Bölüm 3.

1.3K 202 294
                                    

Ranpo ördekler tarafından sürüklenirken bir hayli yol katetmişti. Bu devasa şato(?)nun içine girebilmek bile dakikalarını almış, içine girdikten sonra en az 10 dakika sonra odasına ulaşmıştı. Geçtiği yerlerde gördüğü şeylerle şaşkınlığı diz boyuydu. Tıpkı ördekler gibi konuşan çeşit çeşit hayvanlar vardı ve hepsinin görevi farklıydı anlaşılan. Kaplanlar güvenliği sağlıyor, güvercinler postacılık yapıyor, anlamsız bir şekilde tembel hayvanlar da yerleri siliyordu anlaşılan. Ranpo ve ördekler tembel hayvanların yanından geçerken aralarında konuştuklarına şahit olmuşlardı.

" Hey Rik, bu koridor neredeyse bitmek üzere farkında mısın? "

" Evet Buddy, 1 buçuk hafta önce başlamıştık . Biraz hızlandık mı dersin? Süperiz. Edgar bizi takdir edecek. "

Muhteşem bir yavaşlıkla sildikleri koridorun en fazla 5 metre olması dışında bir sorun yoktu.

Sonunda Ranpo'ya ait odaya geldiklerinde iki kapının birine kilidi soktu en uzun olan ördek. Birlikte kapıyı açtıklarında Ranpo böyle bir odayı aklının ucundan dâhi geçirmiyordu. Burası gerçek dünyadaki kendi odasının neredeyse 4 katı büyüklüğünde, oldukça lüks eşyalarla doldurulmuş, her ihtiyaç düşünülmüş ve tertemiz bir odaydı. Ördekler odadaki son kontrolleri hızlıca yaptıkları sırada Ranpo yeniden merağına yenik düşerek sorular sormaya başladı ortada dikilirken.

" Madem bu evrende esir tutulacağım, neden bu kadar lüks bir odadayım? Ayrıca bu lanet olası yerde hiç insan yok mu Edgar'dan başka? Ne zamana kadar burada yaşamak zorundayım? Yapmam gerekenler ne? Neden ben-- "

Ranpo soruları arka arkaya sıraladığı esnada odanın kapısı açıldı ve bir insan içeriye adım attı. Bu kişi şüphesiz Edgar'dı.

" Teşekkürler kızlar, siz gidebilirsiniz. "

Ördekler kendi aralarında gülüştükten sonra odayı terk ettiler. Edgar usulca kapıyı kapattıktan sonra ayakta duran Ranpo'ya doğru ilerledi.

" Nasıl, odanı beğendin mi? Senin için özel olarak düzenlettirdim. "

" Neden buradayım? Ne zaman gerçek hayata döneceğim? "

Edgar yüksek sesle gülmeye başladı. Bu durum anında Ranpo'nun sinirlerini bozarken yumruklarını sıktı. Neyse ki yumruğu yüzüne geçirmeden Edgar cevap vermişti.

" Buradaki görevin bittiğinde gerçek hayata dönebilirsin. "

" Ne görevinden bahsediyorsun sen? Hiçbir şey anlamıyorum. Mantıklı bir şekilde olan biteni anlat artık! "

Ranpo tüm hücrelerinin sinirle kasıldığını hissediyordu. Edgar ise sadece gülüyordu.

" Aslında söylemeyip seni merakta bırakmayı düşünüyordum fakat kafayı yemeni istemem. "

Derin bir nefes alarak odanın boydan boya olan geniş penceresine doğru ilerledi. Ellerini şekilli pantolonunun cebine sokup camın önünde durdu. Ranpo ise bir cevap alabilmek umuduyla oldukça sessizdi.

" Poe'nun bu dünyadaki yansıması olduğumu söylemiştim sanırım. Daha doğrusu, ben Poe'nun neşeli tarafıyım. Farkındaysan kendisi fazlasıyla suratsız ve sevimsiz. "

" Sen de fazlasıyla cıvıksın. Ortanız yok mu sizin? O evrene gitseydim bari. "

Ranpo tıslayarak söylerken Edgar hafifçe kıkırdadı ve devam etti.

" Böyle yorum yapacaksan anlatmayacağım. "

" Tamam, konuşmayacağım. Lütfen her şeyi anlat. "

Ranpo küçük adımlar atarak pencerenin önünde duran bedenin yanına ilişti. Ardından Edgar anlatmaya devam etti gökyüzüne bakarak.

" Poe henüz 10 yaşındayken deliler gibi aşık olduğu birini gözlerinin önünde kaybetti. İşte o gün gözlerimi açtığımda bu evrendeydim. Bana Poe'nun neşeli, duygusuz ve hareketli yanı olduğum söylendi. Gerçekten de öyleyim. Üzülmek veya duygulanmak nedir bilmiyorum, ağlamak nedir bilmiyorum. Sadece eğleniyorum ve gülüyorum. Poe ise sadece surat asıyor ve ağlıyor, hatta konuşmuyor bile. "

Edgar derin bir nefes aldı.

