#7

1.4K 49 94
                                    

Düğün arifesinde kaza geçiren Tony, Steve'e beklemekten başka birşey bırakmamıştı

Hoppla! Dieses Bild entspricht nicht unseren inhaltlichen Richtlinien. Um mit dem Veröffentlichen fortfahren zu können, entferne es bitte oder lade ein anderes Bild hoch.

Düğün arifesinde kaza geçiren Tony, Steve'e beklemekten başka birşey bırakmamıştı.

ʟɪꜰᴇ ᴏꜰ ᴛʜᴇ ᴘᴀʀᴛʏ / ꜱʜᴀᴡɴ ᴍᴇɴᴅᴇꜱ

Başının altındaki çiziklerle dolu olan el, her çaresizce aldığı nefeste burnuna yayılan kokusu, teninin yarı ölü bir bedene deydiğni bilmek. Bunlar sarışın adamın kalbini kırk yıl yaşlandırmıştı. Boynunda bir ip, ayaklarının altında eskimiş bir tabure, durmaya hazır bir kalbi vardı. İp sevdiği adamın avcunun içindeydi. Kendi ölüm fermanı ömrünü vereceği bedenden gelecekti.

"Biliyorum," diye mırıldandı karanlık sessizliğe. "Sen, beni incitecek birşey yapmazsın." Her kelime dudaklarının arasından gözünden akan yaşla beraber çıkıyordu.

"Beni bırakmazsın değil mi?"

Cevap istiyordu, sevgilisinin kurumuş dudaklarından dökülecek bir kaç kelimeye ihtiyacı vardı. En son onu çok konuştuğu için azarlarken ne zaman konuşması için yalvarır bir hale gelmişti?

"Konuş sevgilim, lütfen."

Başını uzun süredir deydirdiği elden kaldırdı. Ah, o kahveleri ne kadar çok özlemişti. Kaç dakika, kaç saat, kaç gün geçmişti görmeyeli? En son evden çıkmadan önce, lanet olası kazayı geçirmeden önce doya doya bakmıştı. Hızlı bir öpücüğün ardından minik yüzünü avuçları içerisine almış, mutluluğun simgesini taşıyan gözleriyle aşkını anlatmıştı. Parlayan kahve gözleri kendi bakışlarına esir etmişti.

Şimdi ise açılmalarını bekliyordu.

"Seninki geldi, Peter," buruk bir gülümseme yayıldı dudaklarına, aynı anda da buruk bir kıkırdama döküldü. "En son onu gördüğümde küçüktü, yüzünü görmemiştim gerçi ama boyu kısaydı en azından. Kalkanımı elimden almıştı. Her gün geliyor, başında saatlerce bekliyor. Ben itiraz etmesem eve gidecek gibi durmuyordu. Uyandığında onu yorgun görmeni istemedim. Üzülürsün sonra."

Elini adamın şakaklarına doğru götürdü. Bir müddet orada oyalandı. Özlediği bu tene doyasıya dokundu. Birazdan belkide dokunmasına bile izin vermeyeceklerdi. Üzerine örtülen çarşafın ardında gözden kaybolacaktı. Bu sefer ise sadece nemli toprağına dokunabilecekti.

"Hadi ama, Stark. Ne olur inadına devam etsen. Ben istiyorum senden, nişanlın için- Eşin için yapmaz mısın? Lütfen dayan." O kadar çaresizdi ki. Cümleleri havaya karışıp yok oluyordu sadece. Hiç bir etkisi yoktu. Sevdiği adam onu duyamıyordu.

Göğsündeki reaktöre götürdü elini. Geceleri onun ışığı altında uyurken çok huzurlu hissederdi kendini fakat şimdi; üzerine binalar yıkılmış sevdiği adamın hala atan nabzı onu hayatta tutuyor gibiydi. Nazikçe götürdü elini rektörün üzerine, aynı şekilde adeta dans ettirdi parmaklarını solukça yayılan ışıkta. "Söz veriyorum," diye mırıldandı. "Ona çok iyi bakacağım. O güzel kahvelerini açtığında seni asla üzmeyeceğim. Kavga yok bundan sonra."

𝐎𝐧𝐞 𝐒𝐡𝐨𝐭𝐬 • 𝐒𝐭𝐨𝐧𝐲 Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt