bölüm on dört

16.5K 1.3K 461
                                    

AGAH ALİ

"Seni seçiyorum!" dedim ve dudaklarımı dudaklarına yapıştırdım.

Aylar sonra kokusunu içime çekmek, ona dokunmak, onu öpmek o kadar müthiş bir histi ki, hiç bitmesin isteyerek onu iyice kendime çektim ve öpüşümüzü derinleştirdim. Etrafımızdaki insanlar, onların uğultuları... hepsi kaybolmuştu. Sanki koskoca bir balo salonunda sadece Işık ve ben vardık. Hiçbir zaman insanlar arasında sevgimi göstermekten, temasta bulunmaktan hoşlanan bir adam olmamıştım ama Işık'la birlikteyken her şey çok farklıydı. Kimse bizi bilmiyorken bile, lanet bir aile yemeğinin ortasındayken bile parmaklarım ona ulaşmak için kıvranıp dururdu. Ona hiçbir zaman kalabalıkta dilediğim gibi dokunabileceğimi düşünmemiştim ve bu düşünce beni her zaman kahretmişti. Şimdi ise... umurumda değildi.

Umurumda değildi, Işık buradaydı.

Biraz sonra, Işık bir anda kendisini geri çekti. Buğulu mavi gözleri dehşetle açılmış, öpülmekten kızarmış dudakları titreyerek bana bakıyordu. Gözlerindeki şokun farkındaydım. Bu saatten sonra ne olacağı, Işık'ın ne tepki vereceği hakkında hiçbir fikrim yoktu, tek bildiğim bir daha ne olursa olsun onun gitmesine asla ama asla izin vermeyeceğimdi.

Kalabalıkta olduğumuzu hatırlamış gibi, bir anda gözlerini üzerimden ayırdı ve etrafımızda bize şok içinde bakan kalabalığa çevirdi. Gözlerinde şoktan ayrı bir ifade gördüm; korku. Kollarından tutup, artık korkacağı bir şey olmadığını ona söylemek istedim ama hemen geri çekildi. Akmayan yaşlarla titreyen gözlerini tekrardan bana çevirdi, bir şeyler söylemek istermiş gibi dudaklarını araladı ama ağzından hiçbir kelime çıkmamıştı. En sonunda, başını iki yana salladı ve elbisesinin eteklerini tutup, ben daha onu durduramadan hızlıca çıkışa doğru ilerledi. Bir sürelik duraksamanın ardından ben de ardından ilerledim. Herkesin bakışları hala üzerimdeydi, onlara dönüp bu kadına ne kadar çok aşık olduğumu, benim hayatımı ne kadar aydınlattığını ve onların düşüncelerinin hiçbir önemi olmadığını bağırmak, haykırmak istiyordum ama önceliğim Işık'tı. İlk önce Işık'ı bulmam lazımdı.

Tam kapıya doğru ilerliyordum ki, biri kolumdan tutup beni sertçe durdurdu. Kafamı çevirdiğimde, bu kişinin babam olduğunu gördüm. Bana çatık kaşlarıyla, kahve gözlerinde ateş saçan bir bakışla bakıyordu, "Agah Ali, ne yaptığını sanıyorsun sen?!" dedi sıkılı dişlerinin arasından.

"Sevdiğim kadının peşinden gidiyorum!" dedim bakışlarımı ondan hiç ayırmadan. Tam ilerleyecektim ki, kolumdan tekrar tuttu. "Oğlum sen kafayı mı yedin?" dedi öfkeyle, "O... Işık o! Herkese rezil ettin bizi!"

"Sakın baba!" dedim hırs dolu bir sesle, ona doğru eğilip. "Sakın bana rezaletten bahsetmeye kalkışma!" Kolumu sertçe elinden çektim ve bir daha arkama bile bakmadan, hızlı adımlarla çıkışa doğru ilerledim.. Tam koşarak otelin dışına çıkmıştım ki, Işık'ın arabasının yola karıştığını gördüm. "Allah kahretsin!" dedim dişlerim arasından, tam arabama doğru ilerleyecekken bu defa beni bir ses durdurdu.

"Abi!"

Bana seslenen Fırat'a doğru dönmüştüm ki, dönmemle suratımın ortasına bir yumruk yemem bir oldu. Yediğim yumruk beni afallatarak birkaç adım geriye gitmeme sebep oldu, elimi acıyan gözüme götürüp, başımı kaldırdım ve öfke içinde Fırat'a baktım. "Ne yapıyorsun lan sen?" diye bağırdım, kardeşimin az önce bana yumruk attığına inanamayarak.

BAY VE BAYAN MÜKEMMEL (erdemli serisi#1)حيث تعيش القصص. اكتشف الآن