Uçuşan Tüy Yumakları Ortaya Çıkıyor.

36 7 3
                                    

Changkyun  Kaplan ile birlikte oturduğu mermer sütundan aşağı sarktı ve orta kısma inen merdivenlere yöneldi. Sanki kabuslarla uyanan o değilmiş gibi uyanır uyanmaz bu kadar enerjik oluşu onu izleyen Kaplan' ı her seferinde şaşırtıyordu.
Ona göre yüksekçe olan basamakları zıplayarak inmeye çalışırken durdu ve arkasında onu izleyen Kaplan' a döndü.
 
"GÜNAYDIN KEDİCİK!!"
 
Bağırarak söylediği kelimelere kıkırtıları da eşlik edince hâlâ sütunun üzerinde tembelce yuvarlanan Kaplan' dan küçük bir kükreme ile karşılık buldu. Zıplayarak son basamağa kadar geldikten sonra aniden durdu. Bir adım ötesinde duran büyük havuzun yüzeyi, ara bir esen rüzgarla titreşiyordu. Küçük Changkyun durgun suya doğru hafifçe eğilip sudaki yansımasına baktı. Ancak birkaç saniye sonra sesli bir şekilde yutkunarak geri çekildi ve boyu kadar olan basamakları gerisin geri tırmanmaya başladı. Çatılan kaşları ve dolmaya başlayan küçük gözleri onu uzaktan izlemeye devam eden Kaplan' ın yerinde panikle doğrulmasına sebep oldu. Changkyun nihayet son basamağı da çıkıp, koşar adım Kaplan' ın buluduğu sütunun önüne geldiğine buğulanmış gözleri yüzünden önünü görmekte güçlük çekiyordu. Küçüğün basamaklardan biraz daha yüksek olan sütuna tırmanmaya çalışırken zorlandığını fark eden Kaplan, eğildi ve dişleri ile çocuğun kıyafetini ensesinden yakaladı. Ardından da onu yerden havalandırıp kendi bacakları arasındaki yerini almasını sağladı. Changkyun Kaplan' ın bacakları arasına oturduğunda zaman kaybetmeden yüzünü önünde duran tüylü göğüse gömdü. Sessiz hıçkırıkların duyulduğu birkaç dakikanın ardından Kaplan hâlâ sorunun ne olduğunu anlayabilmiş değildi. Daha sonra Changkyun, başını gömdüğü Kaplan' ın göğsünden kaldırdı ve kollarını çözmeden tepesindeki Kaplan' a baktı.
Nemli gözleri, kızarmış burnu ve büzülmüş minik dudakları ile hala somurtarak baktığı Kaplan için durum hiç de kolay gözükmüyordu.
Sorunun ne olduğunu anlayamıyordu, bir ara yeniden insan bedenine bürünüp onu konuşturmayı bile  düşündü. Ancak içinden bir ses bunun o kadar da harika bir fikir olmadığını söylüyordu. Yeniden bacakları arasındaki küçük çocuğa çevirdi başını. Changkyun  şimdi iki bacağı arasında bağdaş kurup oturmuş ve hâlâ somurtuk ifadesi ile  tüyleri arasından dökülen küçük ışıltılarla oynuyordu. Kaplan birkaç gün öncesini düşündü birden. Changkyun' un  tapınağa geldiği günden beri havuza pek yaklaşmadığını hatırladı. Sahiden de Changkyun gün içinde oynarken tapınakta adım atılmamış yer bırakmamıştı. Hatta birkaç kez tapınağın dışına çıkmaya bile kalmıştı. Ama havuzun yanına yaklaşmıyordu.  Aklına dolan anılarla Kaplan en sonunda Changkyun' un sudan korkuyor olabileceğini düşündü.
 
Bu oldukça isabetli bir tahmindi. Çünkü Changkyun her gece rüyasında keder verici geçmişini tekrar tekrar yaşıyordu. Bir gece ailesinin yanından zorla alınışını, aylarca o soğuk bodrumda gördüğü eziyetleri, ormana  geldiği gecedeki o korkunç olayları tüm detayları ile yeniden ve yeniden yaşıyordu. Kabuslarının son raddesi  ise her zaman gölün dibini boyladığı görüntüler ile kapanışı yapıyordu. Bu yüzden suda gördüğü kendi yansıması da olsa soğuk suyun ciğerlerini yeniden doldurduğunu hissediyordu. Kabuslar onda bu çeşit hasarlar bırakmıştı.  Uyandığı zaman bunları hatırlamasa da yüzündeki ıslaklık onun da tuhafına gidiyordu. Gün doğduğu zaman ise nerden geldiği belli olmayan bir neşe ile  doluyordu içi. Ona iyi davranan bu koca kedi ile geçirdiği zaman onu mutlu ediyor ve kötü düşünceler küçük kafasını meşgul edemiyordu. Ancak gün ne zaman karanlığa gömülüp ışığını kaybetse, tapınağın içine yansıyan ay ışığı ona korkunç anılarını hatırlatmaya başlıyordu. Böyle zamanlarda en çok annesini özlüyordu. Karanlıkta onu ve diğer tüm korkunç şeyleri görüyor gibi oluyordu. Bu yüzden günün son ışıkları tapınağın büyük aralıklı sütunları arasında kaybolduğunda peşinde koşturduğu kelebeği bırakıp koşarak koca kedinin yanına geliyordu. Kaplan tüyleri arasından uçuşup duran altın sarısı ışıklar sayesinde onun için bir numaralı sığınak görevini üstleniyordu. Koşturarak gelip iki bacağının arasına kıvrıldığı Kaplan onun kısa zamanda edindiği en sağlam alışkanlığı olmuş gibi gözüküyordu.
 
Şimdi Changkyun yine suda boğulduğu zamanı hatırlamış ve kalbinin korku ile  dolmasına engel olamamıştı. 
 
Kaplan iç sesine dayanarak durumdan iyice emin olsa da ne yapması gerektiğini bilemedi. En sonunda yere uzandı ve kendi ile birlikte Changkyun' un da yere devrilmesini sağladı. Changkyun birkaç saniye şaşkın ifadesi ile neler olduğunu anlamaya çalıştı. Kaplan dört bacağını da havaya dikti ve hafifçe mırıldamaya başladı.
 
Onun bu hali merakla kendisini izleyen küçük Changkyun' a çok komik geldi. Bir yandan kıkırdarken bir yandan da tıpkı Kaplan' ın yaptığı gibi kol ve bacaklarını havaya dikti. İkisi bir süre yerde o şekilde yuvarlanırken Kaplan' ın aklına küçük insan yaratığı için daha önce düşündüğü şeyler geldi. Yerde son kez yuvarlandı ve ayağa kalktı. Changkyun da onu taklit ederek kalktığında birkaç  dakika öncesine göre daha neşeli gözüküyordu.
 
Yakın zamanda verdiği kararla küçük insan yaratığı için kıyafet bulma işini işte tam da şimdi  hayata geçirecekti.
 
Vakit kaybetmeden küçük çocuğu ensesinden yakaladı, üzerinde durduğu sütundan aşağı indi ve merdivenlere yöneldi.
 
Güneşin yüzünü iyice gösterdiği ve etrafın sıcaklığının iyi olduğu bu saatler Changkyun' un  küçük bir havuz denemesi yaşaması için ideal gözüküyordu.
 
Kaplan hızla merdiven basamaklarını inerken durum Changkyun için hala komikti. Kaplan üzerindeki kıyafetlerin ensesinden tutup onu taşıdığı için her bir adımda bir o tarafa bir bu tarafa sallanıp duruyordu. Kaplan son adımını da atıp havuzun yanına geldiğinde işler Changkyun için değişti. Birkaç dakika önce hissettiği duygular  yeniden gün yüzüne çıkıyor gibiydi. Kaplan hiç beklemeden ensesinden tuttuğu küçük çocuğu şiddetli şekilde sallamaya başladı. Changkyun zaten minicik olduğu için adeta havada uçuyordu.
 
" Hey!! Dur, ne yaptığını sanıyorsun!!!
Bekle, şimdi düşeceğAAAAAAA"
 
Kaplan birkaç kez daha sağa sola  salladığı çocuğu başının üzerinde tam  bir daire olacak şekilde döndürdüğünde, küçük çocuğun  zaten paramparça olmuş ve kan içinde  olan kıyafeti büyük bir gürültü ile ayrıldı. Bununla beraber Changkyun da Kaplan' ın çenesinden kurtularak havada yükseldi ve uçarak, büyük bir gürültü eşliğinde havuza düştü.
 
Changkyun yine aynı şoku yaşıyordu. O geceye göre çok daha ılık olan su onun için aynı etkiyi yapıyordu. Yetişkin bir insan için pek de derin olmayan havuz onun için tehlikeli seviyede derindi.
Şiddetli ilk düşüşün ardından havuzun dibine kadar inen bedeni suyun yüzeyine doğru çıktı.
Changkyun panik olduğu için suyun yüzeyinde çırpınmadı bile. Hissettiği şey korkudan ibaretti. Korkuyu iliklerine kadar hissetti ve suyun altında olmasa net bir şekilde belli olacak olan göz yaşlarının açığa çıkmasına izin verdi.
 
Sevgili koca kedisi ona neden bunu yapmıştı ki? Belki tanrının işidir diye düşündü. Birkaç gündür annesinin yanına gitmek isteyen o değil miydi?
 
Sonra şiddetli bir gürültü duydu, ya da duyduğunu sandı. Suyun içinde sesler o kadar da net değildi. Aksi halde Changkyun kendi ağlamasını da duyabilirdi. Sesin ardından bir şeyin tam altından geçtiğini hissetti. Bir saniye sonra altındaki şey ile birlikte su yüzeyine doğru yükseldi.
 
Başı suyun üzerine çıkar çıkmaz derin bir nefes aldı. Elinin altındaki şeye küçük parmaklarını sıkı sıkıya geçirdi. Beline kadar suyun üzerine çıktığında ise suyun içinden kafası gözüken Kaplan' ı fark etti. Onun sırtında oturuyor olmalıydı.
Birkaç saniye daha nefesini düzene soktuktan sonra sinirle bağırdı.
 
"Ya!  Sen kafayı mı yed-" 
 
Kaplan yerinde kıpırdanıp Changkyun' un suya düşmesine sebep olunca Changkyun' un lafı yarıda kesilmek durumunda kaldı.
Neyse ki Changkyun bu sefer suya gömülmeden Kaplan' ın tüylerine tutunabilmişti.
 
Tüylerine tutunarak yan tarafında durduğu Kaplan' ın önüne geldi ve ağlamaklı suratı ile ona baktı.
 
Kaplan şimdi insan bedeninde bulunuyor olsa yüzünde açıkça görebileceğimiz pişmanlık duygusunu iliklerine kadar hissetmeye başlamıştı. Yaptığının bilincine yeni yeni varıyor gibiydi. Oysa ki az önce küçük insan yaratığının sudan korkuyor olabileceğini fark eden o değil miydi? Çocuğu suya fırlatmak da neyin nesiydi? 
Kendisine sıkı sıkıya tutunan ve yüzünden korku akan küçük insan yaratığı işini kolaylaştırmıyordu. Bu ona karşı düşüncesizce davrandığı ikinci sefer oluyordu. İnsanlar zor canlılardı ona göre. Doğada pek çok hayvan yavrusu doğuştan yüzme biliyordu, insanlar bunu sonradan unutuyorlardı anlaşılan.
 
Kaplan çoğu kez şehirleri tsunamiler altında bıraktığında sarsakça oradan oraya sürüklenen insanlar görüyordu. O insanların yüzünde gördüğü ifade tam da küçük insan yaratığınınki gibi bir ifadeydi. Yine de o gece ormanda gölün üzerine kendisinden korkmayan ve cesurca kükreyen küçük insan yaratığının birkaç damla sudan korkuyor olması ona tuhaf geldi. Bu durum onun hakkında düşüncelerinin daha da yumuşatıyordu ve içindeki koruma duygusunu açığa çıkarıyordu.
 
Düşüncelerinden sıyrılıp çocuğu da beraberinde sürükleyerek havuzun kenarına kadar geldi. Madem küçük insan yaratığı bundan hoşlanmıyordu burada daha fazla durmaya gerek yoktu.
 
Biraz sonra suratına çarpan su kütlesi fikrini büyük oranda değiştirdi.
Yüzüne gelen sudan silkelenerek kurtulan Kaplan şaşkın denebilecek bir ifade ile etrafına bakındı.
 
Bir saniye sonra yeniden suratına çarpan su beraberindeki kıkırtılar durumu açıklıyor gibiydi.
 
"Bu beni suya fırlattığın için seni kötü kedi!"
 
