24

2.1K 280 167
                                    

Jungkook hızla okulun kapısından içeri girdi. Gitmek istediği yer belliydi. Hızla sınıfın kapısını açıp içeriye girdi. Lisa şaşkınca arkadaşlarını dinliyordu. Jungkook onu kolundan sertçe kendine çevirip çekerek sınıftan çıkarmaya başladı. "Jungkook ne yapıyorsun! Daha yeni geldim! Jungkook bir dur!" Korkuyordu. Tam bu kadar yaklaşmışken şimdi çok korkuyordu. Hızla Lisa'yı okulun arka bahçesine götürdü ve panikle suratına baktı. "Önünde engel kalmadı artık." dedi titreyen sesiyle. Lisa duyduğu şey ile bakışlarını karşıya dikti. Dudaklarını yaladı. "Öyleymiş." dedi. Jungkook sinirle derin bir nefes aldı. "Ne yapacaksın şimdi? Artık umudun var. Ona gidip unutturmama izin ver diyebilirsin, ya da ben gibi zorla buluşmalar ayarlayıp kendine alıştırabilirsin. Arkadaş ayağı ile falan. Ne yapacaksın?" Lisa gözlerini Jungkook'a çevirdi. Bir yandan da atkısını çıkarıyordu. "Korkuyorsun değil mi? Aklın çıkıyor." Jungkook yutkunup ona baktı. Sonra yavaşça başını olumlu anlamda salladı. 

Lisa onun tam gözlerinin içine baktı. "Kalbine giremem ama aklına girebilirim lisa, denememe izin ver Lisa, bana inan Lisa, yapabilirim Lisa... Harbiden oluyor mu bunlar..." Jungkook gözleri dolarken omuzlarını silkti. "Bilmem. Deneyemedim. Belki sen de olur." Lisa omuzlarını silkti. "Belki." dedi ve oradan uzaklaşıp yürümeye başladı. Jungkook olduğu yere çökerken sırtını duvara yasladı ve dizlerini kendine çekip ağlamaya başladı. 

"Neden ya? Neden şimdi?" Sadece ağladı orada. Lisa artık ona söylediği her şeyi yapabilirdi. Onun başından beri hayalini kurduğu şey sonunda olmuştu. Hep Rose gidecek demişti ve sonunda olmuştu işte. Lisa buna o kadar içten inanmıştı ki... Gerçekten olmuştu. Artık onu kimse tutamazdı. Artık onun önünde hiçbir engel yoktu. Yıllarca içinde biriktirdiği bu bekleyiş o umutlar o hayaller nihayet olmuştu.

Ve Jungkook biliyordu, Lisa, ne yapar ne eder o çocuğa güzel sevgisini vererek gerekirse 10 yılda sürse Jimin'i elde ederdi. Jungkook aklına gelen şeylerle daha çok ağladı. Oysa her şey güzeldi. Her şey mükemmel gidiyordu. Neredeyse oluyordu. Neredeyse...

Zorlukla ayağa kalktı. "Bitti.." diye fısıldadı kendi kendine. Benim hikayem bitti. Artık yapacak hiçbir şeyi yoktu. Artık hiçbir şey kalmamıştı işte. Adımları yavaş yavaş okulun kapısını bulduğunda içinde ki büyük yenilgi ile son kez okula baktı. 

............

Jungkook gözlerini açtığında evinin salonunda kanepede olduğunu anlamıştı ne kadar çok uyumuştu öyle. Ağrıyan başını tutarak eline yere düşmüş olan telefonunu aldı. Ve ekranını açtı. Ekranda Taehyung'tan 36 arama ve 112 mesaj vardı. Korku ve panikle mesajlardan birini açtı.

Taehyung : LAN OĞLUM NEREDESİN LISA BU AKŞAM MEZUNİYETTE JIMIN'E ÇIKMA TEKLIFI EDECEK SANIRIM SON ŞANSIN GEL BİR ŞEY YAP BIR SEY DE OĞLUM JIMIN MEZUN OLMADAN ONCE KIZ ILK KEZ SORACAK JUNGKOOK KOŞ OĞLUM YA

Jungkook okuduğu şey ile hızla yatağından kalkıp evden çıktı. Okula nasıl geldiğini bilmiyordu. Taksinin parasını acele bir şekilde verdikten sonra müzik sesinin geldiği yöne doğru koştu. Parti çoktan başlamıştı. Büyük sınıflar süslenmiş, keyifli bir şekilde dans ediyor, içeceklerini içiyorlardı. Ellerinde diplomalar vardı çoktan yarısını bitmişti töreninde dışarıda hızlı bir şekilde göz gezdirdikten sonra içeri girdi. Herkesin baktığı bir yer vardı korku ile kalabalığı yardı. 

Jimin bir sandalyede dağılmış, mahvolmuş bir şekilde oturuyordu. Ağlamaktan mahvolduğu belliydi. Karşısında ise Lisa vardı. İkisi öylece birbirine bakarken Jungkook avazı çıktığı kadar bağırdı. "Yapma!" Bütün gözler onu bulduğunda ağlamaya başladı. "Bunu bana yapma ne olur... Her şey bu kadar iyi giderken bunu bana yapamazsın Lisa lütfen..." Elini uzattı. "Ne olur artık gel bana. Ne olur artık gör beni... Ne olur yalvarıyorum tut artık şu elimi!" 

...

Bir daha ki bölüm final.

Moonlight Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin