzlar, siyah, enseye dökülen saçlar. Henüz gözlerinin rengini inceleyememişti, cesareti yoktu buna ama her şeyi abartmaya meyilli yapısı sağ olsun daha yüzyüze iki kelime edemediği çocuk en tepelerdeydi gözünde.

Telefonuna sarıldı, bu sırada gizemli beyefendimiz arkadaşlarıyla birlikte siparişini vermiş, bekleme alanına geçmişti. İçeriyi taradığında oturacak bir yer kestirdi gözüne, kişilere dikkat etmemişti, ilgisini çeken kimse yoktu.

-GELDİ!

Mehtap'ın mesajına yanıt gecikmedi Ayşe'den. Heyecanını hissettiremiyordu, kelimeler bazen bazı anlamlara gelmezdi çünkü.

+Hadi bu sefer konuşun.

-Olmaz arkadaşları var yanında.

+Zaten her zaman yanında birileri var.

Mesaja cevap yazmadan kapattı telefonu, belki bir gün konuşurlardı ama bugün değil.

Dersi daha fazla almıyordu kafası, eve gidesi de yoktu. Çantasından bir roman çıkarttı ve o dünyaya girmeye çalıştı, genelde başarılı olurdu. Kahvesi bitip kitaptan da kopana kadar biraz daha zaman öldürdü. 

Onu yaşadıkları dünyaya döndüren telefonuna gelen bildirim oldu. Mesaj yine Ayşe'dendi.

-Sana bir iş teklifim var, birilerine kitap önermek ister misin?

2. Şapka Ve Fil Yutmuş Boa Yılanına DairHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin