Yurtsuz Ruh

8.5K 970 670
                                    

Bölüm parçası: Sagopa Kajmer- Bu Sen Değilsin

Dakikalar önce doldurduğum bulaşık makinesi de yıkamayı tam zamanında bitirdiğinde mesaimin sonuna gelmiştim. Makineyi yarın da boşaltabilirdim. Önlüğümü hızlıca boynumdan çıkarıp duvardaki askıya astım. Çantamı omzuma aldıktan sonra  müzik dinlemek için saatler önce rafa koyduğum telefona uzanıp cebime attım. Bugün ekstra acele etmeye çalışıyordum çünkü Yeşil beni bekliyordu. Onun işi benden yarım saat önce bitmişti. Hızlı hızlı dışarı doğru yol alırken açık olan ışıkları da tek tek kapıyordum. Mutfak kısmında en son işi biten ben olduğum için bu görev de bana aitti.

Son koridoru da kapatıp personel kapısından dışarı çıktığımda serin hava yüzüme vurdu. Montumun kapşonunu kafama geçirip sağa sola baktım Yeşil'i bulabilmek için. Burada buluşacağız diye sözleşmiştik ama ortalıkta yoktu. Cebimden telefonu çıkarıp hızlıca aradım. İlk çalışta açmıştı. Daha bir şey söylemeye fırsat bulamadan hızlı hızlı konuştu.

"Otoparkın girişine doğru gelir misin Âtım? Orada bekliyorum seni."

"Tamam." Diyip telefonu kapatmadan önce o yöne dönmüştüm bile. Dediği yere kısa bir sürede vardığımda bir korna sesi ile üç adım uzağımdaki arabayı fark ettim. Daha önce Yeşil'i bu arabadan inerken bir iki defa görmüştüm. Tereddütsüz adımlarla oraya doğru yürüdüm bu yüzden. Direksiyonun başında Yeşil vardı. Yan koltuğundaki sima ise epey şaşırtıcıydı. Gergince arka koltuğa geçtiğimde Altan şef arkasını dönerek;
"Merhaba Âtım." dedi.  Aynı şekilde karşılık verdikten sonra gözlerinin içi gülen Yeşil'e döndüm.

"Kalabalık olacağız galiba bugün."

"Hayır." Arabayı hareket ettirerek yola çıktı. "Sadece seni çağırdım."  Gözlerim Altan şefe kaydığında sırıttığını gördüm.

"Âtım benim neden burada olduğumu merak ediyor bence Yeşil."

"Nerede olacaksın ki başka?" Tek kaşını kaldırarak gayet ciddi bir ifade ile sorunca iyice şaşırdım.

"Hayatım Âtım evli olduğumuzu bilmiyor."

"Ne!"

"Doğru." Dedi beni umursamadan Yeşil. Sonra da açıklamaya başladı. "Evli çiftlerin beraber çalışmasına izin verilmiyor otelde. Biliyorsun." Sesimi çıkarmadan sadece kafamı salladım. "Haldun şef kayınpederimin yakın arkadaşı. Bu yüzden bize bir kıyak yapılmasını sağladı. Ama kimseye evli olduğumuzu belli etmememiz lazım."

"Anladım." Şaşkın sesimi olabildiğince düzgün tutmayı başararak konuşmayı başarmıştım. Aslında şimdi düşününce Altan şefin hiçbir kızla ilgilendiğini görmemiştim. Başının bağlı olduğunu anlamam gerekiyordu. Tabi bu elimde en az 13 kızın kalbini kıracak bilgi olduğu gerçeğini değiştirmezdi.

Yeşil'in ve Altan şefin soruları, benim kısa yanıtlarım eşliğinde benim açımdan gergin geçen yolculuğun sonunda dar bir sokağın köşesinde durdu araba. Altan şefle birlikte ben de indim arabadan. Yeşil'in bir iki saniye arka koltuktan çantasını almasını beklerken iyice  gerilmeye başladığımı hissettim. Altan şef bana göre hiç hesapta yokken çıkmıştı piyasaya. Evde de başka tamamen yabancı insanların olma ihtimali beni çok korkutuyordu. Yeşil'in nedense yalnız yaşıyor olma ihtimaline tutunup rahatça kabul etmiştim teklifini. Şimdi Altan şefin anahtarla açtığı yeşil büyük kapının ardında olabilecek insanlar koşa koşa uzaklaşmaya teşvik ediyordu beni. Kapı açıldı. Tahmin ettiğim gibi içeriden sesler geliyordu. Önce bize doğru yaklaşan pıtır pıtır bir ayak sesi geldi. Ardından da;
"Özge koşma yavrum! Yine düşünceksin!" diyen olgun bir ses. Altan şefin yönlendirmesi ile içeri girdiğimde koridorda gözüktü Özge olduğunu tahmin ettiğim beş altı yaşlarındaki küçük kız. Kıvırcık saçlarını hoplata hoplata koşarak Altan şefin kucağına atladı.

YARALIWhere stories live. Discover now