27. BÖLÜM SIR

2.7K 249 80
                                    

Unutma ;
Her gelen sevmez ve hiç bir seven gitmez.

Hz. MEVLANA ❤

Keyifli okumalar 🌸

YAZARDAN

Önce elindeki telefon, sonra da kendisi yığılmıştı yere, şimdi ağlama sırası onaydı.
Mirza ağlıyordu, her ne kadar sevmiyorum dediği babası için ağlıyordu çünkü ne kadar kötü de olsada babasıydı...

Kalbinin uzaklarda bir yerlerde köşesindeydi belki, uzaktan da olsa nefesti, kendini affettirmek için gelmemiş miydi oğluna . Vicdan yapma sırası şimdi onda mıydı?

Hiç bekler miydi en mutlu olduğu gün hüsrana dönsün, dönmüştü işte ...
Hüma gelinliğiyle tir tir titriyodu zavallı kız kendini suçlamaya çoktan başlamıştı bile...

Leylaysa zavallım, zaten hastaydı birde bu olanlar onu iyice sarsıyordu, o da abisi gibi yere kapaklanmıştı, ayakları daha fazla taşımıyordu...

Mirzaya dokunmaya çekiniyordu zavallı kız ama içi gidiyordu, sevdiceği gözlerinin önünde kendini parçalıyordu. Özür dilemek istiyordu ama bunun bir özrü de olamazdı ki.

Oysa ki bu adam onun kahramanı değil miydi ? Her şeyi kendi elleriyle mahf mı etmişti şimdi.
Mirza aslında bir karıncayı bile incitmez iken şimdi bir baba katili mi olmuştu ?

Zavallı kız çok üzgündü, tüm bu olanlar yüzünden kendini suçlamaktan geri kalmıyordu, Mirza kendisine ne fatura kesecekse razı olacaktı, o hiç böyle olsun istermiydi ki ?

Düğün günlerinde, evlerinde matem, yas, gözyaşı vardı ...

Mirza kendince geçmişin hesabını, içindeki kanayan yaranın acısını, gizlice içine akan göz yaşlarının vebalini sormak istemişti, nereden bilsindiki olayların bu raddeye geleceğini...

Fulya, Rabia çok kızmışlardı, babalarının cenazesine de istemiyorlardı, zaten hangi yüzle gidecekti ki, onlardan babalarını almıştı.

Herkesler odalarına çekilmişti, çekilmelerine ama kimsenin gözünü uyku tutmuyordu, Mirza o soğukta balkonda dört dönüyordu.
Yanına, gitmeye çekiniyordu Hüma Onun kendisini kırmasından korkuyordu, bu güne kadar tek bir kötü sözünü bile duymamıştı ama biliyordu ki Mirzası konuştun mu ağır konuşurdu. Ama Hümasıyla konuşmuyordu, tek bir söz bile etmiyordu en kötüsü de bu değil miydi. Oysa Hüması ona sarılmak yaralarını sarmak, kendini affettirmek istiyordu, fakat Mirzası onu görmüyordu bile...

Zavallı kız çok üzgündü, Leylanın yanına gitmek istiyordu, ama ondan da çekiniyordu, vicdanıysa Leylanın yanında olmasını söylüyordu. Daha üzerindeki gelinliğini bile çıkaramamıştı. Zaten umrundamıydı. Leylanın kapısına doğru gelinliğini sürüyerek ilerledi, eli kapıyı çalmak için her ne kadar gitmese de güçlükle kapıya iki tık yaptı ve içeriden "gel" sesini duymasıyla tüm cesaretini toplayıp odaya girdi. Kendini tutamayıp Leylaya sarılıp başladı ağlamaya" her şey benim yüzümden" diye Leylanın yüzünde anlamlandıramadığı bir gülümseme ve rahatlık gördü.

Leylaysa Hüma'nın yüzünü avuçlarının içine almış, göz yaşlarını siliyordu. "Şiştt ağlama artık"! senin hiç bir şeyde suçun yok" diyordu. Hümaysa Leylada ki bu rahatlığı anlamaya çalışıyordu ama anlayamıyordu.

O gece Hüma, Leylanın yanında olması için gitmişti gitmesine ama Leyla Hümayla ilgileniyordu. Gelinliğini bir güzel çıkarmıştı, duşa girmişti duştan çıkınca onu Leyla odasında yanlız bırakmak istememişti. Kendi odasına alarak karşı yatakta yatan kızının yanında yer açarak yatırmıştı, o da bilirdi ki Hüma Mercanı çok severdi, zaten yanına yatınca hemende sarılmışlardı birbirlerine Mercanda Hümanın hastasıydı zaten geldiğinden beri çoğunlukla birlikte uyuyorlardı.

HÜMAWhere stories live. Discover now