DAĞ DORUĞU

11.5K 857 187
                                    

Mahalle yemeği o kadar eğlenceli geçmişti ki hayatında ilk defa yemek almak için sırada beklemişti. Aslında, ona kalsa bir lokma bile yiyemezdi tanımadığı insanlardan fakat Hazar amca o kadar ısrar etmişti ki onu kıramamıştı.

Şuan evinde oturma odasında ki belki başkasına göre gayet normal ama kendisine göre küçük gelen masa da oturmuş sol elinin tersiyle çenesini kaşıyıp önündeki CV dosyasını dikkatlice izliyordu. Sadece bir kaç belirli bilginin ve takma bir adın olduğu bir dosyaydı; içinde ne bir resim ne de gerçek bir ad soyad vardı. , tabi bu da işi zorlaştırıyordu.

Buldukları bir kaç bilgiyi inceledi ardından eline beyaz bir eldiven taktı. Elini dosyanın içine geçirip ipucu aletlerini çıkarıp inceledi, burnuna yaklaştırıp hafifçe kokladı ve sonra geri içine koydu. İşi biraz meşaketliydi.

Her şey halolana kadar bu mahallede kalması gerekiyordu. Dosyayı kenara itip ellerini bacaklarına koyarak geriye yaslandı, ardından biraz hava almanın iyi olacağını düşünüp ayağa kalktı ve pencereye doğru yürüdü. Kulpunu tutup aşağı indirdi ve sonra kendine doğru çekti. Kolunu birbirine bağlayarak pencerenin kenarına yaslandı,dışarıya izlemeye başladı;Taşlı bir yol , birbirine bakan eski evler,yola bakan evler ,dükkanlar.

"Ben beyaz bir tavşanım çokta hızlı koşarım.
Kırlarda bir yuvam var. Ben orada yaşarım. "

Dora duyduğu ince bir erkek sesiyle kafasını aşağı indirdi. Can, yolun karşısında ki uçtan hafif hafif sallanarak ilerliyordu,yol bomboştu. Genç , bunun rahatlığıyla şarkı söylüyor,tavşanını sarıyordu. Dora, onu görür görmez anlamlandıramadığı bir şekilde gözleri parladı , dudağının kenarı kıvrıldı, fazlasıyla masum bir şeye benziyordu.

Can hala şarkı söyleye söyleye buraya yaklaşırken Dora sabredemeyeceğini anlayıp pencereden uzaklaştı ardından kapıya merdivenlere doğru ilerledi. Cevher tam arkasından ilerliyordu ki eliyle durmasını işaret etti :

"Kapı önündeyim" dedi kısaca

Merdivenlerden inip evin dış kapısını açtı. Can,  şuan tam karşısındaydı,yolu kesse varacaktı yanına.

"Hey çocuk!"

Can, duyduğu sesle sallanmayı da şarkısını da kesip göz bebeklerini büyüterek sesin geldiği yöne çevirdi bakışlarını, ürkmüştü. Adamı görünce bir süre suratına baktı, ardından hatırladı; Bu kişi, onu diğer veletlerden kurtaran adamdı. Belki bilinçli yapmamıştı ama yapmıştı işte kurtarmıştı Can'ı .

"Gelsene biraz buraya" Dora, elinin işaret ve orta parmağını birleştirerek gel işareti yapmıştı. Can, ne yapacağınu bilemiyordu, gitmekten korkuyordu ama gitmediği için adamın ona bir şey yapmasından da korkuyordu.

"Sorun yok, yanıma gelebilirsin çocuk." Dora,  bu sefer kalın ses tonuna rağmen güven vermek istercesine konuştu. Can bir süre durup ardından titreyen bacaklarıyla arabalara dikkat ederek karşıya geçti.

"Se....sen...sen ımm..KİMSİN?" Can, eliyle oyuncağını sanki onu koruyacakmış gibi sarmış kelimeleri bulmaya çalışıyordu. Gözleri kocaman açılmış hafif yan dönmüştü

"Adım Dora"

Can bu ismi ilginç bulmuştu ve tanıdıktı, hatta hoşuna bile gitmişti.

"Çizgii...çç..çizgi dizide..ki Dora mı?" Can, göz bebekleri sanki hiç büyümemiş gibi daha da büyütüp heyecanını bastırmaya gerek duymadan konuştu.

Dora , onun bu tatlı ve masum hallerine içten içe gülümsedi.

"Hayır,Normal hayatta ki Dora"

"Peki...şey...an..anlamı ne?!" Can istemsizce biraz sesini yükselterek konuşuyordu ama öyle çok dikkat çekecek gibi de değildi.

"Dağ doruğu demek, bir şeyin tepesi"

Can anlamayan gözlerle baktı. Dora, onun anlamadığını anlayınca hafifçe ona yaklaştı tam omzundan tutup somut örneklerle gösterecekti ki, Can korkuyla kendini geri çekip kastı, titriyordu. Dora, bu haline şaşırıp geri çekildi.  Kesinlikle ters giden bir şey vardı bu çocukta, normal olan kimse normal bir dokunaşa o kadar tepki vermezdi ,belki geri çekilirdi ama Can'ın bacakları titriyordu.

"Sana dokunmaya çalıştığım için özür dilerim, sormam gerekiyordu" Can'ın tepkisini merak ederek konuştu.

Can bir süre bakışlarını yerde gezdirdi, titremesi yavaş yavaş durdu.

Bu sefer ona hiç dokunmadan dikkatini sesiyle çekti .

"Bak! Şurda ki dağı görüyor musun?"

Can heyecanla kafasını salladı.

"Evet..görüyor...evet"

"O dağın en yukarısına bak" dedi parmağını havaya doğru kaldırıp

"Can gördü"

"İşte ismimin anlamı" Ardından kaldığı evden geri çekildi ve yüzünü oraya dönüp Can'ın dikkatini bir daha çekti.

"Kaldığım eve bak şimdi"

"Bakıyor" tepki alınca gülümsedi ve parmağını en yukarı doğrulttu

"en tepesi benim ismimin anlamı"

"Oh...Can çok sevdi..çok güzel..çok güzel"

"Beğenmene sevindim çocuk."

Can birden aklına gelen şeyle gözlerini kocaman açıp Dora'ya döndü.

"Eve gitmeli ...Can gitmeli ...ağlıyor!" Elleriyle ağzını kapatıp şaşkınlıkla etrafına baktı.

"Can gitmeli...tavşancık" Tavşanına bakarak konuşmuş, şaşkın gözleri korkudan dolu doluydu. Anında depar atar gibi koşmaya başladı . Arkasında ki beden ona bir şeyler söylesede aklında sadece , tek kelime vardı; Ağlıyor!

Bu arada  Can kesin 18 yaşında değil ama 19 mu olur yoksa daha mı  büyük yaparım bilemedim . Dora ise kesin olarak 25-30 arası , 30'dan büyük değil.

MAHALLE ÇİÇEĞİDonde viven las historias. Descúbrelo ahora