ғαllιɴɢ

702 101 58
                                    

Kageyama karnına çektiği dizlerini uzattı, yavaşça doğrulup etrafına baktı. Nöbet saatlerini doğru hesaplamışsa eğer sadece iki kere daha gelecekti hemşire, arkasındaki kapı açılınca battaniyenin altına sakladığı bedenini yüzü görünmeyecek bir şekilde çevirerek yattı.

Hemşire yaklaşıp çocuğu kontrol etti, uyuduğuna kanaat verince odadan çıktı. Sonraki nöbet saatine daha dört saat vardı, bu vakit ona yeter de artardı bile.

Eğer şansım varsa sabaha anca fark ederler.

Üzerindeki örtüyü açtı ve banyoda bulduğu battaniyeyi yatağa serdi. Buruşturup insan görünümü vermeye çalıştı, sonra örtüyü üzerine örttü.

Önceden hazırladığı kağıdı yastığının altına koyduğunda çıkmaya hazırdı. Odanın kapısını ses çıkarmamaya çalışarak açtı, koridorun sonuna gidip yangın merdivenlerinin olduğu kapıyı açtı. Hızla üst kata doğru çıkmaya başladı. Orta kattaki yangın merdiveni karşıdaki araştırma binasına bağlanıyordu, hastanelerin krokisini ezberlediği için bunu biliyordu.

Kapıyı açmaya çalıştı fakat kilitliydi, bir küfür savurarak etrafını incelemeye başladı. Gözü yangın tüpünün üstündeki küçük bölmeye takıldı. Yavaşça uzanıp bölmeyi açtığında anahtarı bulmuştu.

Anahtarı durduğu yerden alıp hızla kapının kilidini açtı. Elindeki anahtarla diğer kapıyı da açtığında araştırma binasına girmişti. Bu sefer oradaki yangın merdivenlerini kullanarak hızla yukarı çıktı. Bu bina o kadar uzundu ki yaklaşık yirmi dakikada çatıya zor varmıştı.

Kapıyı açıp çatıya çıktı, suratına çarpan rüzgarla nefesi kesildi bir anlığına. Ağır adımlarla çatının kenarına doğru yürüdü.

Şehir manzarasında gözlerini gezdirdi, kenara iyice yaklaşmıştı şimdi. Üzerindeki hırkanın etekleri dalgalanıyordu.

Artık her şey bitmişti, yolun sonuna varmıştı. Zihnindeki ses zafer çığlıkları atıyordu.

Kuzgun karası saçları vuran rüzgarla dağıldı, omuzlarından büyük bir yük kalkmıştı şimdi. Kendisini bir tüy kadar hafif hissediyordu.

Gözlerini kapatıp son bir kez şehrin dumanlı havasını içine çekti, kafasını kaldırıp yıldızlara baktı. Hepsi sanki onu izliyormuş gibi hareket ediyorlardı. Aralarına yeni birisinin gelecek olması onları heyecanlandırmıştı. Uzun binanın iyice kenarına yaklaştı çocuk, arkasını ışıl ışıl olan manzaraya döndü.

"Ölümümü hep böyle hayal etmiştim." dedi usulca.

"Bir kuş gibi gökyüzünde süzülürken tüm dertlerimi unuturum diye düşündüm hep."

Kiminle konuştuğu bir muammaydı, ta ki başını kaldırıp yıldızlara bakana kadar.

"Beni de kabul eder misiniz?" dedi belli belirsiz bir fısıltıyla.

Bir yıldız kaydı gökyüzünden, çocuğun gözleri parıldadı. Bunun 'evet' demek olduğunu biliyordu nedense.

Kollarını iki yana açtı, bakışlarını az önce yıldızın kaydığı noktaya dikti. Bir dilek de o diledi.

"Umarım sevincini hiçbir zaman kaybetmezsin Hinata, özür dilerim."

Derin bir nefes daha çekti içine ve uzun zaman sonra yüzünde oluşan içten gülümsemeyle kendisini serbest bıraktı.

Artık bir kuş gibi uçuyordu, yere çakılması çok sürmedi.

specter // kagehinaWhere stories live. Discover now