" Eğer gerçek bir insan olsam bu üzücü hikâyeye kesinlikle üzülürdüm. Fakat mutsuzluk denen duygu bende yok, Ranpo. "

Ve bir kere daha güldü.

" Poe sevdiği kişiyi kaybettiği o gün Karl ile karşılaştı. Karl Poe'nun gerçek hayattaki neşesini temsil eden taraf, yani benim yerime geçen varlık. Bu yüzden de onu çok sevdi ve sahiplenmeye başladı. Karl benimle iletişim hâlinde her zaman. Seni buraya getiren de işte o Rakun. "

Ranpo şaşkınlıkla dinlediği hikâyede aklına takılan soruları bir bir sormayı hedefliyordu.

" O gün ben buraya geldim, peki Poe ne oldu? "

" Poe anlık olarak bayıldı ve sonra ayılarak normal hayatına devam etmeye başladı. Senin gerçek hayattaki bedenin ise baygın. Muhtemelen komada olduğunu düşünerek hastaneye kaldırdılar. "

" YA FİŞİMİ ÇEKERLERSE?! "

Edgar yüksek sesle kahkaha attı bu soruya.

" Çekseler de ölmeyeceksin, merak etme. "

Ranpo rahatlama ile nefes verdikten sonra konuya döndü.

" Pekâlâ, her şeyi anladım ama benim bu hikâyedeki rolüm ve görevim ne? Bir şeyler yapmam gerektiğini söyleyip duruyorsunuz. Neden buradayım ben? "

" Ah, işte o önemli kısım. "

Edgar gözlerini mavi gökyüzünden ayırarak Ranpo'nun yeşil gözlerine çevirdi.

" Yeniden Poe'nun neşesini yerine getirmem gerek. Yani bu evrenden kurtularak yeniden tek beden olmak. Bu ise hiç kolay değil.. senden önce bu konuda bana yardımcı olması için 3 kişiyi daha bu şekilde evrenime aldım ama hiçbir işe yaramadılar. Başaramadılar. "

Ve Ranpo sonunda baştan beri en çok merak ettiği soruyu sordu.

" Bu evrenden çıkıp, Poe'ya ulaşman için ne gerekiyor? "

" Beni hüzünlendirmen gerekiyor Ranpo. Üzüntü denen duyguyu zihnimde ve kalbimde hissetmem gerek. "

Ranpo böyle bir şeyi asla beklemediği için şaşkınlıkla bakakaldı.

" Ne? Bu ne saçma bir görev? Ne anlamı var bunun? "

" Sana bu tür duygulardan yoksun olduğumu söylemiştim çünkü ben Poe'nun neşeli tarafıyım. Eğer neşeli taraf içinde bir damla kadar hüzün hissederse, Poe da gerçek dünyada ufacık da olsa sevinç hissedecek. İşte o an bu evren yok olacak ve sen de ben de gerçek dünyaya dönmüş olacağız. Burada olma amacın beni hüzünlendirmek. "

Ranpo bir kaç dakika boyunca sessiz kaldı. Bunu genellikle beyin fırtınası yaparken yapardı. Ardından hayal kırıklığı hâkim olan ses tonuyla kafasını kaldırdı ve Edgar'a baktı.

" Bu bir o kadar basit, bir o kadar da zor bir şey gibi görünüyor. "

" Bu neredeyse imkânsız gibi bir şey Ranpo. Çünkü 18 yıldır tonlarca kötü şeye şahitlik etmeme rağmen bir kere bile hüzünlendiğimi hatırlamıyorum. "

Ranpo yine sessiz kaldı ve elini çenesinde birleştirdi.

" İnsan hüznü ve neşesiyle bir bütündür. Poe tamamen hüzünden oluşuyorken Edgar ise tamamen neşeden oluşuyor. Ne garip ama... İkisi de korkunç. Gerçekten, çok korkunç. "

Kendi kendine konuşurcasına sessizdi bunları söylerken. Edgar ise duygusuzca onu dinlerken omuz silkti.

" İşte tüm hikâye böyle, Ranpo. "

" Peki ya başaramazsam? "

" Diğerleri gibi başaramazsan seni yeniden gerçek dünyaya göndereceğim. Poe ise hüzünlü hayatına devam edecek. "

" Bu hiç adilce değil. Onu kurtarmam gerek. Evet, bunu yapmam gerek. Neşesini kaybediş şekli çok iç dağlayıcı. "

" Umarım bunu başarabilirsin, Ranpo. "

Edgar şuanlık söyleyeceği bir şey kalmadığına emin olduktan sonra odanın ortasına doğru ilerlemeye başladı. O esnada aklına gelen son soru ile Ranpo ona doğru döndü.

" Hey, bu evrende hiç insan yok mu? "

Edgar sırıttı ve odadan çıkmadan önce Ranpo'nun sorusunu yanıtladı.

" Poe insanlardan nefret ettiği için, bu evrende sadece hayvanlar var. İyi geceler Ranpo. "

Rubin [ ranpoe ] Where stories live. Discover now