14

18.1K 1K 501
                                    

Elindeki çiçekle, ikinci kez geldiği yerde ilerledi. Arkasındaki Akın ise herhangi bir sersemlemede tutmak için hazır bekliyordu.

Az ileride gördüğü mezara doğru ilerlerken aylardır hiç dinmeyen hıçkırıklara tekrar yükselmişti. Mezarın yanına çöküp elindeki çiçeği bıraktı. Hıçkırıklarını durdurmak için elini ağzına kapatıp bir süre bekledi. Az da olsa dinen hıçkırıklarından sonra konuşmaya başladı.

" Hangi çiçeği sevdiğini bilmiyorum. Akın'a sordum ama o da bilmiyormuş. Ben de sana papatya getirdim. Ben çok seviyorum papatyaları, sen de seversin." Gülümseyen Eren eliyle soğuk taşı okşadı. Sanki.. sanki Yüzbaşı'nın saçlarını okşuyordu.
" Son demiştin ya, gerçekten de sonmuş. Ben inanmadım, yani son olmadığına dair inancım vardı."

Arkasında bekleyen Akın dolan gözlerini saklamak için kafasını çevirip ağlamamak için ise ellerini yumruk yaptı. Her zaman birbirlerinin yanında olmak için söz verdiği, kardeş saydığı adam toprağın altındaydı ve bu dayanılmaz bir acı veriyordu. Ufaklık arkasındaki adama döndü.

" Bizi yalnız bırakır mısın?" Başını sallayan Akın'ın arkasını dönüp ilerlemesini izledi. Daha sonra yanına çöktüğü mezarın toprağında ellerini gezdirmeye başladı.

" Seni çok özledim Miraç. Ufaklık demeni, bana gülümsemeni, kehribar gözlerini, sinirlenmedim her şeyi çok özledim Miraç. Ama en çok başını dizime yaşamanı özledim. Bir kere daha dizlerime yatsaydın o an seni hiç bırakmazdım. O anda kalmak için yalvarırım ama seni bırakmazdım." Derin nefes alıp gözlerini gökyüzüne çevirdi. Sanki.. sanki Ufakiligin acısını, Yüzbaşı'nın gidişini hissetmiş gibiydi. Kara bulutlar çökmüştü.

Aynı Miraç'ı toprağa verdikleri günde oldugu gibi. Eren'in haykırışlarının yükseldiği günde oldugu gibi, bu iki gencin birbirinden tamamen ayrıldığı günde olduğu gibi.

Gözlerini tekrar mezara çeviren Eren burukta olsa gülümsedi. Yüzbaşı'nın göz yaşlarını silindiği an gözleri önüne gelmişti.

" Görüyorsun beni değil mi? Ağlıyorum diye hem üzülüyorsun hem de kızıyorsun bana dimi? Tamam kızma ağlamayacağım. Yeter ki sen üzülme." Ufak elleriyle göz yaşlarını silip gülümsemeye çalıştı.
" Benim şimdi gitmem lazım. Yanında kalmak isterdim ama Akın izin vermez. Biliyorum geç geldim ancak yine geleceğim ve bu defa erken geleceğim." Ayağa kalkıp tas mermere eğilip ufak bir öpücük bıraktı. Yetmedi tekrar bir öpücük bıraktı, tekrar, tekrar ve tekrar. En sonunda geri çekilip arkasını döndü.

Akın'ın beklediği arabaya ilerleyip bindi. Tuttuğu hıçkırıklarını serbest bıraktı. Dakikalar sonra arabanın durduğunu fark etse de bir şey diyemedi. Akın ise yanında hıçkırarak ağlayan çocuğa dayanamamış kolları arasına almıştı. Tabi kendi göz yaşları da akmaya başlamıştı.

" Sev-diğimi arkamda bıraktım Akın. Onu arkamda bıraktım ben.." Belki de yarım saat sonra Eren sakinleşmiş sadece göz yaşları kalmıştı. Akın, Ufaklıktan ayrılıp torpidodan şu çıkarıp yavaşça Ufaklığa içirdi.

" Sakinleştin mi?" Başını sallayan Eren alayla gülerek yola dalmış gözlerini Akın'a çevirdi.