Changkyun tek eliyle su yüzeyine vurarak çıkardığı yeni bir dalganın Kaplan' ın suratını ıslatmasını kahkahalara izledi. Bir yandan da yanaklarından akmakta olan göz yaşlarını silmeye çalışıyordu.
 
Kaplan Changkyun' un kesinlikle tuhaf olduğunu düşündü. Ama bu onunla oynamasına engel değildi.
 
Changkyun' un kıkırtılarının ve Kaplan' ın kükreme seslerinin tapınağı inlettiği bir öğleden sonra da bu şekilde geçmekteydi.
 
Changkyun su ile olan korkusunu büyük oranda yemiş gibi gözükse de hala Kaplan' ile arasına biraz mesafe girdiğinde ona doğru gitmekten kendini alıkoyamıyordu.
 
Birlikte sudan çıktıklarında Changkyun paramparça olmuş kıyafeti ile yüz yüze geldi. Bunun için de kötü kediye  birkaç kere daha su fırlatmalıydım diye düşündü.
 
Dönüp sevgili koca kedisine baktığında çoktan sütunun üzerindeki eski yerini almış uzandığını gördü. Üzerine kıyafeti olmadığı için hafifçe esen rüzgar ürpermesine sebep oluyordu.
 
Changkyun şimdi çatılmış kaşları ile kıyafetinin kalan kısımlarını üzerine tutmaya çalıyordu.
 
" Ne giyeceğim ben şimdi?"
 
En sonunda  yırtık kumaş parçalarının bir işe yaramayacağını anlayan Changkyun onları bir kenara bıraktı ve Kaplan' ın uzandığı sütuna doğru ilerledi. Çıplak olduğu  için duyduğu rahatsızlık  üşüdüğü için duyduğu rahatsızlık ile birleştiği için aklından, gidip Kaplan' ın kulaklarını ısırmak gibi düşünceler geçmeye başlıyordu.
Son basamağı da atlayıp Kaplan' ın yanına geldi ve her zamanki yerini aldı. Kollarını birbirine bağlayıp somurttu.
 
Ara bir başını kaldırıp tepesinde duran Kaplan' ın yüzüne bakıyordu.
Küçük çocuğun yüzündeki ifade Kaplan' ın çok hoşuna gitmişti. Hatta şimdi insan bedeninde olsa buna katıla katıla gülerdi.
 
Changkyun' un yüzündeki  somurtmuş ifade   az sonra bağladığı kollarından birine konan tüylü bir şey ile dağıldı. Önce kolunda hafif bir gıdıklanma hissetti. Kolunu kaldırıp onu gıdıklayan şeyi görmeye çalıştı.
Aynı gıdıklanmayı bacağının üzerinde de hissedince bu sefer oraya çevirdi başını. Yine de onu gıdıklayan şeyi göremedi.
 
Birkaç saniye sonra gözünün önünden uçarak geçen beyaz ve tüy yumağı gibi gözüken şey, başının üzerine kondu ve saçlarında dolaşmaya başladı.
Changkyun  sonunda çevresinde artan beyaz tüy yumaklarından birini net bir şekilde görebilecek fırsatı yakaladı.
 
Avcunun ortasına konan büyük beyaz böcekler etrafında bir şeyler arıyor gibi hızla dolanıyordu. Changkyun daha önce böyle bir şey görmediği için biraz korktu. Böcek sayısı artıyor ve Changkyun ' un vücudunda dolanmaya başlıyordu. Changkyun irkilerek kendini sırtını yasladığı Kaplan' a doğru biraz daha çekti.
 
" Bu şeyler de neyin nesi böyle?"
 
Kaplan güven verici olmasını umduğunu bir tonda mırıldandı ve patisini ile küçük çocuğu biraz daha öne iteleterek kendinden uzaklaştırdı.
 
Kaplan' ın bu hamlesi etraflarında sarsakça uçuşan böceklerin bir araya gelmesi için bir fırsat oluşturdu. Changkyun etrafında uçuşan ve üzerinde dolanarak onu gıdıklayan böceklere daha dikkatli baktığında böceklerin ağızlarında küçük ve oval bir şeyler taşıdığını gördü. Merakla onları incelemeye devam etti. 
 

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jun 29, 2022 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

.Kaplan.Where stories live. Discover now