☠️ 14. Bölüm ☠️

2.6K 247 171
                                    

Medyaya Savaş için düşündüğüm modeli koyacaktım galerimin ücra köşelerinde kayboldu kendileri kb

Keyifli okumalarrr

***

"Kaç tane daha tarihi yer gezmemiz gerekiyor Savaş? Yemin ediyorum 5 günde İtalya'da kültürlenebildiğim kadar kültürlendim yeter be artık, daha taş görmek istemiyorum vallahi yeter. Bak yapmadığımız şey kalmadı. Heykeller ile yüzlerce fotoğraf mı çekilmedik, bir İtalyan aşçıdan yemek tarifi mi almadık, Roma'yı altını üstüne getirmediğimiz yetmemiş gibi Venedik'i mi görmedik, ya ülkenin yerlisinden daha çok kilise gezdik artık bir durulalım Allah için ya. "

Her zaman yakınan İlke'ye karşın bu sefer Barlas'tan gelen acı haykırış, onların da şaşırmasına neden olmuştu ki ikisi şaşırmış bir vaziyette ona doğru döndü.

"Şimdi düşününce ilk gün dışında hiç serbest kalmadınız. Hep tarihi yapıtları ve diğer yerleri gezdiğimizden sizi sıkmış olabilirim haklısın."

"Bir dakika bir dakika, yaklaşık 2 saatir ben de onu anlatıyorum zaten. Neden ben diyince kimse umursamıyor da Barlas diyince haklı olmuş oluyor??"

" Her yarım saatte bir guguklu saat misali sıkıldığını söylediğin için olabilir mi acaba?"

" Dua et aşk çeşmesinde dilek dilemek istiyordum. Yoksa dilimden kurtulamazdın, gösterirdim sana gugukluyla çalar saati."

"O yüzden dileğim, o dilinin kopması olacak ana kuzusu. Hatta tutması için içine bütün bozukluklarımı atayım diyorum ne dersin? "

İlke gözlerini kısarken onun bu halinden zevk alan Barlas, gülerek arkasından İlke'yi takip etmeye başlarken Savaş onların tartışmasını umursamadan işine koyulmuştu bile.

İster 100 kişi onu dinlesin, ister kimseler dinlemesin yine de işinden vazgeçmiyor ve anlatmak zorunda olduğu yerleri atlamadan en ince ayrıntısıyla anlatmaya devam ediyordu. Bu gezide her ne kadar dinleyeni olmadığından boş konuşuyormuş gibi gözüksede bu ikilinin çatışmalarına kulak kabartmak da bir yandan hoşuna gidiyordu.

" Madem ayrılmadan önce birkaç saat serbest gezmek istiyorsunuz, o zaman şöyle yapalım: saat zaten geç oldu, 2 saat sonra otele varmamız gerekiyor. O 2 saatte serbestsiniz. İspanyol merdivenlerini artık bildiğinizden orada buluşalım, sonra otele geçeriz."

İkisi de onu onaylayan şekilde kafa salladıktan sonra Savaş'ın yanından ayrılırken dilek dilemek için adımlamaya başladılar.

" Ne dileyeceksin? "

İlke karanlıktan dolayı yavaş yavaş ışıklarını yakmaya başladığı mağazalarda gözlerini gezdirirken hevesle sordu.

"Dedim ya az önce, dilinin kopmasını dileyeceğim diye."

İlke gözlerini kıstığında Barlas sırıttı. "Sana niye söyliyim?"

" Şimdi çocuklar gibi 'önce sen söyle, hayır önce sen' mi yapacağız Barlas?"

"Mavi gözlülerin nazarını duymadın mı olm sen? Oluvereceği varsa da olmaz senin o koca mavi gözlerin yüzünden. "

"Hah, bana diyene bak. Senin gözlerin de mavi değil mi lan? Eşit oluyoruz işte söylesen ne olacak?"

"Riske atamam ana kuzusu kusura bakma."

"Ya ne anlatıyorsun sen Tanrı aşkına? Alt tarafı ne dileyeceğini söyleyeceksin."

"Ya hiç dilenecek dilek anlatılır mı? Hem belki özel bir dilek, ne diye sana anlatacakmışım?"

"Üf iyi be! Anlatmazsan anlatma. Şurada iki sohbet dönsün diye sorduk pişman ettin."

100 MİLYON 1. ~bxbWhere stories live. Discover now