" Sevdiğim. Sevdiğim o benim dimi? Asla sevdiğimi söyleyemediğim, aptal gibi farkına varamayıp geç kaldığım sevdiğim. Aptal ben, aptal."

" Deme öyle deme."

" Akın.  Ben, Miraç'ıma geç kaldım ama sen yapma. Seviyorsan git söyle. Kimsenin bir dakika sonrası belli değil." Akın'ın gözlerine baksam da ardından başını cama çevirip gözlerini kapattı. Akın ise daha fazla beklemeden arabayı çalıştırıp Eren'in evine sürdü.

Gözlerini açtığında kendi evine gittiklerini gören Eren kurumuş dudaklarini aralayıp kısık sesiyle konuştu.

" Miraç'ın evine gidelim."

" Eren.."

" Akın, lütfen." Bir şey demeden yolu değiştirip Miraç'ın evine sürdü. Çok geçmeden geldikleri eve bakan Eren inmek için hareketlenmişken Akın'in sesiyle durdu.

" Biraz yemek yemeye çalış, biraz da dinlen, uyu." Başını sallayan Eren kısık sesiyle konuştu.

" Denerim."

" Kendine dikkat et." Başka bir şey dememis ve Akın'ın bir şey demesine de izin vermeden inmiş ve apartmana girmişti. Derin bir nefes alıp merdivenleri çıktı. Miraç'ın evinin olduğu kata gelince tekrar derin bir nefes alıp cebinden anahtari çıkarıp titreyen elleriyle kapıyı açmaya çalıştı.

Açtığı kapıdan içeri girip kapıyı kapatıp, sırtını yasladı. Burnuna dolan kokuyla ölecek gibi hissetsede zorlukla kendine gelip ayakkabısını ve montunu çıkarıp yatak odasına geçti. Kendini yorgunlukla yatağa bırakıp ayaklarını kendine çekerek yorgana sarıldı.

Gözlerini odada gezdirdiğinde komedinin üzerinde gördüğü fotografla gülümsedi. Yatakta doğrulup fotoğrafı eline alarak Yüzbaşı'nın gülümseyen yüzünü okşadı. Fotografim çekildiği gün ikili yağan karın altında eğlenirken, Akın gelmiş ve gizlice fotoğraflarını çekmişti. Demek ki Yüzbaşı o fotoğrafı alıp yatağının baş ucuna koymuştu.

" Senin çok özledim Miraç. Neden sana doyamadan gittin benden? Hani bırakmayacaktın beni? Şimdi yanımda olsaydın beraber film izlerdik belki. Ama sen televizyon izlemeyi sevmiyorsun biliyorum. Başın ağrır hemen, hem sıkılırsın da. Basin ağrırsa dizlerime yapardın, ben de masaj yapardım sana, sonra belki saçlarını okşardım. Belki sonra kitap okurdum sana, sen de gecen seferki gibi uyurdun. Sonra seni izlerdim işte. Doya doya bakardım yüzüne." Kendisinden habersiz akan göz yaşlarını fark etmeden gülümsedi. Belki de aylar sonra ilk defa içten gülmüştü.

" Aylardır hiç uykumda gelmedin. Bilmiyorum artık gelirsen sadece rüyalarıma gelirsin, kabullendim. Ama bu gece gelsen, görsem seni olmaz mı? Ya da ben senin yanına gelsem? Ama o zaman da çok kızarsın değil mi bana? Kızma bana, ama bugün gel tamam mı?" Fotoğrafın üstünde parmaklarını son kez gezdirip, Yüzbaşı'nın yüzüne bir öpücük kondurdu.

Fotoğrafı bırakmadan az önceki gibi ayaklarını kendine çekerek gözlerini kapattı. Gözlerini kapatırken sessizce mırıldandı.

Lütfen.. lütfen bu gece yanıma gelsin..

...

HilalBaaran7 'e ithaf ediyorum. Moralin yerine gelsin, sen çok güçlüsün. Yarın güzel bir gün olacak. Ben inanıyorum, sen de inan.

Emanet -GayWhere stories live. Discover now